Ana Sayfa Blog Sayfa 419

Fön Makinesi Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

0

Fön Makinesi Alırken Nelere Dikkat Edilmeli

Fön makinesi kuaförlük mesleğinin en büyük silahı.

Nasıl ki bir ressamın elindeki en değerli şey fırçası, bir yazarın en önemli parçası kalemi ise, bir kuaförün de en çok önem verdiği şey fön makinesidir.

Bu yüzden özellikle kuaförlerin fön makinesi alırken, ince eleyip sık dokumaları gerekir. Öncelikle kolay kullanımı için ergonomik yapısı olan bir fön makinesi tercih etmek gerekir.

Fön makinesi kuaförlerin kalemi, fırçası gibidir. Ancak ne yazık ki fön makinelerini saatlerce taşımak zor zanaattir. Artan mesleki hastalıklar ve uzun çalışma saatleri nedeniyle oluşabilecek kol, omuz bilek vb. rahatsızlıklarının önüne geçmek için ürünün hafif olması önemlidir.

Müşterinizle iletişim kurarken, fön makinesinin sesinin sizi rahatsız etmesini istemiyorsanız, mutlaka sessiz olmasına dikkat etmelisiniz.

Fön makinesi alırken, ürünün motor performansı, çalışma gücü, soğutma düğmesi, termostat özelliği gibi dikkat edilmesi gereken daha pek çok önemli noktalar var.

Alacağınız fön makinesini uzun ömürlü kullanabilmek için öncelikle uluslararası standartların bulunduğu ülkelerde üretilmiş ve kaliteli olmasına dikkat edin.

Peki kaliteli olduğunu nasıl anlarım

Hız ve zaman hayatımızı pratik hale getiren en önemli unsurlar arasında geliyor. Saçları daha hızlı kurutmak size ve müşterinize zaman kazandırıyor. Bunun için fön makinesi alırken motorunun turbo ya da mega turbo özelliği taşımasına dikkat etmelisiniz.

Daha sıcak ısı, çalışma gücünün yüksek olmasıyla doğru orantılıdır. Sıcak ısı ne kadar önemliyse, soğuk ısı da en az onun kadar önemlidir. Saçın şeklini sabitlemek ve kalıcı şekiller vermek için fön makinenizde soğutma butonu kesinlikle olmalı.

Makinenizin saçınızı kırmamasını ve ısıyı eşit dağıtarak daha kolay ve efektif bir şekillendirme sağlamasını istiyorsanız, sıcak hava çıkışında bulunan ızgaraların seramik, nano silver veya turmalin kaplama olmasına dikkat edin. Seramik ısının eşit dağılımını sağlarken, nano silver bakteri oluşumunu önler.

Ürünün güvenliği açısından fön makinesi alırken mutlaka termostat özelliğinin olmasına önemle dikkat edin. Oluşabilecek ani problemlerden kaynaklanan yangın tehlikesine karşı  ürünü ve sizi bu özellik koruyacaktır.

Evlerinizde veya işyerlerinizde elektrik tasarrufu ve kablo patlamalarının önüne geçmek için kablonuzun kalınlığı ve menşei, daha geniş alanda rahat kullanımı için kablo uzunluğu önemlidir.

Ürünün tezgahtan düşmemesi için ürünün çevresinde veya kenarlarında kaydırmazlık bantı olması da içinizin rahatlığı açısından gereklidir.

Beklemediğiniz bir sorun ile karşılaşmamak için garantisi olmayan, ürünün beğenmediniz sürece üretici veya satıcı firmanın belirlediği sürede koşulsuz iade etme hakkınızın omasına dikkat etmelisiniz.

Aynı zamanda ürünle ilgili bilgi almak, paylaşmak veya problemi bildirmek için devamlı destek alabileceğiniz bir müşteri hattı olması ürün sonrası servis de çok büyük önem taşır.

Fön makinesi ve saç kurutma makinesi arasında fark var!

Mahmut Ebil: “Hepimiz bu meslek sayesinde bir yerlere geldik.”

0

İş zekası, cesaret ve risk alabilme yetisinin getirdiği başarı

Kendini mesleğe adamış isimlerden Mahmut Ebil konuğumuz oldu. Başarı tutkusunu, hayal kırıklıklarını, çalışma disiplinini tüm ayrıntılarıyla hairist.com.tr’ye anlattı.

 

Mahmut Ebil kimdir? Kuaförlüğe ne zaman başlamıştır? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?

Mahmut Ebil: Kuaförlük bizim baba mesleğimiz. Dedem Çorum’dan İstanbul’a taşınma kararı alınca, dedemin yönlendirmesiyle babam Recep Ebil, o zamanların önde gelen kuaförü Mösyö Willy’nin kuaför salonunda çalışmaya başlamış ve orada yükselmiş. Babam hırslı biriydi. Yarışmalara katılırdı. 1957 senesinde Türkiye birinciliği ödülü kazanmıştı. Babam Mösyö Willy’nin kuaföründen ayrılıp, Şişli’de baş kalfa olarak çalıştı ve daha sonra Ergün Kazas ile birilkte bir salon açarak amcamı da yanına aldı.

Dört kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri Recep ve Ergün kuaför salonunda çalıştık. Lise dönemlerinde herkes bir program yaparken ben geride kalıyordum. Çünkü bizim pazar günlerimiz babamın kuaför salonunu temizlemekle geçiyordu. Liseyi bitirdikten sonra Bursa’da İşletme bölümünü kazanmama ragmen o dönemdeki olaylardan dolayı babam üniversiteye gitmemi istemedi ve koruyucu yapısıyla bizi sektörde yetiştirmek ve meslek sahibi yapmak istedi. Kuaförlük yapmak istemediğim için bir sene astarcılık yaptım. Bir yıl sonra Büyükada’daki dükkanımızın kasasında duracak adama ihtiyacı olunca ısrarına dayanamayıp  kuaförlüğe dönmüş oldum. Yazın Büyükada’da, kış aylarında da  Şişli’de çalışıp, yavaş yavaş müşteri edinmeye ve işi sevmeye başladım.

Müşterinin salona gelip, özellikle seni istemesi büyük bir ayrıcalık. Talep edilmek çok büyük önem taşıyor. Gerçek kuaförlük müşterinin seni ismiyle çağırıp, senden servis istemesiyle başlıyor. Bunun vermiş olduğu haz, o duygu başka bir şey.

İlk salonunuzu ne zaman açtınız? Nasıl ayrıldınız?

Babam ve Ergün Kazas benim bugüne gelmemde en çok fayda sağlayan isimlerdir. İdolüm ise babamdan çok Ergün Kazas’dı.

Babamın bana göre biraz daha sağlamcı ve garantici bir karakteri vardı. Özellikle askerlikten sonra bakış açımın biraz daha farklılaştığını ve vizyonumun genişlediğini söyleyebilirim. Kardeşlerim ve ben ayrı bir salona çıkmak konusunda babamı senelerce ikna etmeye çalıştık. Babam en sonunda kabul etti. Yeni bir oluşum için haftalarca salon aramaya başladım. Sonunda babam da beni destekledi ve Bebek’de küçük bir salon tuttuk. Teşvikiye ve Bebek’teki salona bize de hisse vererek 5 kişilik bir ortaklık kurdu.  Ancak Bebek ve Teşvikiye’deki salonları birlikte yürüterek tutmak istediğim müşterilerileri zamanla kaybetmeye başladım ve bu yüzden Topağacı’ndaki dükkana geçtim.

Benim çalışma hayatımda hep bir kavgam oldu ve savaşçı kişiliğimle hep aynı soruyu sorguladım. “İnsanlar bu meslekte nasıl isim oluyorlar?.” Sürekli bize gelen müşteriler, önemli günlerinde isim yapmış kuaförlere gidiyorlardı. O zamanlarda hep kendime onları farklılaştıran şey ne diye soruyordum ve bu durum beni çok rahatsız ediyordu.

Bir gün Paris’te Mondial’de bir şov sonrasında Erdem Kramer’e kendimi tanıtıp, salonunuza gelip sizi bir gün seyredebilir miyim diye sordum. Fakat beni reddetti. “Daha önce buna izin veriyorduk. Ancak şimdi izin vermiyoruz.”dedi. Böyle bir talepte bulunduğum için çok utandım ve bende büyük bir iz bıraktı. İnsanlar neyi farklı yapıyorlar ve iz bırakıyorlar sorusu hep benim içimi kemirdi.

1988 yılında dünyaca ünlü Fransız saç tasarımcısı Jean Louis David ile görüşmeye karar verdim. Onun tabelasını asarsam fark yaratırım diye düşündüm. O zamanlarda henüz franchise yoktu. Eşimin kardeşi Fransızca konusunda bana yardım etti. Birlikte üzerinde titizlikle çalıştığımız bir dosya oluşturduk. Ve beklediğimiz an geldi. Bize fuar zamanına bir randevu verdiler.

İşte yanında olmayı hayal bile edemeyeceğim Jean Louis David karşımdaydı. Bana “şu an sizinle kuaför kimliğimle değil, iş adamı kimliğimle konuşmak isterim; ilk defa Türkiye’den ve sizin yaşınızda bir insandan bana böyle bir teklif geliyor, gönderdiğiniz dosyayı çok beğendik” dedi. Kendi salon yapısından bahsetti. “Ben İstanbul’da bir salona sadece bir tabela vermem, ancak franchise veririm” dedi. İlk önce franchise verebilmesi için gerekliliklerin yerine getirilmesini söyledi. O gün o tabelayı alamadan geri geldik. Ben tüm meslek hayatımda o salondan nasıl farklı bir yere gelebileceğimin peşindeydim. Hep piyasayı takip ederim. Salona kapanmamak kuaföre katkı sağlıyor. Hayatta vizyoner olabilmek için bir pencere açık bırakmak gerekiyor.

Bu sırada Sıdıka Sabancı’nın müthiş bir oluşum yarattığını duydum. İstanbul bu yeni oluşum ile çalkalanıyodu. Erdem Kramer’den MM Bahçecik’e kadar pek çok ünlü kuaförde çalışmış olanların içinde olduğu bir salon açılacaktı. Erdem Kramer’de çalışan Hakan Köse’ye ulaştım. Kendimi tanıttım. Müşterilerimi Topağacı’ndan getirmemin zor olacağını düşünerek, onlara 2 ay ücretsiz çalışabileceğimi belirttim. Çünkü bu deneyimi yaşamak istiyordum. Böylece Diba’da çalışmaya başladım. Babamla bu yüzden 4 ay hiç konuşmadık. Aldığım bu kararla aramızdaki duygusal baskıyı kırmak istemiştim.

Diba’da çalışırken, aylarca ağlayarak eve döndüğümü hatırlıyorum. Çünkü ben orada kendini kabul ettirmeye çalışan bir konumdaydım. Kendime bir yer açarak tutunmaya çalıştım. Bu oluşumun içinde yer almak bana çok şey kattı. Yaptığım iş ile beni üst noktalara taşıyabilecek insanlarla tanıştım. 1 sene sonra ciddi cirolar yapmaya başladım. Kendimi kanıtlamış oldum. Babam dergileri  ve benim işlerimi görünce benimle iftihar etti.

Sonra Diba’dan ayrıldım. 3 sene çalıştıktan sonra hepsine teşekkür ederek ayrıldım. Kardeşimin salonuna geçtim. Salonu büyüttük. Ebil Saç Tasarımı 1996 yılında çalışmaya başladı.

Mahmut Ebil

Dün ve bugün… Kuaförlüğü zaman dilimi içinde değerlendirir misiniz?

Çok ciddi farklılıklar var. İnsanlar eskiden kuaförlere vakit geçirmek, eğlenmek, sohbet etmek, sosyalleşmek için gelirlerdi. Şimdi insanların vakti yok. Kolay ve pratik bir şekilde işlerini halletmek istiyorlar. Eskiden bir hata yapıldığında tahammül edilirdi. Şimdi müşteriler katlanmak istemiyor. Daha önce müşteriler çok sorgulamazdı. İnsanlar artık daha araştırmacı, hangi ürünü kullandıklarını sorguluyor. Vizyonu geniş, işletmeci, bilgili ve sabırlı olmak gerekiyor.

İyi bir kuaför nasıl olmalıdır?

İşin teknik boyutunda kullandığı malzemeleri iyi analiz edebilmesi, tecrübe sahibi olması, vizyonunun geniş olması lazım. Müşterinin beklentilerini karşılamaktan öteye geçip öneri getirebiliyor olmak gerekiyor. Anlatmaktan çok dinlemeyi, ne isteyip ne istemediğini bilmek ve müşteriyi memnun edecek formulü oluşturmak lazım. Çünkü bu sadece saçın iyi yapılıyor olmasıyla bitmiyor. Bu bir bütün. Müşterinin psikolojini anlamak gerekir. Çünkü müşteriler bazen sadece iyi hissetmek için kuaföre geliyorlar, bu yüzden onu anlamanız, zaman ayırmanız ve onu iyi hissettirmeye çalıştığınızı yansıtmanız, ayrıca iyi işletmeci olup, ekibi iyi yönetmeniz lazım.

Kendinizi nasıl bir kuaför olarak değerlendirirsiniz? Sizi farklı kılan nedir?

Çok iyi bir dinleyiciyim. İşimle ilgili çok ders çalışırım ve samimi öneriler vermeyi tercih ederim. Senelerdir müşterim olan çok kişi var.  Babamın müşterilerinin torunları geliyorlar. 3 nesil var. İlgi ve alakayı vizyoner kimlik ile birleştirebiliyorsanız genç nesilleri de çekiyorsunuz.

Dünyaya bir daha gelseniz nasıl bir kuaför olmayı isterdiniz? Kuaför olur muydunuz?

Mimar olmak isterdim. Eğer yeniden kuaför olsaydım lisanımı geliştirirdim ve yurtdışında işler yapardım. Dünya çapında tanınan bir kuaför olmak isterdim.

Üç salonunuz ve tekrar canlandırmaya çalıştığınız bir akademiniz var. 30 salon sahibi olma imkanı nedir?

Düşünmezdim. Çünkü Ebil’in kurgusunda fiyat yapımızla, bulunduğumuz konumla her yerde aynı yapıyı sürdürmemiz çok zor. İmkanımız yok zaten.  Jean Louis David bana bir skala yapmıştı 7 değişik tip salonu var ve bunların yüzde 1’ini Jean Louis David international oluşturur demişti. Hedef kitle ile ilgili bir konudur bu.

Akademi faaliyetleri ne durumda? Neden ara verildi ve tekrar başlıyor?

İlk önce yol ayrımının olması gerekiyor. İş adamı mısın yoksa kuaför müsün? Ben bir taraftan akedemiyi bir taraftan da kuaförlüğü sürdürmeye çalıştığım zaman bu iş yürümüyor. Akademiye ara vermek zorunda kaldım, çünkü akademi başlı başına bir iş. Akademi için yurtdışından hocalar getirdik. Çok maliyetli olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden ara vermek zorunda kaldık. Fakat akademiyi yine de kendi bünyemde tuttum. Şimdi tekrar ilk etapta kendi ekibimiz için belli bir yapıya getiriyoruz.

Çalışanlarınızı nasıl seçersiniz? İlişkiniz nedir? Prensipleriniz var mı?

İnsancıl ve dürüst olmalı, nelere açık, ne kadar açık, seyehat etme özgürlüğü var mı? Hobileri var mı? Giyim tarzı, konuşma tarzı nasıl? Yabancı dil bilmesi iyi bir şey. Kişinin kendi özünde kendisini nasıl yetiştirdiği çok önemli.

Bugün biri gelse ve salonunuzda üç gün geçirmek isterse ne yaparsınız?

Çok var. İzin veriyorum. Salon ekibi gibi dur, izle ve öğren diyorum. Tabii ki salon prensiplerimiz çerçevesinde.

Ebil Kuaförlükte çalışmak ayrıcalık getirir mi?

Tabiki getiriyor. İyi bir markanın altında çalışıyorum demenin verdiği bir özgüven var. Bazen bu benim aleyhime işliyor. Çünkü çalışanların farkındalıkları düşüyor ve köreliyorlar. Olan bitenden haberdar olamıyorlar, buna üzülüyorum. Ancak genel olarak ekibimde çalışan insanlar duruşlarıyla beni mutlu ediyorlar.

Çalışanlarınız içinden işten ayrılanlara kızıyor musunuz?

O kadar yetiştirmişsin, yatırım yapmışsın, tam meyvesini yiyeceksin, meslek öğretiyorsun, müşteri empoze ediyorsun, tam bu benim adamım diyorsun, gidip salon açacağım diyorlar. Ama kızamıyorum çünkü bunu yapmazsa mutlu olmayacaklarını biliyorum. Bunu doğal karşılamak gerekiyor. Salon açıyorlar bazen yapamıyorlar yine geldikleri zaman geri çevirmiyorum. Sadece mümkün olmayan beklentilerine cevap veremediğim için hakkımda konuşulursa sinirleniyorum.

En beğendiğiniz saç  şekli ve rengi?

Oturmuş saç sevmem, uzun saçı daha çok yakıştırıyorum kadınlara. Denizden çıkmış havada saçlar vardır, kendi içinde çok hafif bir dalgası olur. Koyu renk daha çok seviyorum: Açık siyah. Bu da bana özgü bir renk ismidir.

Müşterilerinize yönelik prensibiniz? Sizi neden seçerler?

Maddi imkanlarından dolayı ezmeye çalışan insanlara tahammülüm yok. Benim param var yapacaksın tutumuna karşıyım. Karşılıklı saygı çerçevesinde verimli olabileceğimi düşünüyorum. İyi kuaför olduğunuz için talep ediliyor olun. Onlara ekstra ayrıcalıklar tanıdığınız için sizi seçmesinler. Ben müşteriyi mutlu edebildiğim için beni tercih etmesini isterim.

Türk kuaförlüğünün gelişimi için neler yapılmalı? Bu konuda kendinizi sorumlu hissediyor musunuz? Sorumluluk alıyor musunuz? Sektörle ilişkileriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Hepimiz bu meslek sayesinde bir noktaya geldik. Farklı girişimlere katkıda bulunup, gençleri yönlendirmeliyiz. Belli çatılar altında onlarla fikir alışverişinde bulunmak lazım. Kuaförlerin geleceği açısından öncelikler eğitim, teknik ve işletme boyutunu geliştirmek olmalıdır.

Kuaförlere yönelik algının geliştirilmesi gerekiyor. Bulunduğumuz grup hizmet grubu, konumlandırmanın iyi bilinmesi gerekiyor, insanların kendini, çevresini sorgulaması lazım. Hükümetten destek almıyoruz. Kuaförler odasının mesleği ileri götürmek için daha fazla çalışması gerekiyor. Mesela mutfak sanatları akademisi yapıldı, kuaförlük mesleğini neden bu algıya getiremiyoruz. İnsanlar neden çocuklarını kuaför olmaları konusunda teşvik etmiyorlar. Türk kuaförünün rengi ve şekli bu oluşumlar sağlanırsa değişebilir.

İş dışında hayatınızda neler var? Neler olmasını isterdiniz?

Hayatımda iş dışında üç şey var: AKD (Artistik Kuaförler Derneği) , ailem ve Fenerbahçem.

Neler okuyorsunuz?

Vogue ve Estetica dergilerini okuyorum. Estetica’nın kuaförlük sektörüne çok katkısı var. Kendini geliştirmek isteyen kuaförler için tek dergi.

Renginiz? Müzik? Burcunuz?

Turuncu. Genel dinleyeciyim ve ruh halime göre farklı müzikler dinlerim, yay burcuyum.

Dijital dünya ve sosyal medya hakkında düşünceleriniz?

Son bir senedir iyi bir sosyal medya kullanıcısı oldum. Salonumda herkes sosyal medyayı kullanıyor. Facebook hesabım var.

Hairist neyi ifade ediyor?

Hairist etkinliği parlayan yıldızımız.

Bir cümleyle kuaförlüğü tanımlar mısınız?

Saç tasarlama yetisine sahip psikolog.

Genç meslektaşlarınıza önerileriniz?

Derslerine iyi çalışsınlar. Samimi olsunlar, dinlemeyi bilsinler ve vizyonlarını geniş tutsunlar.

 

Metin Bahçecik röportajı

0

Estetica Yılın Meslek Onur Ödülü 2013

Metin Bahçecik

Estetica Dergisi Yılın Meslek Onur Ödülü sahibi Metin Bahçecik ile gerçekleştirdiğimiz röportaj:

Estetica Dergisi okurları meslektaşlarınız tarafından Meslek Onur Ödülü’ne layık görüldünüz? Ne hissediyorsunuz?

Metin Bahçecik: Meslek Onur Ödülü benim için gerçek bir sürprizdi. Son ana kadar hiç aklımda yoktu. Sahnede ödül konusu açıldıktan sonra ismim anons edilinceye kadar, aklımdan “Acaba, ben de olabilir miyim?” diye geçirdim ve o anda zaten ismim anons edildi. Çok heyecanlandım, çok keyifli bir duyguydu. Sevgili Erkan Güzel de Onur Ödülü kriterleri hakkında o kadar güzel şeyler söyledi ki çok gururlandım. İnsanın meslektaşları tarafından böyle bir ödüle layık görülüyor olması çok gurur verici.

Şu anda salonda yetişen ya da kariyer hedefi olan gençlere ne öneriyorsunuz. Bu noktaya gelebilmek için hangi adımları atmaları gerekiyor?

Metin Bahçecik: En başta bu işi seviyor olması lazım. Biz, salonumuzda çalışmaya başlayan ekibe bir ay sonra özellikle şunu soruyoruz: “Sevdin mi bu işi? Yapmak istiyor musun?”… Bize kimse sormazdı, çoğu kuaför sevmediği işi yapageldi öyle… Önce kendilerine “ben bu işi seviyor muyum, bana iyi geliyor mu” diye sorsunlar, çünkü çok uzun ve meşakkatli bir yol. Çok duygu ve zeka da isteyen bir iş. İşin içinde sanat var, kimya var, çizim, açılar, ölçüler var.

Doğru salon yönetiminin anahtarı nedir?

Metin Bahçecik: Genellikle kuaförlere, salonu bırakıp çıkmak zor gelir, ama varsın o kayıp olsun, eğitimleri kaçırmasınlar. Firmalar bunu artık neredeyse bedava yapıyor. Hem mesleki hem de işletme organizasyonu anlamında eğitimleri aksatmamalılar. Mesela, ben mesleki olarak çok iddialı olamam, biri benden on kat daha iyi saç kesebilir, ama ben Türkiye’de en iyi organizasyon yapan salon olma iddiasındayım. Bu konuda bizim üzerimize yok bence. Benim için önce çalışanım, sonra müşterim gelir. 

Hairist 2013 organizasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Metin Bahçecik: Hairist, benim çok inandığım bir projeydi. Türkiye’de daha önce de deneyimler oldu. Ancak, hiçbirinde ruh yoktu. Hairist, her şeyden önce tüm sektörü buluşturan bir etkinlik. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Organizasyonda müthiş bir paylaşım oluyor. Dilerim, daha da büyür ve gelecek yıl MKM’ye sığmaz, taşarız…

Yılın Meslek Onur Ödülü plaketinde ne yazıyordu:

Mesleğinizdeki başarılı çalışmalarınızla örnek oldunuz. ESTETICA Dergisi okuyucuları, mesleğinize yapmış olduğunuz katkılardan dolayı sizi bu özel ödüle layık gördü. Sizi kutluyor, örnek çalışmalarınızın sektörümüze ışık tutmasını diliyoruz.

Metin Bahçecik röportajı Estetica Dergisi Nisan-Mayıs 2013 sayısından derlenmiştir.

MM Bahçecik Kuaför Salonu hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

Vidal Sassoon’un hayatını değiştiren tavsiye

0

 

Bob kesimin, bakımı ve kullanımı kolay saç modellerinin yaratıcısı, saç modasının öncüsü Vidal Sassoon, tüm dünyada övgülerle anılmaya devam ederken yakın dostu, Hollywood’un ünlü aktörü Michael Caine’in tavsiyesiyle başlayan Sassoon imparatorluğunun başlangıç hikayesi bir hayli ilginç!

 

Güzellik ikonlarının baş yaratıcısı

Ünlü aktör Michael Caine ve arkadaşları henüz yeni yeni üne kavuşuyordu. Şu anda hepsi dünya çapında üne sahip olen Sean Connery, Peter O’Toole gibi isimler, onun her gün beraber takıldığı arkadaşlarıydı. Birlikte çalışırlar, birlikte sarhoş olurlar ve kariyerleri konusunda birbirlerine destek verirlerdi. Vidal Sassoon, İngiltere’nin batısında bir dükkan açtı ve işleri iyi gidiyordu. Aslında, gerçekten modanın nabzını iyi tutabilen, ileri görüşlü vizyonuyla iyinin de ötesindeydi.

1950’lerin yapay görünümüne dayalı saç kesim metodundan çok daha farklı bir stili vardı. Sassoon’a kadar çoğu kuaför saçı kestikten sonra tonlarca sprey kullanarak şekil vermeye çalışırken, Vidal tam tersini yaptı; o saçı önce yıkayıp kurutur, doğal haline bırakır ve kesimi bundan sonra yapar, saça öyle şekil verirdi. Bu, saçların nasıl kesildiyse öyle şekil almasını sağlayarak daha doğal bir görünüme kavuşmasına imkan verdi. Bu tamamen yeni bir saç kesme biçimi, bütünüyle yeni bir görünümdü. Twiggy, Jean Shrimpton gibi dönemin en ünlü modelleri, hatta Mary Quant gibi moda tasarımcıları ve Mia Farrow gibi film yıldızları, saçlarını özel olarak ona kestirmek için can atarlardı. Mary Quant’ın ve Twiggy’nin Sassoon imzasını taşıyan ve fenomen olan saç modelleri, bugün moda ve saç tasarımcılarına ilham vermeye devam ediyor.

 

“Senden sadece bir tane var”

Sassoon’un Mayfair salonunun işleri iyi gidiyordu, buna karşın Michael Caine, dostu olan Sassoon’a bir tavsiye verme ihtiyacı duldu. Sabahın erken saatleriydi, bir şişe şarabın sonuna gelen ikili sohbetlerine devam ediyordu. Michael Caine, “Bak Vidal, gayet iyi gidiyorsun, birkaç bob kesiyorsun, ama bu şekilde gerçekten zengin olman mümkün değil” dedi. Sassoon, ona ne demek istediğini sordu. “Yaşlı babamın dediği gibi, zenginler, uyudukları sırada bile onlara para kazandıran bir sistem kurarlar’ diyen Caine şöyle devam etti: “Düşün; saç kesiyorsun ve işini gayet iyi yapıyorsun ve herkes saçını özel olarak ille de senin kesmeni istiyor, ama senden sadece bir tane var. Günde kesebileceğin saçın bir sınırı var, altı, yedi, sekiz…Kişisel olarak senin saç kesmene bel bağlamayan bir sistem oturt. Mesela ben film işindeyim, para ben filmde oynamayı bitirdiğim andan sonra da gelmeye devam ediyor. Pop yıldızlarına bak, şarkı söylemeyi bitirdikleri andan sonra dahi albümlerden  para kazanmaya devam ediyorlar. Bu kuaförlük oyununun, sen uyurken bile sürmesini sağlayacak bir yol bulmalısın.”

Vidal Sassoon  sessizliğe gömüldü. Bu, çok iyi bir tavsiyeydi. Bunu daha önce hiç düşünmemişti. Kendi başına yapabildiği şeyin fiziksel kısıtlamalarının ötesine geçmek… Michael Caine uyumaya gitti, ancak Sassoon’u sabaha kadar uyku tutmadı. Bu konuşmanın ardından bir yıl içinde, Mayfair’de Sassoon Academy’i açarak genç profesyonellere saç kesmeyi ve saça şekil vermeyi öğretmeye başladı. Bu yeni pozisyonu, onu güzel saçlar konusunda bir düşünce liderine dönüştürdü. Sonra da ABD, Kanada ve Avustralya’da pek çok yeni akademi açtı.

 

 

Dünyanın en ünlü saç stilisti

Dünyanın en ünlü kuaförü oldu. Bu arada da kendi adını taşıyan ve düzinelerce farklı ürün içeren saç bakım serisi pazarda önemli bir yer edindi. Sasoon, dünyanın pek çok yerinde eğitimler vererek kuaförlere kendi saç kesme stilini öğretti. 1982’de dünya çapında Sassoon ürünlerinin satışları 110 milyon doları bulmuştu.

Saç modasının öncüsü olan bu başarı abidesi, 2012’de, 84 yaşında hayata veda ederek tüm dünya güzellik ve kuaförlük endüstrisini yasa boğdu.

Kemikli yüz hatlarını tamamlayan grafik biçimler, keskin açılar ve çarpıcı stillerle saç modasına yön veren Sassoon, özellikle 60’lara damgasını vuran kısa saç stilleriyle, yeni “seksi kadın” imajının yaratıcısıydı. 

 

 

Kuaför neden siyah giymeli?

0

 

Kuaförler çok renkli kişiliklere sahip olabilirler, fakat salonda rengi sabitlemek açısından siyah giymenin en doğru yol olduğu yıllardır biliniyor. Dünyada ve Türkiye’de profesyonel ve seçkin salonlar, ekiplerine siyah giymeyi zorunlu kılıyor. Çünkü,  siyah, iş ortamını nötrleştiriyor ve müşterinin dikkatini çevresinden uzaklaştırıp yeni saçına odaklanmasına yardımcı oluyor. Salonlarda bir diğer renk alternatifi ise beyaz.

 

Kadınlar ve Kuaförler

0

“KADINLAR VE KUAFÖRLER” FOTOĞRAF SERGİSİ…

Kadınların kuaförlerde geçirdikleri zamandan aldıkları keyfin, profesyonel ellerde güzelleşirken hissettikleri duyguların peşine düşen ünlü sanatçı Okan Bayülgen objektifinden salonlar, kuaförler ve kadınlar…

"Acaba bu kuaför salonlarındaki tılsımı,

Benim anlamadığım “şeyi”,

Yalnızca kuaför salonlarında gerçekleşebilen o şey…

Profesyonel olan,

Evde olamayan,

Bir kadınla aldığı profesyonel hizmet arasında, ticareti aşan o ilişki,

Bağımlılık yaratan ya da…

Kadının bir anda bir salondan vazgeçip bir başka salona bağlanmasına neden olan

o “şey”

Bir kadının gözleri ile “Tamam oldu bu iş!” diye onayı verdiği an.

Aynaya kaşla göz arasında fırlattığı “İyisin kızım!” mesajı.

Aynadan seken, başka bir kadına ait mesajı yakalayan bir başka kadın.

Sırasını bekleyenin diğer kadını süzen gözleri…

Acaba objektifim benim anlamadığım bu gerçeklikleri, benden gayrı yakalayabilecek miydi?

Tabii ki kolay değil, herkesin tanıdığı bu adamı, tüm bunları en doğal biçimde resmedebilmesi için bir kuaför salonunda saklayabilmek.

Sonuçta bu fotoğraflar ortaya çıktı! Kadınların anlayamadığım ve anlayamayacağım kimyalarını anlatabilmek için kimyasal yöntemlerle (analog fotoğrafçılık) çalıştım.

Baktığınızda, belki biraz daha baktığınızda doğal olanı görebileceksiniz.

Doğal olanın “bir sırrı saklamak” olduğunu, bunun da kimi profesyonellerin ve profesyonel ürünlerin katkısıyla mümkün olabileceğini…” sözleriyle çalışmayı özetleyen Okan Bayülgen projesi Schwarzkopf Professional sponsorluğunda gerçekleşti. 15 Mayıs-31 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul Kanyon AVM içerisinde sergilenecek olan çalışmalar farklı şehirlere de taşınacak.

Fotoğraf çekimleri Ali Gür Kuaför (İstanbul), Binnaz Güler Saç Tasarım (Edirne Uzunköprü), Ebil Saç Tasarım (İstanbul), Kenan Çopur (Mersin), Kırıktarak Ali (İstanbul), London Kuaför (İstanbul), Paris Kuaför (Ankara), Sacha Güzellik Salonları (Bursa) ve Toni&Guy (İstanbul) salonlarında gerçekleştirildi.

Bu çalışma, kadınları güzelleştiren ve kusursuz görünümün perde arkasında olan kuaförlük mesleğinin tarihe kaydedilmesi ve toplumda ön plana çıkarılması açısından da önem taşıyor.

Çalışmaya ait fotoğrafların tamamını haber galerisinde görebilirsiniz.

 

 

HAIRiST 2013’e atılan imza: Hakan Köse

0

1 Nisan 2013 HAIRiST Saç Tasarım Etkinliği'nden özel fotoğraflar…

Hakan Köse ve ekibine teşekkürlerimizle…

Ücretsiz HAIRiST Etkinlik Gazetesi için aşağıdaki linke tıklayarak kaydınızı yapmayı unutmayın:
http://www.hairist.com.tr/KayitOl.aspx

 

HAIRiST’te alkışlarla Pivot Point Türkiye…

0

1 Nisan 2013 HAIRiST Saç Tasarım Etkinliği'nden özel fotoğraflar…

Pivot Point Türkiye'ye teşekkürlerimizle…


Ücretsiz HAIRiST Etkinlik Gazetesi için aşağıdaki linke tıklayarak kaydınızı yapmayı unutmayın:
http://www.hairist.com.tr/KayitOl.aspx

HAIRiST’in ışıltısında özel bir ikili…

0

1 Nisan 2013 HAIRiST Saç Tasarım Etkinliği'nden özel fotoğraflar…

Adnan Serter ve Salih Pehlivan'a teşekkürleirmizle…


Ücretsiz HAIRiST Etkinlik Gazetesi için aşağıdaki linke tıklayarak kaydınızı yapmayı unutmayın:
http://www.hairist.com.tr/KayitOl.aspx

HAIRiST’ten Gülay Tiran geçti…

0

1 Nisan 2013 HAIRiST Saç Tasarım Etkinliği'nden özel fotoğraflar…

Gülay Tiran ve Ekibi'ne teşekkürlerimizle…


Ücretsiz HAIRiST Etkinlik Gazetesi için aşağıdaki linke tıklayarak kaydınızı yapmayı unutmayın:
http://www.hairist.com.tr/KayitOl.aspx