Ana Sayfa Blog Sayfa 358

Küçük dokunuşlar…

0

Neden kâkül?

Çünkü yaz aylarının ardından tercih edilen en küçük ve en göz alıcı eylemlerden biri kâkül kestirmektir. 

Özellikle sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmezi olan kâkül seçiminde nelere dikkat etmek gerekir?
1- Mevcut modele ve renge uyum sağlayıp sağlamadığına
2- Müşterimizin yüz şekline
3- Müşterinizin kişiliği ve giyim tarzına 

Bu maddeleri göz önünde bulundurarak müşterinizle birlikte kesim öncesi bir konsültasyonla en doğru analizi yapmanız gerekir. 

Düz ve masif, oval ve doğal, asimetrik, geometrik bir çok modellerle müşterinize katabileceğiniz küçük dokunuşlar, büyük değişime neden olacaktır. Unutmayın, geri dönüşü hemen olmayacak bu eylemi tereddütlü müşterilerinize uygulamamalısınız. Küçük dokunuşlarınız müşterinizi büyük sorunlara sürüklemesin…

Hazırlayan: Gülgün Biçerel Uysal

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi 

mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Aynaya bakmaktan korkmayın…

0
Veysel Öz

Aynaya bakmaktan korkmayın…

Şeffaf, dürüst ve çalışkan. Bu üç sözcük bugün İstanbul Nişantaşı Zafer Sokak’ın kuaförlerle dolu olmasına sebep olan Veysel Öz’ü tanımlıyor. Vedat Demiralp ise şöyle tanımlıyor: “Bugün mesleğimde iş prensibi varsa, iş aşkı varsa Veysel Abi’den öğrendiklerimle vardır. Tabi zeminimde de var ama bugün saç kesimini yüzde 80-90 ben yapıyorsam, Veysel Abi’den gördüklerimle yapıyorum. Bugün geriye dönüp baktığımda Veysel Abi’nin bende bıraktığı birçok iz görebilir.” Mütevazi ve içerisinde sevgi dolu ifadeler var… Bizi ayakta tutan bu ifadeler değil midir? Vefalı olmak ve verilen emeğin değerini bilmek… İnsana saygınlık kazandıran önemli özellikler. Bu sayımızda sadece bir usta bir çırak değil, bir usta iki çırak ile beraberz: Veysel Öz, İlda Doğancıoğlu ve Vedat Demiralp. Veysel Öz’ün mesleki tecrübelerinden beslenmiş iki isim ile gençliğin ve heyecanın enerjisinden faydalanan bir usta… Hatıralara bir kulak verelim…

Veysel Öz: Topağacı’nda, iki katlı Nazım Tuzcu diye bir kuaförde on üç yaşında, çırak olarak başladım. O zamanın ünlü artistlerinin gittiği bir salondu. Nesrin Sipahi gibi en eski artistlerden bahsediyorum. Dört sene zarfında, kendimi orada geliştirdim. On yedi yaşında oradan ayrıldım ve Necdet Rafet’e geçtim. İyi bir salondu ve ben de iyi salonlarda olmak istiyordum. Çalışırken bana verdikleri müşteriler bende kalırdı. On yedi yaşında oradan ayrıldıktan sonra Mehmet Hüseyin’e gittim. Orada zorunlu olarak çalışmam gerekti. Bana kapılarını açtılar. Bunu hiç unutmam. Altı ay orada çalıştıktan sonra ünlü kuaför Mahmut’un yanına girdim çünkü hep yükselmek istiyordum ve işim konusunda çok hırslı biriydim. Bir zaman sonra o dönem Paris’ten daha yeni dönmüş olan Mevlüt ile beraber dükkan açmaya karar verdik. Nişantaşı’nda Zafer Sokak’ta dükkan tuttuk. O zamanlar o dükkan bomboştu ve pek kadın geçen bir sokak değildi. Fakat eski müşterilerimiz geldi çünkü Nişantaşı’nda çok sevilmiştik. 1978 yılıydı ve Zafer Sokak’ta ilk kuaför salonunu biz açmıştık. Sonrasında 82’de o sokakta başka bir dükkan açtım. Dükkanımız eski salonumun hemen karşısındaydı. Bir iki sene orada beraber çalıştık. O dönem Ajda Pekkan gelmeye başladı. On beş sene Ajda Pekkan’ın saçlarını ben taradım. Biz Ajda Pekkan ile Eurovision’a gidip geldikten sonra Zafer Sokak’ta karşıya üst kata ayrı bir salon açtım. Vedat Demiralp o sırada geldi. 200 metre kare dükkanda iğne atsan yere düşmezdi.

Vedat Demiralp: Askerden dönmek üzereydim. Kendime yeni bir yer arıyordum. Mehmet Hüseyin’e ya da Veysel Abi’nin yanına girmek, popüler bir yerde çalışmak istiyordum. Terhis olacağım hafta iş görüşmesine gittim. Birinci katta ki dükkan yeni açılıyordu. Ben ilk önce Veysel Bey’in eşi Nazan Hanım’la iş görüşmesi yaptım. Veysel Abi’de izliyordu ve bana fön çektirdiler. İşimi beğendi, böylece çalışmaya başladım. O dönem beni almasının sebebi en iyi elemanlarından birinin Amerika’ya gidecek olmasıydı. Salon gerçekten çok kalabalıktı. Bende yirmi bir-yirmi iki yaşlarındaydım. Fakat Veysel Abi’nin ikinci salonda yaşadığını yaşadım, eski çalışanlardan beni kimse istemiyordu. Ekibe yeni gelmiştim ve müşteriler tanıdıklarına gidiyordu. Ben kapıda karşılıyordum, saç yıkıyordum, yolcu ediyordum. Veysel Abi o kadar işine motive oluyordu ki etrafını göremiyordu. Diğer kalfalar beni Veysel Abi’nin yanına bile yaklaştırmıyorlardı.

İlda Doğancıoğlu: Ben de aynı şeyleri yaşadım ilk geldiğimde. Asabidir, sakın yanına gitme diyorlardı. Veysel Bey’i yanlış lanse ediyorlardı.

Vedat Demiralp: Fakat zamanla müşterilerle yakınlaştım. Arkada saçlarını yıkıyordum, boyalarını hazırlıyordum. Tacettin Amerika’ya gittikten sonra yavaş yavaş müşteriler bana dönmeye başladı. Ben de kendime bir köşe yaptım ve saçlarını bana yaptırmak isteyen müşterileri oraya alıyordum. Aynı Veysel Abi’nin zamanında yaptığı gibi saçlarını bana yaptırmak istemeyen müşterinin karşısına saçlarını yaptığım müşteriyi oturtuyordum ki görüp etkilensin. Ben çok iyi topuz tarayamazdım o zaman. Veysel Abi sayesinde geliştirdim. Askerden önce Beşiktaş’ta bir mahalle dükkanında çalışırdım. Oradaki manikürcü bana Nişantaşı’nda bir salona git orada önün açık olur demişti. Veysel Abi’nin yanında 82 yılında başladım ve 85’e kadar çalıştık. 1 yıl bir ayrılığımız oldu. O arada Veysel Abi Etiler’e ikinci salonunu açtı ve ikinci salonu açınca oraya ağırlık vermeye başladı. Etiler’de ilk defa kuaför salonu açan kişi Veysel Öz’dür. İnsanlar Nişantaşı iş yeri oldu mantığı ile akın akın Etiler’e gidiyordu.

Estetica: İlk ayrılık süreciniz nasıl oldu? Veysel Bey’le neden ayrılmaya karar verdiniz?

Vedat Demiralp: ‘‘Veysel Abi bana bir teklif var.’’ dedim. Beni de iş sahibi ve bir salona ortak olmak cezbetti. Veysel Abi’de anlayışla karşıladı ve bana bazı nasihatlarda bulundu. O zamanlar ben de Veysel Abi gibi çok hırslıydım. Sürekli basamak atlamak istiyordum. O sebeple başka bir dükkana ortak oldum. Derken bir gün kapı çaldı. Veysel Abi’nin iyi müşterilerinden biri benimle konuştu. O zamanlar ortağımla da aramız bozulmaya başlamıştı. Müşterinin aracılığıyla Veysel Abi’yle konuştuk. Bana çok iyi bir teklifte bulundu. Hakikaten de dediği gibi oldu Veysel Abi hep dürüsttü, açıktı. Böyle olunca işe daha sıkı sarıldım. Ciro üç katına çıktı. Zaten biz ayrılırken de hiç kötü ayrılmamıştık.

Veysel Öz: Ayrılırken tabii ki bir burukluk oluyor ama kimsenin önünü kesmek, kimsenin işine balta vurmak istemem. Zaten eğer dürüstse ve dürüst bir şekilde ayrılmışsa ayrıldıktan sonra hepsinin de dükkanlarını ziyaret ediyorum. Öncelikle iyi düşündün mü derim ayrılırken, düşündüm derse o zaman da zaten söyleyecek bir şey yoktur. Kuaför olanların en büyük isteğidir kendi salonunu açmak. Ben zamanında hiç düşünmemiştim. Fakat buna mecbur ettikleri için kendi salonumu açtım. Tabi ki insan dükkan açsınlar başarılı olsunlar ister. Ben benden ayrılan herkesin ismini duymak isterim, yok olup gitmesinler. Ayrılmak insanın doğasında var. İlda’da bilir ben salonda çalışırken her şey açık bir şekilde işler. Hangi ay ne kadar iş yaptığımızı hepsi bilir. Yani gizli hiç bir şey yok. Onun için benden ayrılmadan salonları nasıl çalıştıracaklarını da biliyorlar zaten.

Vedat Demiralp: Bizim işimiz parayla değil zaten bizim işimiz işletmeyle. Yani ben o salonda çalışırım ve masamı kendim temizlerim toplarım. Bu Veysel Abi’nin bana öğrettiği bir şeydir. Şu an da benim salonumda on üç kişiyiz ve hâlâ bu böyledir. Topuz yapmasını, saç kesmesini ondan öğrendim, o çalışırken çok sıcaktır. Hiç çekinmez, müşterisini hiç sakınmaz herkese verir.

Estetica: Veysel Bey’de görüp asla yapmam diyeceğiniz bir şey var mı?

Vedat Demiralp: Veysel Abi’den görüp yapmayacağım tek şey sabahları salona çok soğuk girmesidir. Günaydın dediğini duyamazdık. Benim yapmadığım tek şey odur. Ben sokağın başından girdiğim zaman kiminle göz göze gelsem ‘‘Günaydın!’’ diyerek yürürüm.

Estetica: Veysel Öz ile ilk defa çalışmaya nasıl başladınız?

İlda Doğancıoğlu: Ben Almanya’dan geldim. Kendimi bildim bileli işime aşıktım. Hatta bu sadece işim olarak gördüğüm bir şey değil, benim yaşam tarzımdı. Bir gün işletmeci mi olacağım, salonum mu olacak, değil di benim için. Ben saç taramak istiyordum. Liseyi yarıda bırakıp Almanya’da çok meşhur bir salona girdim. O zamanlar üç senelik bir eğitim dönemi vardı ve o dönemi tamamladım. Fakat ailemin ısrarı üzerine Türkiye’ye döndüm. O zaman Veysel Bey’i tanımıyordum ve anneme dedim ki ben burada nerede çalışabilirim. Annem de‘‘Yeşilköy’de bir yer var çok methediyorlar gel seni oraya götüreyim’’ dedi ve Baykan Abi’ye götürdü. O zamanlar 18 yaşındayım. Baykan Abi’de ‘‘İçerideki kalfaları işaret ederek sen bunların yanında çalışamazsın kızım. Bunların hepsi kurt, sana iş vermezler. Burada ancak manikürcü olabilirsin.’’ dedi. Ben de ‘‘Sanatçıyım ben kendi işimi yapacağım.’’ diyerek orada işe başlamadım. Sonrasında 2 yıl Bakırköy’de bir salonda çalıştım ve olmadı, orayı da bıraktım. Araya evliliğim ve çocuklarım girdi. Bir süre mesleğimden uzak kaldım. Fakat o sürede de sürekli sektörü takip ettim. Ardından bir süre Kariyer Eğitim Kurumları’nda eğitmenlik yaptım. Fakat bana yine de yeterli gelmedi. Çocuklarım biraz büyüyünce tekrardan işime dönemeye karar verdim. İşte Veysel Bey’in yanında o dönemde çalışmaya başladım. Salonu görünce ‘‘Evet burası olur.’’ dedim. Veysel Bey sağolsun çok zaman ayırdı. Oturduk, iş görüşmesi yaptık. ‘‘Gel, çalış.’’ dedi ama işler hiç de öyle kolay olmadı benim için. Salon çok kalabalıktı, prim sistemi, hisse sistemi, bildiğiniz bir kemik kadro vardı. Çok fazla müşteriye yaklaştırılmıyordum, sadece boya sür, saç yıka… Veysel Bey’in yanına başladığımda 99 senesiydi. Büyük bir keyifle başladım. Fakat çok zor şartlarda başladım.

Veysel Öz: Ben İlda’ya her zaman söylerim. Bendeki hırs var onda. İlda bana zaman zaman Pazar günleri bile gelmek istiyorum derdi. Kaçırdığım şeyler olsun istemiyorum derdi. İlda’ya 48 saat çalış desen bile çalışır.

Estetica: Size iyi ki bu salona gelmişim derdirten sebepleriniz oldu mu? Olduysa açıklayabilir misiniz?

İlda Doğancıoğlu: Tabi ki oldu. İyi ki gelmişim diyorum. Bu benim hayatımda bir dönüm noktasıydı. Beni zorluklar her zaman daha çok kamçılar. Kolay olan hiç bir şeyi tercih etmemişimdir hayatımda. Zor olan benim için her zaman daha ileriye gitmeme sebebiyet verir. Yani Veysel Bey’in o dönemki kadrosu buyur gel aramıza gir, sende bunu yap deseydi; ben orada mutlu olmazdım. Ben zorla, kopararak almalıydım her şeyi. Bunun bugün ki başarımda payı büyüktür. O zamanlar kadının başarısına inanan çok az insan vardı çünkü bu sektör erkeğin elindeydi. Veysel Bey çok fazla konuşmasa bile o dönem bakışlarıyla güvenini hissettiriyordu. Veysel Bey’le başladığımda ben zaten bu işi biliyordum. Saçı da iyi kesiyordum, boyayı da iyi biliyordum. Benim tek zayıf noktam topuzdu, ben topuz taramıyordum. Almanya’dayken benim çalıştığım ortamda topuz taranmıyordu. Veysel Bey ise bu konuda dahiydi. Yani onu izlemekle doyamazdık. İzlerken bile hayranlıkla izliyorduk. Ben o dönem hiç topuz tarayamazdım ve kaçardım, o zorlardı. Şimdi ise kendimi sadece topuz tarayarak buluyorum. O dönem yaptığı işleri anlatan pek kimse yoktu ama Veysel Bey yaptığı işi bize teker teker anlatırdı ve yeniliğe çok açıktı.

Veysel Öz: Almanya’da yetişmek İlda’nın; daha disiplinli, daha prensipli, daha her şeyi isteyerek bilerek yapan biri olmasını sağlamış. İlda’dan sonra Almanya’da yetişmiş biri daha geldi. Aynı şeyi onda da gördüm. Oradaki iş disiplini hiç bir yerde yok. Eğer ben saç keseceksem ve saçı İlda hazırlıyorsa her şey tam olur. İlda’da bir şeyi yaparsa tam yapıyor, eksik bir şey yapmıyor. Benim herkese söylediğim şey şu; ben çöpçü de olsam en iyisi olurdum. Ya yapacaksın o işi ya da yapmayacaksın.

Estetica: Veysel Bey HAIRiST’te İlda’yı şov sırasında görünce neler hissettiniz?

Veysel Öz: Mutlu oldum tabii ki ama bir o kadar da üzüldüm. Benim dükkanımdan çıksaydı keşke dedim ama bu tabii ki sevgiden kaynaklanan bir şey.

Estetica: Veysel Bey sizi tebrik edince siz neler hissettiniz?

İlda Doğancıoğlu: Ben tabi çok duygulandım, zaten şov esnasında gördüm. İlk sıradaydı ve şov esnasında selam verdiğimi hatırlıyorum. Çok mutlu oldum, insan kendi ailesinden birini görmüş gibi oluyor öyle söyleyebilirim. Her ne olursa olsun ki bizim zaten ayrılma şartlarımız kırıcı değildi. Öyle olsaydı bile yine duygulanırdım.

Veysel Öz: Öyle olsa da yine gelirdim. Çünkü ben İlda’yı severim.

Estetica: Veysel Bey’in yanından ayrılan bir çok çalışanı oldu. Ona bu röportajı teklif ettiğimizde sizce neden sizleri önerdi?

İlda Doğancıoğlu: Sırf maddi odaklı da düşünmüyorduk ondan olabilir diye düşünüyorum. Sanırım bir de insan en çok kendisine benzeyenleri seviyor.

Vedat Demiralp: Katılıyorum. O dönemde de Veysel Abi’den aldığım paradan daha fazlasını teklif edip beni çağıranlar vardı ama dedim ki; “Ben burada az para alacağım ama ben burada Vedat olacağım.”

Estetica: Aslında konuşacak, paylaşacak, anlatacak o kadar çok şey var ki… Ancak yerimiz kısıtlı… Buradan genç meslektaşlarınıza ne iletmek istersiniz?

Veysel Öz: Müşteri mutluysa ve bunu hissederseniz daha rahat çalışırsınız ve müşteriyi daima şaşırtmak çok önemlidir. Föne bile aynı yerden başlamayın her daim müşteriyi şaşırtın. Ayna ile barışık olan herkes iyi bir sanatkâr olur. Aynayla barışık olmayan iyi bir sanatçı olamaz. Çünkü ayna tüm gerçekleri gösterir. Müşteriyle aynada göz göze gelmezsen, müşterinin ne istediğini anlayamazsın. Göz göze gelirsen, o zaman anlarsın ama çoğu kişi aynaya bakmaktan kaçınır.

Aynaya baktınız mı?

Burada yer alan hikâyeler sizin hikâyeniz… Başlangıçların, ayrılıkların, vedaların hikâyesi… İçinde sevgi ve saygının olduğu, “Ondan çok şey öğrendim.” veya “Çok çalışkandı, dürüsttü…” diyebilen vefalı insanların hikâyesi.

Bir sonraki usta-çırak sohbetinde görüşmek üzere…

El değmemiş topraklar…

0

El değmemiş topraklar…

Wella Professionals 2015-2016 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nu sunar.

Doğa… İlham almamız için gereken tüm renkleri, tüm materyalleri barındıran, bize ise sadece keşfetmesi kalan bir olgu. Bu olgu, insan doğası gereği sürekli aşırı tüketime maruz kalsa da özünde her zaman bize bakir noktalar sunmaya devam eder. Bu noktadan yola çıkan Wella Professionals, 2015- 2016 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’na “El Değmemiş Topraklar” adını verdi. “El Değmemiş Topraklar” Koleksiyonu içeriğinde 6 farklı nüansa yer veriyor ve bu nüansları da doğallığı ve içeriği her zaman önemseyen markası Innosense ile bizlere sunuyor. Bu 6 nüans, tüm dünyada yükselen trend olan mermer ve mineral renklerinin doğallığından esinleniyor. Yağmur ve rüzgâr gibi doğa olaylarının şekillendirdiği mineral renk tonları, kaya damarları, dere yatakları, doğanın bize sunduğu baharatlar ve kurşuni kuzey toprakları bu 6 yeni renge bakarken göreceğiniz yansımaların sadece bir kısmı. 

Wella Professionals 2015-2016 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’yla ilgili bilgilerin tamamını Estetica Dergisi Ekim-Kasım sayısında bulabilirsiniz.

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi 

mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Önce Eğitim

0

Erkek Saç Kesim Eğitimi

Schwarzkopf Essential Erkek Kesim Eğitimi markanın yerel elçisi ve saç kesim eğitmeni Fikret Yıldırım tarafından İzmir Wyndham Otel'de gerçekleşti.

Sizler de eğitimlerden haberdar olmak ve Schwarzkopf eğitim ayrıcalıklarını yaşamak istiyorsanız Schwarzkopf satış danışmanınızla iletişime geçebilirsiniz…

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi

 mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Yılbaşı yoğunluğu…

0

Yılbaşı yoğunluğu

Yılbaşında salonlar ve dolayısıyla salon sahipleri en yoğun zamanlarını yaşar. Salonlarınızın canlı ve dolu dolu halini en verimli şekilde kullanabilmeniz için birkaç tavsiye:

Mutlaka salonlarınızı çeşitli süslemelerle yılbaşı ruhuna yönlendirin. Oluşturduğunuz hediye setlerinin satışını arttıracak etkenlerden biri de budur.

Saç kesimi ve renklendirme işlemleri yılın bu zamanında bir artış gösterir. Bu sebeple mutlaka müşterilerinizin bir ön randevu yaptırmalarını söylemelisiniz. Yoğun zamanlarınızda bu şekilde müşteri memnuniyetini korumaya devam edeceksiniz.

Yeni yıla özel bir saç stili önerisinde bulunun! Bu tarz önerilerde bulunmak servis sayınızı arttırır ve müşterilerinizi salonda işlem yaptırmaya teşvik eder.

Sadece saç kesimi ve renklendirme değil, özel bir makyaj stili veya yeni yıla özel motiflere sahip, oje ile yapacağınız tasarımlar müşterilerinize cazip gelecektir.

Sadık müşterilerinize özel farklı kampanyalar oluşturabilirsiniz. Örneğin ‘‘beş işlem yaptırdıktan sonra sonra altıncı yaptıracağınız işlem hediye’’ gibi. Bunu bir ön ödemeli hediye kartı sistemine dönüştürürseniz sezonun durgunlaştığı yeni yıl sonrası dönemde müşteriler sizi ziyaret etmeye teşvik olacaktır.

Yeni yıl için özel derlediğimiz ürün seçkilerini ve satış taktiklerini incelemek için tıklayın.

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi 

mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Kısıtlı alanları verimli kullanmak

0

 

Berlin’den bir salon

Alexandra Erhard ve Thomas Karsten’in tasarladığı Berlin’de bulunan Stüdyo Karhard Mimari + Design tasarımı kısıtlı alana sahip kuaför salonları için örnek olabilecek minimalist bir salon. 12 metre karelik dar ve uzun alan son derece kullanışlı bir şekilde değerlendirilmiş.

Karşılıklı yerleştirilen aynalarla ve camdan kapısı ile dar ve uzun alanda ışıklandırmadan maksimum verim alınmış. Renk olarak beyaz seçilmesi ayrıca ortamı daha ferah bir hale getiren unsurlardan. Seramik duvar döşemeleri ile bütünlük kurulmuş.

İşlevsel olarak kullanımı rahat olabilmesi için kuaför mobilyaları çapraz bir şekilde monte edilmiş. Ayrıca mobilyaların rengi siyah seçilerek beyaz zemin üzerine dikkat çekici bir görünüm kazandırılmış ve ayrıca salonun lambaları mobilyalarla senkronize bir şekilde çapraz kullanışmış.

Farklı mimari bakış açıları ve tasarımlarla dar veya küçük alanları değerlendirmek mümkün. Salon tasarımını yakında incelemek için haber galerisini ziyaret edebilirsiniz.

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi 

mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Çok özel topuz modelleri…

0

Sibel Bircan imzalı tasarımlar…

Sibel Bircan topuz modellerinden seçmeleri sizin için derledik. Topuz alanında uzman Sibel Bircan tarafından yapılmış modellerden seçkilerin tamamına haber galerimizden ulaşabilirsiniz…

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi

 mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Sahte takipçi skandalı

0

Sahte takipçi skandalı

Marka bilinirliğini arttırmak için, markaya ait sosyal medya hesaplarının aktif olarak kullanılması ve sürekli interaktif bir şekilde bu mecralarda hedef kitle ilgilenilmesi son derece önemli. Bunun bir getirisi olarak markalar, markalaşmak isteyen kişiler ve büyük kitlelere hitap etmek isteyenler takipçi çekebilmek için farklı yollara başvurmakta. Daha çok takipçi çekebilmek için takipçi satın almak bu yollardan bir tanesi.

Takipçi satın alarak hesabını meşrulaştırma peşinde koşan markalar ya da kişi bazlı kullanıcılar artık daha dikkatli olmak zorunda. Instagram bünyesinden kendi varlığını tehtit olarak gördüğü için sahte hesapları temizlemeye karar verdi ve bir kısım sahte hesap temizlendi. Bir gecede milyonlarca takipçi kaybeden Justin Bieber, Kim Kardashian gibi ünlü isimler durumdan rahatsızlıklarını bildirdiler.

Bu gibi durumlar özellikle markanın ya da kişilerin varlığını zedeleyerek itibar kaybına yol açar. Bu sebeple salonlarınıza özel açtığınız hesaplarınızda ya da kendi adınıza açtığınız hesaplarda organik takipçilere sahip olmanız çok önemlidir. Bir gece içinde kaybedebileceğiniz binlerce takipçi müşterilerinizin güvenini sarsacaktır. Organik takipçi elde etmek ve onlarla aktif bir şekilde iletişim kurmak her zaman için en sağlıklı yol olacaktır.

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi

 mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Kaliteli eğitim

0

Kaliteli Eğitim

Schwarzkopf  Professional desteği  ile Çizgi Saç Tasarım, tüm ekibini 8-12 Kasım arası Antalya Rixos’da 5 günlük yoğun bir eğitim kampına aldı.

 

Schwarzkopf Professional ve Denizli`nin en önemli salonlarından Çizgi Saç Tasarım’ın ortak projesi olan Eğitim Kampı 5 günlük yoğun eğitim ile birlikte eğlenceyi de kapsayan dolu dolu bir program oldu.

Çizgi Saç Tasarım ekibi, beş gün boyunca kesim trendleri, renklendirme işi ve trendleri, müşterileri yakından tanıma, takım çalışması, yeni müşterilerin nasıl kazanılacağı ve tekrarlanan boya ziyaretleri ile ürün satışının nasıl arttırılacağı ile ilgili eğitimler aldı.

 

 

Schwarzkopf Professional Yerel Elçisi Alp Tüşe tarafından verilen  ‘RENKLENDİRME İŞİMİ BÜYÜT’’ eğitimiyle farklı renklendirme işlemleri ile müşterilerin bağlılığını artırmanın yolları anlatıldı.

Renklendirme İşimi Büyüt eğitiminin yanı sıra Pivot Point Türkiye’den Yusuf Koçyiğit ile İleri Düzey Kesim Eğitimi ve Serhat Pısık ile Algı Yönetimi Eğitimi ve Satış Teknikleri Eğitimi verildi.

Pivot Point Türkiye'den Yusuf Koçyiğit tüm öğrencilerle birebir ilgilenerek, saç kesiminde küçük detaylarda farklılık yaratabilmeyi gösterdi.

 

 

 

Salona özel eğitimler alarak daha iyiye, mükemmele ulaşmayı hedefleyen salonlar arasında yer alan Denizli Çizgi Saç Tasarım Ekibi'ni kutlarız.

  

Bilginin daha ulaşılabilir olduğu günümüz teknolojisinde kuaförlüğün dijital ortamdaki haber kaynağı hairist.com.tr’nin resmi

 mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!  

İndirmek için tıklayın:   

 

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228

 

https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975

 

Trevor Sorbie…

0

Keşke babam görseydi… 

L’Oréal Business Forum için bulunduğumuz Cannes’a gelmeden önce L’Oréal Professionnel Eğitim ve Organizasyon Müdürü Zeynep Atasoy Trevor Sorbie ile röportaj yapar mısın diye sorduğunda aslında cevabımı biliyordu: Tabii ki evet!

Öncelikle beyefendi, sonra tutku dolu bir kuaför ve nihai olarak muhteşem bir sahne adamı olarak Trevor Sorbie ile röportajı Cannes Filim Festivali’nin gerçekleştiği sahnenin arkasaındaki kuliste gerçekleştirdik. Bana eşlik eden L’Oréal Professionnel Pazarlama Müdürü Hande Aydın ile başta benim favorim Monica Bellucci olmak üzere tüm yıldızların yürüdüğü ve iz bıraktığı koridorlardan geçerek Trevor Sorbie ile buluştuk. Mütevazi, belki de kısmen mahçup tavırlı ve heyecanı yüzünden okunan bu özel isim adeta sektörde yetişen nadide çiçeklerden bir tanesi.

Hayatı başarılarla, yıldızlarla dolu olan bu isim için en önemli şey “keşke bir berber olan babam bu günlerimi görseydi” olmuş. Gelinlerini kötü bir hastalık neticesinde kaybetmiş olmanın getirdiği üzüntü ve kansere yakalanan kadınların sorduğu ilk soru olan “saçlarım dökülecek mi” sorusu onu sosyal projelere yönlendirmiş ve şu anda hayatını ihtiyaç sahibi kadınlara istedikleri gibi güzel görünmelerini sağlayacak peruklar yapmakla geçiriyor.

Teşekkürler Trevor Sorbie. hırsın, tutkun, meslek sevgin, beyefendiliğin ve yerine getirdiğin sorumluluklar için..

Evet, keşke baban görseydi…

Estetica: Neler hissediyorsunuz? Biraz sonra Bir saç tasarım ustası olarak sizin duygularınız öğrenmek istiyoruz. 2200 meslektaşınızın önünde sunum yapacaksınız?mak nasıl bir duyguydu? Nasıl bir duygu? Alışık olmalısınız?

Trevor Sorbie: Her şeyden önce gerginim. Bu olaya yaklaşımım şöyle; ben bu işi binlerce defa yaptım ama bu gece hâlâ ilk günkü heyecanım var. Bu heyecan nasıl gidecek bilmiyordum. Ya da nasıl olacağına dair bir ön görüm yok. Ben her zaman için büyük seyirci kitlelerinin önünde konuşmayı tercih ederim. Çünkü bir çok insanın önünde iken gözüne ışıklar geldiği zaman seyircileri göremiyorsunuz. Küçük seminerlerde insanların gözünün beyazını bile görebiliyorsunuz ve bu beni daha fazla korkutuyor. Büyük seyircileri göremezsiniz ama onları hissedersiniz. Enerjiyle alakalı bir şeydir bu fakat küçük seyirci gruplarını hem görür hem de hissedersiniz dolayısıyla daha tedirgin edicidir. Hâlâ bu duyguları hissedebilmem bir şans aslında. Örneğin; sahneye çıktığında, Robbie Williams tamamıyla korkmuş hissettiğini söyler. Böyle hissetmesine rağmen sahneye bir kere çıktıktan sonra yeniden doğmuş gibi hissettiğini de ekler. Anın keyfini çıkartmaktan başka bir şey düşünmez. Sahneye çıktığım zaman ben de böyle hissediyorum. Konuşmaya başladığım an korkudan eser kalmaz. Sahne benim için aşk ve nefret ikilemi gibidir. Bana şov veya seminer yapmak için teklifler geldiğinde her zaman; olur, yaparım derim ama zaman yaklaştıkça bir endişe sarar beni. Böyle büyük bir şov dizayn ettiğim zaman baskı altında hissederim ve  bu beni pek iyi anlamda etkilemez. Fakat aynı zamanda bana güç veren de budur. Fakat şovu gerçekleştirdikten sonra bulutların üzerinde uçuyor gibi oluyorum. Gösteriden önce çevremdeki insanlar benden nefret ederler ama iş bittiği zaman etrafıma coşku dağıtırım.

Estetica: Kuaförlüğün geçmişi ve geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Trevor Sorbie: Kuaförlükte teknoloji çok değişti. Sadece renklerden falan bahsetmiyorum kastettiğim; renklerde yeni teknikler, düzleştiriciler yani materyaller… Kuaförlükte önemli olan zamanla birlikte hareket etmek. Çoğu kuaför eskinin kalıplaşmış alışkanlıklarından kurtulamıyor. Genç kuaförler bu kalıpların dışına çıkabiliyorlar. Modern yaklaşımlara sahipler. Benim sırrım daha doğrusu sır değil de bakış açım, ben bir erkek gibi düşünüyorum ve ben bir kadına baktığım zaman, günümüzün saç stillerine sahip olmaması gerektiğini düşünüyorum. Çok da moda olması gerektiğini düşünmüyorum. Ben onun çekici görünmesini sağlamaya çalışıyorum. Bu bir duruş biçimi ve bununla birlikte ileriye yönelmek önemli.

Yeterince ilginçtir ki bir saçını kestiren kadın var bir de saçını yaptıran kadın var. Benim düşüncem artık kadınlar doğal saçları çok seviyor. Mesela Londra’da ve Chelsea’de sağlam bir saç kesimine sahip kadınları nadiren görürsün. Kadın kadın gibi görünmek istiyor. Kadınlar bakımlı görünmek istiyor. Söz konusu bakım olunca; ürünler, benim kuaförlüğe başladığım dönemlerden farklı olarak günümüzde kadın güzelliği açısından büyük rol oynuyor. Şimdi ise çok fazla ürün ve çok fazla seçenek var. Burada gereğinden fazla ürün kullanımı olduğu bile söylenebilir. Genç hanımlar daha çok doğal görünümlü renkler tercih ediyorlar. Bunun yanı sıra orta yaşlı kadınlar onlar daha tasarlanmış saç kesimleri istiyorlar. Ben şahsen uzun saçları tercih ederim. Fakat uzun saç daha fazla ilgi istiyor. Güneş ışığı gibi dışarıdan etki eden faktörler saçı yıpratıyor. Saçtan bu etkileri kaldırmak için daha fazla bakım ürünü kullanmak gerekiyor.

Estetica: L’Oréal Professionnel Business Forum hakkında ne düşünüyorsunuz?

Trevor Sorbie: İlk defa L’Oréal Professionnel Business Forum’a katılıyorum. Benim için de yeni bir şey. Dün akşam ki etkinlik için kendi adıma konuşursam, ben bir iş adamı değilim. Ben işin ticari yönünü ön planda tutmam. Bizim ülkemizde (İngiltere) şuan da piyasada durgunluk var. Bir çok kuaförün maddi durumu kötü ve salonlarını kapatmak tehlikesiyle karşı karşıyalar. Meslek hayatım boyunca ben, iki kriz atlatmış durumdayım ve hâlâ ayaktayım. Kuaförlükte, yaratıcılık ve iş hayatı birbirlerinin zıttıdır. Birinde iyiyseniz diğerinde başarılı olamayabiliyorsunuz. Bunun ikisinin kombinasyonu aslında olayın kilit noktasıdır. Eğer sen işletmecilikte başarılı değilsen -ki ben değilim- kendine bunu işi bilen birini bulursun. Etrafında doğru insanların olması çok önemlidir. Aynı bir orduda ki gibi ben burada general olabilirim anlayışıyla yaklaşmak ve etrafımda kurmayların ve askerlerim olmalı diye düşünmek gerekiyor. Dürüst olmalıyım ki bazen kaygılı bir şekilde finans toplantıları yapıyoruz. Buna rağmen böyle bir toplantıda ben, oturmuş saç tasarımı düşünüyorum. Etrafımda iyi insanlar var. Elbette herkes bir idareci bulundurmayı finanse edemeyebilir. Bu konuda ben çok şanslıydım. Benim idarecim beni buldu. 1979’da Londra’da çalıştığım bir salonda ki o zaman çok iyi değildi durumlar ve beni buldu. Bana dedi ki ‘‘Kendi salonun olmasını ister misin?’’ Bende kabul ettim. Yüzde elli hisseyle ortaklık kurduk ve anlaştık. Ben işimi böyle kurdum ve bir kuruş bile harcamadım.

Estetica: Ticari açıdan bakılırsa kuaförlerin, L’Oréal Professionnel Business Forum’a  benzer etkinliklere katılmalarını gerekli görüyor musunuz?

Trevor Sorbie: Elbette gerekli. Hatta bu tip forumlara kuaförlerin katılmaları mesleki açıdan çok önemlidir. Yapılan paylaşımlar, farklı meslektaşlarla tanışmak son derece önemlidir ve her ne kadar bu bir iş forumu da olsa, bunun bir de artistik yönü var. Burada sadece iş konuşulmuyor. Zaten sadece öyle olsa bu forum o kadar cazip olmazdı. Ayrıca böyle bir foruma gelip de işin ticari yönü hiç gündeme gelmese de uygun olmazdı. Böylece kuaförler açısından bir dengesi olmalı. Bu, günümüz modern dünyasında korkutucu bir şey aslında, sosyal medya ve internet bu dünyanın bir parçası olduğu halde şahsen ben çok anlamıyorum bu işten ve bu iş için birileri bana yardımcı oluyor. Sonuç olarak ben o dünyanın da içerisindeyim. L’Oréal Professionnel’la ilgili bir çalışmamız olmuştu.  Muhtemelen Ice Bucket Challenge’ı hatırlarsınız. Biz bununla ilgili bir video hazırladık. Ben diğer bütün kuaförlere meydan okudum. Katılanlar yardım kuruluşlarına bağışta bulundu. Bu fikirden çok etkilendim. Ekibimizden biri dedi ki ‘‘Bunu mutlaka bunu Facebook’ta yayınlamamız lazım.’’ Biz bunu Facebook’ta yayınladığımız da ilk yarım saatte 450 kuaför beni takip etti. 2 gün sonra sayı 5000’e ulaştı: Bu çılgınca bir rakam. Ben kuaförlüğe başladığım zaman hatta 10 sene öncesine kadar bile böyle bir şey yoktu ama şimdi bilgi alışverişi hızla yayılıyor. Avusturalya’da bile olsan burada neler olduğunu takip edebiliyorsun.

Estetica: L’Oréal Professionnel için neler söyleyeceksiniz? Kuaförlüğe katkıları sizce nelerdir?

Trevor Sorbie: Ben geçmişte farklı firmalarla da çalıştım fakat L’Oréal Professionnel’ın desteğiyle çalışmaya başladıktan sonra gördüm ki onlarda hoşlandığım şey yenilik ve hep ileriye doğru bir gelişim içinde olması. Yeteneği çok iyi teşhis ediyorlar ve ben inanılmaz bir şekilde kral muamelesi gördüm. Benim yenilik arzuma karşı duydukları saygı beni çok mutlu etti. Her zaman seçkin bir yaklaşımları oluyor ve uygun buldukları yere yatırım yapmaktan çekinmiyorlar. Örneğin yapmış olduğum şovdaki gibi: sahne inanılmazdı. Müşterilere olan yaklaşımları, şu ana kadar gördüğüm bütün firmalardan daha iyiydi ve tabi bütün bunların bir kombinasyonu L’Oréal Professionnel’i özel yapıyor. Ayrıca benim bir yardım kuruluşum var ve yardım kuruluşuma karşı da çok destekleyici oldular. Davet edilmekten dolayı şeref duydum.

Estetica: Genç meslektaşlarınıza neler söyleyeceksiniz? Tavsiye etmek istediğiniz bir şey var mı?

Trevor Sorbie: Ben kuaförlüğe başladığım zaman işin özü, sadece kuaförde çalışmaktı. Fakat şimdi bir sürü dallara ayrılmış bir ağaç gibi; seminerler yapabiliyorsun, şovlar yapabiliyorsun, televizyon kanallarında yer alabiliyorsun ve böylece kuaförlük bir çiçek gibi açmış durumda. Tabi ki burada da bir problem var. Ben yaptığım işi öğrenmek için çok zaman harcadım. Fakat günümüzdeki kuaförler şöhreti istiyorlar, yeteneği değil. Yarını istiyorlar ama öğrenme dönemindeki sıkıntıları çekmek istemiyorlar. Bu işin bir parçası olmasına rağmen çoğu öğrenmek istemiyor. Mesela her gün yapmadıkları bir şeyi öğrenmek istemiyorlar. Benim geçtiğim zorlukları geçirmek istemiyorlar. Gençlik için en büyük problem bu:  Şöhreti istiyorlar ve hemen yarın istiyorlar. Benim için geleceğin iyi kuaförleri her şeyi öğrenmek isteyen kuaförlerdir. Egolarına değil gerçekten sektöre odaklananlar, iyi kuaför olacaklardır. Tutku, benim kelime dağarcığımda çok güçlü bir manaya sahip çünkü o çok yönlendirici bir şeydir. Bunu söylemekten nefret ediyorum ama genç kuaförler kendilerini düşünüyorlar trend olmayı istiyorlar. Bu da bir miktar kabul edilebilir ben de gençliğimde bir miktar böyleydim ama yine de enerjilerini yaptıkları şeye kanalize etmeleri gerekiyor.

Estetica: Kuaförlük mesleğine nasıl başladınız bu sizin seçimizin mi? Tekrar seçme şansınız olsa kuaförlüğü tercih eder miydiniz?

Trevor Sorbie: Önce size nasıl başladığımı anlatayım. Ben aslında kuaför olmayı düşünmemiştim. Ben bir ressam, bir sanatçı olmayı istemiştim. Daha küçük bir çocukken okula ilk başladığım zamanlarda, diğer çocuklar tarafından ötekileştirilmiştim. Bir berber-kuaför olan babama dedim ki ‘‘Ben okula gitmek istemiyorum.’’ O da bana ne yapacağımı sordu. Bir fabrikaya girerim filan demiştim. Babamda bana, onunla berber dükkanında çalışmamı teklif etti. Kabul ettim ve işe girdikten 3 ay sonra saç kesmeye başlamıştım bile. Hiç bir zaman bu işi zor bulmadım. Bence bana olanlar ressam olmaktansa kuaför olmayı tercih etmek gibiydi.  

Bir keresinde 1974’te bir artistik takıma saç tasarımı yapmam istendi. Paris’te bir şov yapılıyordu. Orada ben bir saç tasarımında bulundum. Bence çok kötü görünüyordu ama Fransızlar çok sevdi ve bu saç bütün ülkede en meşhur saç kesimi haline geldi. Üstelik hem erkek hem de kadın için. Dedim ki ben bunu bir kere yapabiliyorsam her defasında yapabilirim. Bana dürüstçe sorsanız paraşütle atlayabilir misin, ya da bungie jumping yapabilir misiniz, diye ben siz hayır derim. İnsan ne yapıp ne yapamayacağını bilmeli. Bir zamanlar oturup ustaları seyrederdim ve ben de yapabilirim derdim. Sadece birikim sağlamam için sıkı çalışmam gerekiyordu.

Tabi ki tekrardan seçme şansım olsa yine bu işi yapardım. Bu beni hayatımın bir parçası. Dünyayı gezdim, maddi olarak ödüllendirildim. Yaptığım işi seviyorum. 66 yaşındayım ve hâlâ yaptığım işin tadını çıkarıyorum.

Estetica: Gelecek ile ilgili ne söyleyeceksiniz?

Trevor Sorbie: Eğer yarın ölsem mutlu bir insan olarak ölürdüm. Yalnız bir şey var ki -eğer mümkün olsaydı- babamın beni bugün görmesini isterdim. İki sandalyeli küçük bir berber dükkanında yetişen biri olarak günün birinde böyle olacağını ben bile tahmin edemezdim. Onun beni görmesini çok isterdim.

Estetica: Önümüzdeki yıl Estetica 70.yaşını kutlayacak. Estetica’ya ve okuyucuarımıza ne söylemek istersiniz?

Trevor Sorbie: Tebrikler Estetica, merhaba Türkiye! Bir gün Türkiye’de sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyacağım.

Estetica: Trevor Sorbie’ye çok teşekkür ederiz.

Estetica Dergisi Ekim-Kasım sayısında Trevor Sorbie ile gerçekleştirdiğimiz röportajı bulabilirsiniz…