Ana Sayfa Blog Sayfa 425

Erdem Kıramer ile açık açık…

0
Erdem Kıramer ile açık açık...

İlk konuğumuz Erdem Kıramer

Erdem Kıramer ilk defa ve sadece HAIRiST Online’da…

Erdem Kıramer ile açık açık...

Sizi tanıyabilir miyiz? Erdem Kıramer kimdir, kuaförlüğe nasıl başlamıştır?

Erdem Kıramer: İşçi bir ailenin çocuğuydum. Zaten kuaför dünyasına baktığınızda, genellikle herkes kısıtlı imkanlar içinde yaşayan ailelerden gelir; ben de öyle bir ailenin dört çocuğundan biriyim. 1944 doğumluyum, 1958’de bu sektöre girmeye karar verdim. O zamanki işçi ailelerin genel tutumu şuydu: Çocuğu ilkokula kadar gönderelim, sonra bir işe girsin, ev ekonomisine katkıda bulunsun. Ben, o eğilimin biraz dışında kalabildim; yedinci sınıfa kadar okudum. Babam beni her zaman anlayan, daima farklı gören bir adamdı. Aynı takımda top oynadığım arkadaşım kuafördü. Onu bir gün salondan almaya gittiğimde, Osmanbey’deki o salon çok hoşuma gitti. “Ben de kuaför olabilir miyim?” diye sorduğumda “olabilirsin” dediler ve 15 yaşında bu işe adım attım.

16-17 yaşlarında bu mesleği inanılmaz sevdim. O zamanki moda biraz daha komplikeydi. Saçlar bugünkü gibi doğal değil, daha yapılı, daha gösterişliydi. İnsanlar sokağa postişsiz, makyajsız, takma kirpiksiz çıkmazlardı.

O dönemin kuaför adayı olarak insanların salondan çıkarken farklı bir yapıya bürünmesi beni çok etkiledi. Gece rüyalarımda saçlarla oynamaya başladım.

Ustanız kimdi?

Erdem Kıramer: Mustafa Özyayıkçı’ydı. O zaman Nişantaşı’nda, bugün Louis Vuitton’un olduğu yerin karşısında Mapa Butik, onun hemen yanında da Mustafa Özyayıkçı’nın salonu vardı. Orada çok şey öğrendim ama mesleki anlayışımı gerçekten değiştiren şey, Avrupa’ya ilk çıkışımla başladı. Ondan önce Nişantaşı’ndaki karakolun sokağında ilk salonumu açmıştım.

Erdem Kıramer ile açık açık...

Bir kuaför olarak Avrupa’daki izlenimleriniz nasıl oldu?

Paris’e ilk gittiğimde, gördüm ki -benim ustam hariç – bizim büyüklerimiz bize çok yanlış örnekler verdiler, bu meslek odamızla da  alakalıydı. Avrupa’ya, normal turistik gezilere ya da mesleki şovlara gidildiği zaman, herkese madalyalar takılıyordu. Bu nedenle yıllarca, bu madalyalarla Türk kuaförlüğüne çok yanlış tohumlar ekildi.  Düşünün; Cannes’daki yarışmalara 24 ülke giriyor, bu 24 ülke sekiz gruba ayrılıyor ve her gruba birincilik, ikincilik, üçüncülük madalyaları veriliyordu.  Bu meslektaşlarımız oradan birincilik, ikincilik madalyası alarak kendilerini Avrupalı kuaförlerden farklı görmeye başladılar. Halbuki Paris’e ilk gittiğimde, Avrupalı iyi bir kuaförün eriştiği noktaya, onun kapasitesine erişmemiz için daha çok senelerin gerektiğini anladım. Gerek Artistik Kuaförler Kulübü’ne başkan seçildiğim, gerek yıllar sonra Haute Coiffure Française’nin başına geçtiğim zaman, konuşmalarımda hep şunu söyledim:

‘Arkadaşlar, beni seçtiğiniz için çok teşekkür ederim, ama ben de dahil, biz hiçbir şey değiliz.’

Bu mesajlarıma kulak asmayan çok meslektaşım oldu, ama ben hala şu yaşımda öğrenecek çok şey olduğuna inanıyorum.

Erdem Kıramer ile açık açık...

Başladığınız günle kıyasladığınızda bugün kuaförlüğün Türkiye’de geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdem Kıramer: Çağ atlamıştır. Biz, o günlerde yurtdışına üç yılda bir bile çıkamıyorduk. Koskoca Türkiye’ye bir adet mecmua giriyordu. O dergide gördüğümüz iki reklam fotoğrafından esinleniyorduk ve gece rüyamızda oradaki topuzları çiziyorduk. Bugün benim yanımda çalışan, üçüncü pozisyondaki bir asistanım bile, Vidal Sassoon’un internet sayfasına girebiliyor. Dünyadaki herhangi bir kuaförün web sitesine girip oradaki çalışmaları görebiliyor. Ancak bazı şeyleri insanların önüne serdikçe arkalarını dönerler ya, maalesef bu kadar imkânın olduğu yerde, bu teknolojiden, Avrupa’yla ve dünyayla bu kadar iç içe olmanın avantajından yeterince faydalanılmıyor.

Dil konusundaki eksikliğin ülkemizde kuaförlüğün gelişiminde negatif bir payı var, değil mi?

Erdem Kıramer: Maalesef, evet.  O benim için de çok büyük bir sorundu, ama bugünkü gençlik bu sorunu aşabilir, istese kolaylıkla dil öğrenebilir. Bugün “franchising” verdiğim ortaklarım, yetiştirdiğim arkadaşlarım isteseler her türlü eksiklerini giderebilirler, ama değerleri çok farklı. Bizim o yıllarda sahip olduğumuz değerlere, bugünkü arkadaşlar sahip değiller.

Sahip olduğunuz değerler?

Erdem Kıramer: Meslek aşkıdır, sevgidir. Bu değerlere sahipseniz, her türlü duvarı aşabilir, her yere gelebilirsiniz. Dün akşam, salonumda Fransız bir eğitmenin söylediği çok önemli bir nokta vardı. Üç halkadan söz etti. Birinci halka teknik. Saç kesme sistemini çok iyi  öğrenebilir, tekniği çok iyi kavrayabilirsiniz, ama bu halkada kalırsanız, sadece bu işin memuru olursunuz. İkinci halkaya geçmek için, bunların üzerine kreatifliği eklemeniz lazım. Bunu başarmanız için de bu işe aşık olmanız  lazım. Üçüncü halka ise apayrı bir boyut; o, sizin bu meslekte yaratıcı ruhla birleşmenizden doğacak artistik halka. Mesleğe duyulan aşk, zaten yaratıcılığı beraberinde getiriyor.

Yaratıcı olmak için kuaförün kendisini bambaşka kaynaklarla beslemesi gerekiyor, değil mi?

Erdem Kıramer: Dünyayla iç içe olmanız, çok beslenmeniz lazım. Türk kuaförü, beslenmek için hiçbir şey yapmıyor. İnsan, kuaför olduğunu 24 saat unutmamalı. Sabah gazete okurken de, sokakta dolaşırken de, sinemaya gittiğinde de kuaförsünüz. Gittiğin her yerde kadınların saçlarını etüt etmelisiniz.

Erdem Kıramer ile açık açık...

Siz, hayatın çok içindesiniz, farklı kaynaklardan besleniyorsunuz. Türkiye’de pek çok kuaför kendisini sanatçı olarak nitelendiriyor, ama öte yandan sanatın farklı disiplinlerine de çok yabancı. Kuaförleri sanatın içine çekebilmek için ne yapmak lazım?

Erdem Kıramer: Bu bir vizyon meselesi. Mesuliyetler verilmez, alınır. Siz, kuaförlük mesleğini bir vizyon üzerine oluşturursanız, öğrenmeye ve anlamaya çalışırsanız, bir süre sonra farkındalığınız oluşmaya başlar.

Bir yerde sanatsal bir etkinlik var, ama o etkinliğin farkında bile değil; çünkü anlamıyor, anlayamıyor.

Bizden evvelki ustalarımız, ağabeylerimiz hiç güzel bir miras bırakmadılar. Bu meslekte çok saygı duyduğum ve sevdiğim arkadaşlarım var. beraberce çok güzel mesajlar verdik. Biz, zamanında “Angelique” adlı bir filmi 50 kez izlerdik, oradaki kıvrımları yapabilmek, tam olarak oturtabilmek için…

İşinizi, mesleğinizi, kendinizi sevdiğiniz zaman her şeyden beslenebiliyorsunuz. Türk kuaförünün en büyük yanlışı şu: Birkaç yılda ben bu işi öğrendim diye işin içinden çıkıyor. Halbuki öğrenmek hayat boyu devam eden bir süreç. Önlerine hedef koysunlar. Ben geldiğim yere hedeflerle, mesleki aşkla geldim, ama 69 yaşındayım ve halâ kendimi çok yetersiz buluyorum. Bizim, Türkiye’de örnek alabileceğimiz insanlar olmadı. Sizden iyi yetişmiş kişiyi hedef seçin.  Ahmet Bey, oraya nasıl gelmiş, neler yapmış, o insanın sosyal hayatı neden böyle, ne yapmış, izlesinler.

İlk salonunuza dönelim. İlk çalıştığınız yerden nasıl ayrıldınız? Ustanızın rızasını aldınız mı?

Erdem Kıramer: Askerden döndüğümde çok yoğun çalışmaya başladım ve diğer dükkanlardan ortaklık teklifleri gelmeye başladı. Rahmetli Şükrü Kaya, Mehmet&Hüseyin’den – ki o zaman Hüseyin henüz ortada yoktu, benden çok gençtir- Mehmet Ağabey beni ortak etmek istediler. Ben, hep patronumdan bir ses bekledim. Patronum da çok gururlu, tek çalışmayı seven, ama çok iyi bir insandı. O zaman “bir dükkan açabilir miyim?” diye düşünüyordum. Belli bir para birikmişti ve o parayla aileme ev mi alsam, yoksa dükkan mı açsam diye düşünürken, dükkanı açtım. Kazandığım parayla da ilk işim aileme ev almak oldu. Dükkanı buldum, ama patronum “burada kal, ortak ol” dese kalacağım. O zaman Büyükada’da yazlık dükkanı vardı ve orada patronuma bir Cumartesi günü “dükkan açmaya karar verdim ağabey” dedim. “Hayırlı olsun” dedi. İki çırağımı yanıma alıp alamayacağımı sorduğumda, “onlar senin yetiştirdiğin çocuklar, alabilirsin. Dükkanı tutana kadar da istediğin kadar çalış, rızamı da alıyorsun, daha ne olsun?” dedi ve elini öptüm. Bir ay daha çalışmaya devam ettim. O şekilde ilk dükkanımı açtım.

Ustam, çok gururlu ve çok iyi bir insandı, ama ticareti çok iyi bilmiyordu.  Gururundan ortaklık da teklif etmeyince, kendi salonumu açtım.

Geçenlerde, mesleği bırakmış bir meslektaşım organize etti; herkesi toplayıp bir yemek yedik. Orada şunu söyledim: Herkesle oturur karşılıklı yemek yerim, ama herkes benimle oturamaz, çünkü maalesef bu meslekte çok ihanete uğradım. Kimseye yanlış yapmadım, hiç kimseye bir borcum yok. Bugün Erdem Kıramer, çalıştığı insanlara ortaklık veriyor. Bir kuruş almadan hisselerini çalışarak ödüyorlar, ama bazı arkadaşlar, maalesef resmen ihanet ettiler. Benimle çalışanlar arasında bana ihanet eden, beni bırakıp, arkamdan iş çevirip giden çok oldu.

Öte yandan, yetiştirdiklerim arasında rızamı almış, çok sevdiğim, iyi bir şekilde ayrıldığım, dostluğumun sürdüğü isimler de var. Örneğin; Hakan Köse halâ baba deyip elimi öper, ara sıra ona giderim. Mesleği bırakmış, benden ayrılmış, sonra yürütememiş kişiler var ya da başka yerlerde salonları olan görüştüğüm insanlar da az değil. Çok güzel bir laf vardır; sizi öldürmeyen acı güçlendirir. Ben her zaman daha da güçlendim. Bu, benim karakterimle alakalı değil bence, daha çok yukarıdakinin ilahi takdiri. Eskiler “bu meslek, 50 yaşından sonra yapılmaz” derlerdi.

69 yaşındayım, bugün belki bana ihanet ederek kendi salonlarını açanlar oldu, ancak ben, mesleki olarak onlardan daha güçlüyüm.

Erdem Kıramer ile açık açık...
Erdem Kıramer

Kuaförlük nasıl yapılmalı? Bir kuaför nasıl olmalı?

Erdem Kıramer: Bir kuaför, her şeyden evvel, işini, mesleği sevmeli. Bu meslek, insanın yapısına, şekline, tarzına karar veren bir meslek. En güzel yaratık olan kadına hizmet veriyorsunuz. İşinizi sevmedikçe bu iş yürütülemez. Dünyayla entegre olacaksınız. Bugün Kore’deki ya da Uruguay’daki kuaförün nasıl çalıştığını, ufak tefek yanlışlarım da olsa, anlatabilirim, çünkü etüt ediyorum.

Halâ etüt ediyorum. Bizim zamanımızda güzel kadın deyince Fransız kadını gelirdi akla. Fransız kadını, çok az aksesuarla kendini şık yapar. Jean’in üzerine bir şal bağlar, son derece şık olur. İtalyan kadını ise son derece detaycıdır; ojesi, küpesi, kemeri, kolyesiyle… Sonra birden bir Amerikan kadını çıktı karşımıza. Daha gösterişli, uzun boylu, alımlı… Çok mühim hadiselerden biri de şu. Saç mecmualarını açtığınızda ne görürsünüz.? Kadın ve saç… Kıyafetler hep ikinci, üçüncü plandadır. 25 sene önce salonuma dergi alırken tüm “haute couture” mecmualarını da almaya başladım. Çünkü, mesele kadını bütün olarak görebilmek. O güzel taranmış topuzu, o kıyafetlerin üzerinde çok başka görmeye başladım . Bunlar da belli bir şekilde çok fayda sağladı.

Kuaför, mesleki seyahatleri bilinçli bir şekilde ve sıkça yapmalı, hobileri olmalı ve sanatın farklı dallarında ortaya konan çalışmaları takip etmeli. Kendisinin de gerçekten bir sanatçı gözüne ve zihnine sahip olabilmesi için bu şart.

Rekabette acımasız olduğunuz doğru mu?

Erdem Kıramer: Acımasız değilim. Öyle olsaydım, İstanbul’daki belirli kuaför salonlarından eleman alırdım. Senelerdir kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmadım. Ben, başkasının ne yaptığıyla ilgilenmem. Ben neredeyim? Benim için asıl mesele budur. Başkasıyla kendimi kıyaslamak beni yanlış yöne sevk edebilirdi. Bunu hiçbir zaman yapmadım. “Acımasız” kelimesi bana çok anlamsız geliyor. Kimsenin etlisine sütlüsüne karışmam, her şeyden önce “ben neredeyim”, onu düşünürüm. Bir işadamı olarak fırsatları değerlendiririm, ama asla bir başkasının çalışanını, ortağını, gelip konuşsa da almam. Prensip meselesi, ama boşalan bir yer kiraya veriliyorsa, tabii ki bu fırsatı değerlendireceğim. Ben almasam, başkası alacak.

Erdem Kıramer, kendi sektörü içinde neden bu kadar dikkat çekmiş ve sivrilmiştir?

Erdem Kıramer: Özel bir nedeni yok. Tarz olarak, yaşam biçimi olarak kendiliğinden oluşmuş bir şeydir. Şu mesajımı en iyi kuaför arkadaşım bile anlayamadı; ben İstanbul’un en iyi bir-iki kuaförüne espri olarak şunu söyledim: “Ben sizden iki adım öndeyim?”. “Neden?” dediler. “Çünkü, sizin gündüz saçını taradığınız, hizmet verdiğiniz müşterilerin bazılarını, ben gece görüyorum, sizler görmüyorsunuz. Ben müşterimle yaşıyorum; sosyal hayatım o. Sizin müşteriyle paylaştığınız bir sosyal hayatınız yok. Öyle bir ilişki kurun ki müşterilerinizin gittiği yere gidin, dostlarınız arkadaşlarınız o çevreden olsun” dedim. Bazen salonumdan çıkmış saçı, gece bir davette beğenmiyorum. Çünkü o hanım  kıyafeti ve saçı arasında uyum sağlayamamış oluyor. Bunlarla da mesleğime yön verebiliyorum.

Bunları söylediğimde, en iyi kuaförlerden birinin cevabı şu oldu: “Bütün gün onlarla beraberim zaten, bıktım. Bir de gece onlarla birlikte olamam.” Ama benim verdiğim mesaj çok farklıydı. Ben, gündüz benim salonumdan çıkan saçı, makyajı farklı kıyafet içinde gece orada görebiliyorum. Onun için arkadaşıma takılıp, espri olarak “ben senden iki adım öndeyim” dedim.

Bir defa kuaförün yüzde yüz sosyal hayatın içinde olması, servis verdiği kadını farklı mekanlarda görmesi lazım. Bunun içinde kendi vizyonunu genişletmesi gerek. Bir ressamın resim galerilerine gitmediğini düşünemeyeceğimiz gibi, kuaförün de o sosyal hayatın içinde bulunamaması düşünülemez. Zamanında vizyonunu ve kendisini geliştirmediği için bir köşede kalıyor. Ona göre bir evlilik yapıyor, ona göre bir çevre kuruyor. Halbuki hizmet verdiği kadını, gece bir davette görmesi lazım. Bu, büyük bir uçurum, ama bunu Türk kuaförü anlamıyor. Özgüveni yok.

Bu dönemde genç olsaydınız, bugünün imkanlarıyla siz neler yapardınız? 

Erdem Kıramer: Çok şey…  Şu an rutinim şu: Sabah sekizde kalkıyorum. 08.30 -09.00 arası ofise geliyorum.  10.30’a kadar ofisteki işlerimi bitiriyorum. Randevularım hangi dükkandaysa oraya gidip dört-beş saat çalışıyorum. Ondan sonra da özel bir toplantım yoksa golf oynamaya gidiyorum. Bugün genç olsam kesinlikle 12-14 saat çalışırım. Bugün kuaförlüğün önü o kadar açık ve yapacak o kadar çok şey var ki. Halâ kafa yapısını, saçın yapısını bilmeden iş yapan meslektaşlarım var. En iyisi olmak için de her türlü imkanı kullanırdım.

Bugünkü kuaförlere bakın, tatil günlerinde neler yapıyorlar? Kendilerini besleyecek, ileriye götürecek bir şey yapmıyorlar.

Doğum gününüz?

Erdem Kıramer: 10 Ocak 1944. Oğlak burcuyum. Ayakları yere basan burçtur.

Özel bir renginiz var mı?

Erdem Kıramer: Sevdiğim renk, mesleki açıdan sarıdır, açık renkleri tercih ederim. Kişisel tercihim ise siyahtır.

Lüksü sever misiniz?

Erdem Kıramer: Çok şaşaayı değil ama konforu severim. Evim güzel olsun isterim. Yemeğe çıkacaksam, bir otelde kalacaksam ucuz olsun diye düşünmem, ama bu artık bana göre lüks değil, işin gereği. Güzeli ve iyiyi severim. 26-27 yaşındayken de 6 ay boyunca çok sıkı çalıştıktan sonra kendimi ödüllendirirdim, kendime hediye alırdım. Kendim için küçük lükslerdi bunlar.

Erdem Kıramer ile açık açık...
Erdem Kıramer ile açık açık…

Hobileriniz var mı?

Erdem Kıramer: Golf oynuyorum ve çok yoğun bir golf dönemindeyim. Eskiden biraz resme meraklıydım, ama onu da on yıl evvel bıraktım. Bir ara maşa ve tarak koleksiyonuna girer gibi oldum, Avrupa’daki bit pazarlarını bile dolaşırdım. Ancak istediğim gibi parçalar da bulamadım pek. Yine de elimde bir şeyler var.

İnsanın neden hobisi olmalı sizce?

Erdem Kıramer: 24 saat iş olmaz. Kendinizi rahatlatmanız, kafanızı dağıtmanız lazım. Farklı bir kitap okuduğunuzda, bir seyahate çıktığınızda ya da düzenli olarak belli bir spor yaptığınızda  kendinizi yeniliyorsunuz. O zaman işinize de daha çok bağlanıyorsunuz. Hobi, o kadar önemli ki.

Sevdiğiniz müzik türü ve sanatçıları öğrenebilir miyiz?

Erdem Kıramer: Ben eski Türkçe klasikleri severim. Ajda’ya bayılıyorum. Nilüfer’i de çok severim.

Evinize hangi gazeteler giriyor? Her ay takip ettiğiniz dergiler var mı?

Erdem Kıramer: Artık elektronik ortamda okuyoruz gazeteleri. Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi belli gazeteleri her gün takip ediyorum. Aylık moda dergilerinin hepsini her ay alırız ve hepsini okurum.

Takip ettiğiniz mesleki dergiler var mı?

Erdem Kıramer: Estetica, her ay salonlarımıza geliyor. Zaten en sık da onu takip ediyoruz.

Estetica dergisi 10. yılını kutluyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Erdem Kıramer: Ben, Estetica dergisinin Türkçe yayını çıkmaya başladığında hakikaten çok mutlu olmuştum. İyi etüt ettiğiniz zaman, Estetica’nın kuaföre büyük faydası var. Avrupa’nın bütün iyi kuaförlerinin kestiği saçları görebiliyorsunuz, farklı koleksiyonları takip edebiliyorsunuz. Renkler her zaman çok göz alıcı ve çok güzel. İltifat olarak söylemiyorum, mesleki fikrim bu.

Estetica’da klasikten çok daha avangard ve genç kesimler buluyorum, bu da çok hoşuma gidiyor.

Çalışanlarınızla aranız nasıl? Çalışırken zor musunuzdur?

Erdem Kıramer: Çalışanlar içinde beni tanıyanlar çok severler, ama bazen soğuk ve ciddi, bazen de sevecen ve babacan bulurlar. Bu benim günüme göre değil de onların bakış açısına göre değişiyor. Beni uzaktan gözlemlemiş, yanıma gelememişse soğuk bulabiliyor. Zor olup olmadığıma gelince, kolay tatmin olan biri değilim. Beklentilerim çok yüksek. Çok güzel bir saç keser, onu alkışlarım ama daha iyisi olabileceğini düşünürüm her zaman.

Çalışanlarımın hepsini çok seviyorum, onlar da beni severler.

Elemanlarınızı seçerken hangi kriterlere dikkat ediyorsunuz?

Erdem Kıramer: Ah, keşke seçebilseydim. Son senelerde meslek liselerinden mezun olan kızları mesleğe kazandırmak, onlar arasından “colorist” yetiştirmeyi çok istedim. Okullara da haber verdim, ama maalesef doğru dürüst müracaat eden yok, çok az. Ya evlenip gidiyorlar ya da aldıkları maaşı beğenmiyorlar. İlk meslek lisesi mezunu kızlar, benim yanımda yetişmiştir; biri kuaför, biri makyöz… O dönemden bugüne, meslek lisesinden mezun olup da gelip müracaat edenlerin sayısı yok denecek kadar az. Kadınlara renk uzmanı olmak çok yakışır diye düşündüm, onları eğitip yetiştirmeyi çok istedim, ama müracaat yok. Bu da acı bir gerçek.

Mevcut ekip arkadaşlarınızın, çalışanlarınızın motivasyonunu artırmak için neler yapıyorsunuz?

Erdem Kıramer: Örneğin, şu anda dükkanımda bir Fransız eğitmen var ve bir haftalık bir eğitim için geldi. Her gün, 10-12 kişiye eğitim veriyor.  Müthiş bir eğitim. İki ay sonra yine gelecek. Avrupa’daki ya da buradaki  seminerlere gönderiyoruz, defileler yapıyoruz. Motivasyon artırıcı faaliyetlerin tümünü gerçekleştiriyoruz.

Erdem Kıramer, kendisini nasıl tarif eder?

Erdem Kıramer: Erdem Kıramer hep sınırları zorlamış ve kabuğunu kıra kıra buralara gelmiştir. Belli bir kültür seviyesinde, dar bir çerçevede yetiştik ve onları aşmak için çok çaba sarf etmiştir. Bir sürü eksiğim olmuştur, zaman zaman kompleksler yaşamışımdır, ki hala bazı komplekslerim vardır. Kimse mükemmel değil. Halâ eksiklerim çok. Keşke kabukları çok daha erken kırabilseydim. Farklı bir kültürden ve çevreden çıkıp buralara kadar gelmek kolay olmuyor. Daha farklı bir çevrede yetişmiş olsam, belki çok daha ileri bir noktaya gelebilirdim. Bunlar sığınılan bahaneler gibi gelebilir, ama bunların payı var elbette.

Erdem Kıramer markasını nasıl tarif edersiniz?

Erdem Kıramer: Bu markayı ortaya çıkarmak için ince hesaplar yapmış, planlar kurmuş değilim. Marka oluşumuz kendiliğinden gelişmiştir. Elemanlar yetiştirdim, işimi çok sevdim, müşteri portföyümüz arttı ve buralara kadar geldik.

Erdem Kıramer markasını üç sözcükle nasıl özetlersiniz?

Erdem Kıramer: Kalite, sevgi ve standart üstü.

Erdem Kıramer müşterisi salonda nasıl ağırlanır?

Erdem Kıramer: Bizim müşterimiz, salona kendi evine gelir gibi gelir. Biz ona o imajı vermişizdir. Kendi salonu gibi hisseder. Ağırlamak için çok güç bir çaba sarf etmeyiz. Neyse kalitemiz, standardımız, bunları sunarız. Bunlardan hiçbir zaman ödün vermeyiz. Havlumuz, penuarımız daima tertemiz ve ütülüdür. Kullandığımız ürünler bir numaradır.

Erdem Kıramer markasını Türkiye standartlarında bir tekstil markasıyla özdeşleştirirseniz, bu marka hangisi olur?

Erdem Kıramer: Erdem Kıramer kuaförlüğün Beymen’idir, Vakko’sudur.

Eğitimlere katılmayan ve kendini güncellemeyen kuaförün tanımını yapar mısınız?

Erdem Kıramer: Bu mesleğin işçisidir, yani bu işin memurudur o. Hiçbir zaman kreatif alana geçemeyen bir kuaför olarak kalır.

Erdem Kıramer imzasıyla, kuaförlük nedir?

Erdem Kıramer: Kuaförlük “estetik ve güzel olana duyulan aşktır.”

Çevreye duyarlı kuaför salonu konsepti

0

Dünyada başarılı olan tüm salonlar çevre dostu salon konseptini benimsemiş durumda. Kullandığınız ve sattığınız ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmediğine, boyayı karıştırdığınız plastik materyalin sağlık bakanlığı onayının olup olmadığına dikkat edin. Bazı plastikler kanserojen içerir. Ayrıca organik ya da geri-dönüştürülebilir materyaller de çevre dostu bir salon olarak salon kültürünüzü ortaya koyan ve müşteriler nezdinde değerinizi arttıran bir etkendir.

Çevreye, küresel ısınmaya ve insan sağlığına artan duyarlılık, müşterilerin karar verme tercihlerini de bu doğrultuda etkiliyor. Siz de salonunuzda kullanmayı tercih etttiğiniz ürünlerin çevreye ve insan sağlığına ne kadar duyarlı olduğu konusunda hassas davranırsanız, hem müşterilerinizin  doğrudan taleplerini karşılar hem de bilgilendirme esnasında farklılıklar yaratabilir, müşterinizin daha fazla saygısını kazanabilirsiniz. Sürdürülebilirlik konusunda artık markalarda oldukça hassas.

Salonunuzda Müşteri İlişkileri Nasıl Olmalı?

0

Günümüzde, tüketiciler kullandıkları ürün ve hizmetlerle aralarında bir bağ hissetmek istiyorlar. Apple, Coca-Cola gibi büyük şirketler, bu bağı geliştirme konusunda ustadır. Sizin salonunuz da bunu başarabilir. Müşterinize, onu güzelleştirdiğiniz kısa bir hizmet sunmak yerine, onun için bir sonraki ziyareti garantilediğiniz ve planladığınız bir bakım programı yaratın.

 

Direkt ürün satmayın!

Onlara direkt olarak ürün satmayın. Müşteriler, kendilerine bir şey satılmasını istemez ve buna ihtiyaç duymazlar. Onlara bakım programı uygularken hangi ürünleri kullandığınız, bu ürünlerin saçlarına ne gibi faydalar sağladığına ilişkin onları bilgilendirin. Böylece, siz önermeden kendileri ürünleri talep edecektir.

 

Modern salon müşterisi, bu türden bir kişiye özel uzmanlık ve danışmanlık için can atar. Kişiye özel danışmanlık sunmak, müşteriyle aranızda güçlü bağlar kurmak ve müşteri sadakatini sağlamak için çok önemli ve anlamlı bir yoldur. Bu tür bir hizmet alan ve özel olduğunu hisseden müşteri, uzun yıllar salonunuzun kapısından içeri girmeye devam edecektir.

 

Koruncuk Vakfı ile hayata anlam katmak

0

Türk kuaförlüğüne armağan bir sosyal sorumluluk projesi….

Onuncu yılının ilk sayısını okurlaıyla buluşturan Estetica dergisi, bu sayısında tüm kuaför salonlarına ulaştırmak istedikleri bir sosyal sorumluluk projesine imza atarak sektöre örnek oldu.

Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı ile işbirliğine giden Estetica dergisi, kısa adı Koruncuk olan vakfın bağış kumbaralarının salonlara ulaşması için çaba gösteriyor.

Siz de bu çalışmalar içinde yer almak istiyorsanız hemen Estetica dergisini arayın. 0212 272 02 70

Kuaförlüğe ilişkin sağlık istatistikleri

0

Geçtiğimiz yıl Nisan ayında imzalanan (26 Nisan 2012) “Avrupa Kuaförlük Sektöründe Mesleki Sağlık ve Güvenliği Korumaya İlişkin Çerçeve Anlaşması” öncesinde Cenevre’de (İsviçre) bulunan Uluslararası İş Kurumu Mesleki Sağlık ve Güvenlik Koordinatörü ve Baş Uzmanı  Dr. Shengli Niu tarafından hazırlanan rapor, kuaförlük mesleğine ilişkin sağlık istatistiklerini ortaya koyuyor.

Rapora göre;

  • ABD’de, yaklaşık 150 bin kuaför ve berber salonunda 1 milyonun üzerinde insan çalışıyor.
  • 1993’te Cornell Üniversitesi’nden Nellie Brown’un yaptığı bir araştırma, ABD’li kuaförlerin %20’sinin işten kaynaklanan hastalıklar nedeniyle işlerini bıraktığını ortaya koyuyor.
  • Ellerde ya da yüzde meydana gelen tahriş ve alerji kaynaklı cilt yanıkları, kozmetologların %20’sinin karşılaştığı yaygın bir sorun.
  • Ciddi ya da olağan kas-iskelet hastalıkları nedeniyle sağlık kurumlarına başvuran kuaförlerin yüzde 40’ını iş kaynaklı kol, boyun ve omuz şikayetleri, %30’unu ise sırt şikayetleri olanlar oluşturuyor.
  • Kuaför kimyasallarından kaynaklanan cilt ve solunum rahatsızlıkları, yaygın meslekis sağlık problemleri arasında.
  • İşi bırakan kuaförlerin yalnızca %30’unun bırakma nedeni psikolojik şikayetler.

KİMYASAL TEHLİKELER

  • Kuaförler, bir iş günü saresince geniş ölçüde kimyasal maddeye maruz kalıyor. Deri ve göz yoluyla nüfuz eden kimyasallar, zaman içinde ciddi sağlık problemlerine yol açıyor.
  • NIOSH raporuna göre, kozmotelojide kullanılan yaklaşık 3 bin kimyasal, ABD hükümetince toksik (zehirli) madde olarak sınıflandırılıyor. Pek çok salonda, havalandırma sistemi kimyasal etkileri ortadan kaldıracak yeterlilikte değil.
  • Kozmetik kimyasalların sürekli kullanımı nedeniyle kuaför çamlışanlarının yüksek risk altında bulunmalarına karşın, kullanılan ürünlerin  test çalışmaları genellikle bu ürünlerle çalışanların değil, müşterilerin taşıdığı riske odaklanıyor.
  • Kullanılan kimyasallar sentetik organik renklendiriciler, kompleks metalik renklendiriciler ve bitkisel boyaları içeriyor. Hidrojen peroksid içeren sentetik saç boyaları, genellikle kalıcı oksidatif boyalar. Bu kimyasallar göz, burun ve boğazı tahriş eder. Sentetik organik saç boyaları, en sık rastlanan alerjik reaksiyonlarun da temel kaynağı.
  • Saç rengi açma ve perma işlemlerinde kullanılan kimyasallar göz, deri, boğaz ve ciğerlerde tahrişe sebep olabiliyor. Persülfat toz açıcılar, kozmetologlar tarafından astım rahatsızlığıyla da ilişkilendiriliyor.
  • Cilt, göz ve boğaz tahrişine ve deri yanıklarına neden olabilen saç düzleştiricileri, aynı zamanda merkezi sinir sistemi üzerinde de olumsuz etkiler yapabiliyor.
  • Müşterilerle yakın temas içinde olan kuaförler, gripten hepatite bulaşıcı pek çok hastalığa karşı yüksek risk altındalar.
  • Sürekli ayakta kalma, devamlı tekrar edilen hareketler, sıkışık çalışma ortamı ile kalitesiz alet ve ekipman kullanımı bilek ve elde sorunlara, omuzda ve boyunda problemlere yol açıyor.

Psikolojik Sorunlar

  • Zaman baskısı
  • İş organizasyonunda control eksikliği ve ara vermeme
  • İş arkadaşları ya da üstlerinin destek eksikliği
  • Takdir görememe, ödüllendirilmeme, çatışmalar…
  • Kariyer gelişim imkanlarının eksikliği
  • İş ve özel yaşam arasında dengesizlik
  • Cinsel taciz
  • İş ortamında baskı ve zorbalık
  • Agresyon ve şiddet
  • Kuaförlerin 12-14 saatlik müşteri hizmeti süresince ara vermeden çalışmaları , psikolojik problemlere yol açabiliyor. Bazı salonlar bu sorunu vardiyalı çalışma prensibiyle çözüyor.

El Kuaför salon tasarımı

0
El Kuaför salon tasarımı

El Kuaför, Etiler/İstanbul

Mimari Tasarım: İdea Mimarlık, Yasemin Karadeniz

Fotoğraflar: www. 4yaprak.com.tr

Cephe tasarımı başta olmak üzere, genel olarak mekanın içe dönük yapısını kırmak ve mevcut hacmi daha etkin ve elverişli kullanmak amacıyla müşterinin ihtiyaçları ve seçimleri doğrultusunda İdea Mimarlık tarafından yeniden kurgulanan El Kuaför, giriş katı 110, alt katı 160 m² olmak üzere, toplamda 270 m²’’lik geniş bir alana yayılmakta. Mekanın tasarımındaki en önemli çıkış noktası ise klasik ile modern çizgileri kesiştirmek olmuş.

Kullanıcı konforunun maksimum düzeye ulaştırılmasının hedeflendiği mekanda, kırık beyaz tonlara sahip mobilyalar, koyu renk ahşap kaplama ile kombinlenmiş, zeminde ise açık renk ahşap parke zemin malzemesi kullanılmış. Mekanı ferahlatmak amacıyla, mevcut durumda giriş kısmında bulunan tünel şeklindeki geçit yıkılmış; kapının iki tarafına yerleştirilen ışıklı görsel kutular ve boşluklu ürün teşhir üniteleriyle de giriş bölümü güçlendirilmiş.

Mevcuttaki hareketli betonarme döşeme, her bölümde tek havuz oluşumuyla sakinleştirilmiş, havuz içindeki renk kullanımı ve gizli ışık detayı ile tavan tasarımı vurgulanmış. Bu doğrultuda kurgulanan aydınlatma planında enerji tasarruflu aydınlatma elemanlarının kullanımına öncelik verilmiş ve her kesim tezgahına özel aydınlatma düzeni oluşturulmuş.

Kuaför salonlarının kalbi olarak değerlendirilen yıkama alanı; yıkılan bir duvar ile mevcut salona dahil edilmiş, ihtiyaçlar doğrultusunda dizayn edilen havlu dolabı ve Paladium marka yıkama setleriyle, bu bölümün tasarımı tamamlanmış. Giriş kattaki modern-klasik tarzın en büyük paydası olan kesim üniteleri, eskitme boyayla boyanarak üstlerine cam tezgahlar konulmuş ve konsept çerçevesindeki ayna tasarımlarıyla giriş katın tasarım süreci sonlandırılmış.

Giriş bölümünde hakim olan modern hava alt kata kesim ünitelerinde de devam ediyor. Gerek malzeme gerekse tasarım çizgisi olarak benzer nitelikler taşıyan mobilyalara, klasik tarzda duvar kağıtları ve bekleme koltukları eşlik ediyor.

Öncesinde yarı opak, koyu renk cephe tercih edilen mekan, bu seçimiyle kendini gizli kılmaktayken tasarım dilini güçlendirmek için iç mekandaki klasik etkinin dışa vurumu olarak ızgara sistem doğrama tercihi ve cephe üzeri tente uygulaması ile kontrollü¨ gün ışığı kullanımı sağlanmış. Eskiye nazaran daha geçirgen ve aydınlık olan mekanın, yakın çevre algısını güçlendirdiği ve potansiyel kullanıcı için de farkındalık oluşturduğu görülüyor.

Uzun süre kabuğunda gizlenmiş ve İdea Mimarlık imzası taşıyan mekan yeni, güçlü cephe tasarımıyla, artık, kozasından yeni çıkmış bir ipek böceği gibi ışıldıyor.

Meslek hastalıkları ve korunmanın yolları

0

Kuaförler, kullandıkları kimyasal maddeler, fırçalar; manikür-pedikür ve ağda uzmanları ise kullandıkları aletler konusunda uluslararası standartlara uymadıklarında pek çok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalabiliyor. Onun ötesinde, kuaför salonu çalışanları, meslekleri gereği bazı hastalıklara daha yatkın oluyorlar.

Meslek hastalıklarını ve korunmak için neler yapılması gerektiğini sizin için araştırdık.

Kanser

Kuaför ve berberlerin, en çok yakalandığı hastalıklar içerisinde kanser yer alıyor. Bu durumdan kaçınmak için ise birçok kimyasal maddenin kullanıldığı salonların uygun havalandırma sistemine sahip olması gerekiyor.

Hepatit B

Diğer meslek guruplarına göre kuaför ve berberlerin yakalanma riski 3 kat fazla. Çalışanların yarısı müşterilerine ait jiletle veya manikür-pedikür yaparken yaralanıyorlar. Berberler ve kuaförler de sağlık çalışanları gibi sürekli kanla temas halinde. Bulaşıcı hastalıklar konusunda kendilerini ve müşterilerini korumaları gerekiyor. Sağlık Bakanlığı mevzuatında berber ve kuaförler riskli meslek gurupları içinde olduğundan dolayı Bakanlık Hepatit B aşısını ücretsiz yapıyor. Tüm berber ve kuaförlerin, kendi sağlıkları açısından Hepatit B aşısını yaptırmaları gerekiyor. Türkiye’de salonlarda kullanılan aletlerin dezenfekte edilmesi konusundaki bilinç yüzde 60 oranında.

Hastalıklara yakalanma riskinden korunmak için yapılması gerekenlerin başında temizlik ve hijyen geliyor. Ayrıca kullanılan tüm ürünlerin dezenfekte edilmesi ve sürekli eldiven kullanımı şart.

Havlulara dikkat!

Havluların tek kullanımlık olması ya da kaynatılarak temizlenmesi gerekiyor. Açık renk, beyaz havluların kullanılması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, ayrıca bu havluların asla dışarıda kurutulmaması gerektiğinin de altını çiziyor, çünkü nem, bakteri aktarıyor ve dışarıda kurutulduklarında havanın tozu da havluya geçiyor.

 

Alet Temizliği

Manikar ve pedikür yapanlar, hastalık riskini en çok taşıyan grup, Aletlerin asla elde yıkanmaması gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, destrelizasyon işleminin özel makinelerde yapılmasını şart koşuyor. Her müşteri için ayrı pedikür kabı naylonu kullanılmalı ve mutlaka eldiven takılmalı.

Tarak ve fırçalar.

Tarak ve fırçaların da mutlaka çamaşır suyunda veya ılık suyla dezenfekte edilmesi gerekiyor.

Ağda

Ağdada kullanılan ahşap spatulaların tek kullanımlık olması gerekiyor, çünkü ağda sırasında açılan gözenekler, deriyi enfeksiyona çok daha açık hale getiriyor. Açık yaralara ise kolonya kullanmanın son derece sakıncalı olduğunu belirten uzmanlar, kolonya kullanıldığı takdirde daha çok kanamanın meydana geleceğine ve hastalık bulaşma olasılığının artacağına dikkat çekiyorlar.

Astım

En sık fırıncılar, kuaförler, boyacılar, çiftçiler, kereste ve mobilya işinde, gıda sektöründe çalışanlar olmak üzere bir çok iş kolunda, işyeri ortamında karşılaşılan bazı maddelere bağlı olarak astım gelişiyor.

En iyi kuaförlerin tercihi
En iyi kuaförlerin tercihi

Dijital dünyamıza hoşgeldiniz…

0

İlksöz

 

HAIRiST bir hayaldi ve gerçekleşti. Saç tasarım profesyonellerinin ve sektörün seçkin markalarının buluştuğu bir platforma dönüştü. Yılda bir kez düzenlediğimiz bu etkinlik farklı bir ihtiyacı daha gündeme getirdi: 7 gün 24 saat iletişim imkanı sağlayacak, yine kaliteli, yine zengin, yine farklılık sunan özel bir dijital dünya: HAIRiSTonline.

 

Dünya ve genç nüfusuyla ülkemiz hızla dijitalleşiyor. Gerekli-gereksiz, yararlı-yararsız bilgi ve paylaşım her yerde… Dijitalleşen bu dünyada HAIRiSTonline özenle seçilmiş, fark yaratan içerik ve paylaşım sunan özel bir alan.

 

Kuaförlüğün ihtişamını, ortaya çıkan çalışmaların güzelliğini yansıtan, ülkeden ve dünyadan seçilmiş eserleri, eğitimleri, etkinlikleri paylaşan  yeni bir dünya.

 

Bu dünyada herkes için bulunma nedeni var:

‘Sizden Gelenler’ bölümüyle salon ve saç tasarımlarını meslektaşlarınızla paylaşabilecek, ‘Konuk’ bölümünde tüm şeffaflığıyla özel konukları dikkatle izleyeceksiniz. ‘Bilgi Bankası’ size okullarıyla, markalarıyla tüm sektörü sunacak, ‘Salon Bul’ kısmında salonunuz ulaşılabilir olacak.

 

Kısa bir süre içinde gerçekleştireceğimiz işbirlikleriyle sektörün insan kaynağı konusunda ihtiyaçlara cevap veren bir platformunu sizlere sunmuş olacağız. ‘Etkinlik Takvimi’ ise planlamanızda vazgeçemeyeceğiniz başvuru kaynağınız olacak.

Web TV bölümünde yer alan videolar sizlere kısa özetler sunacak.

Konuk bölümündeki ilk konuğumuz ise herkesin merak ettiği bir isim. Bunun için ise 2 Nisan 2013’te kapılarını açacak olan HAIRiSTonline’ı beklemeniz gerekecek.

 

HAIRiSTonline’ı seveceğinize inanıyoruz… Herşey sevmekle başlamıyor mu zaten?

 

Erkan Güzel

 

 

MM Bahçecik ile “Vintage Saç Modelleri”

0

Vintage saç modelleri, saç modasına yön veren MM Bahçecik ile 2013 Sonbahar/Kış sezonuna damgasını vuruyor. Günümüz kadınları, Marilyn Monroe, Sophia Loren ve Elizabeth Taylor gibi Hollywood yıldızlarına yeniden hayat veriyor.

MM Bahçecik’in Sonbahar/Kış koleksiyon çekimlerinde ünlü manken Tülin Şahin geçmişe yolculuk ediyor…

1978’den bu yana ünlülerin saçlarını tarayan, trendlere öncülük eden MM Bahçecik, 1999 yılında ilkini gerçekleştirdiği, sonrasında ise rituel haline gelen, İlkbahar/Yaz -Sonbahar/Kış koleksiyon çekimleriyle saç modasını belirlemeye devam ediyor.

Zeynel Abidin Ağgül’ün gerçekleştirdiği çekimde, Polar Moda’nın birbirinden iddialı kıyafetleriyle ve doğal güzelliğiyle dikkat çeken Tülin Şahin, sağlıklı saçlarıyla Bahçecik kadınına ilham veriyor… Her sene tekrarladığı koleksiyon çekimleriyle saç modasına yön veren MM Bahçecik, 2013 Sonbahar/Kış koleksiyonu yıldız olmak isteyen kadınların hayallerini gerçeğe dönüştürüyor! MM Bahçecik, her biri yıldız adayı kadınlar ile Hollywood yıldızlarının 50’lerin ve 60’ların görkemli geçmişini günümüze taşıyor. MM Bahçecik 2013 Sonbahar/Kış koleksiyonunda, ‘Yeni Geçmiş’in hikayesini saçlara uyarlıyor. Yeni sezonda kadınlar; zarif, şık, sofistike ve tam bir Hollywood görkemine sahip oluyor.

Retro dalgalar, nostaljik topuzlar, kabarık toplu saçlar Sonbahar/Kış döneminde kadınların gözde saç modelleri arasında…

MM Bahçecik’in Sonbahar/Kış koleksiyonunda Tülin Şahin ise Hollywood yıldızlarına bürünerek ister bir saatliğine, ister ömür boyu spotlar altında parlamak isteyen kadınları temsil ediyor. Rita Hayworth’ın vaglı saçları, Sophia Loren’in kullandığı krepeli kabarık saçları, Elizabeth Taylor’un hafif dalgalı saçları, Grace Kelly’nin yumuşatılmış vag yöntemiyle kullandığı şık topuzları, Bridget Bardot’un hacimli ve kabarık saçları kadınları oldukça feminen ve baştan çıkarıcı bir görüntüye büründürüyor.

Kıvırcık Saçları Keserken Şampuan Kullanmayın!

0

Kıvırcık Saçları Keserken Şampuan Kullanmayın!

Kıvırcık saçları keserken en sık yapılan hata, işe şampuanla başlamak.

Hiçbirşey, kıvırcık saçı iyice köpürmüş bir şampuandan daha çok eletriklendirip kabartamaz. Şampuan yerine saç kremi kullanmak, hassas kütikülleri harekete geçirmeyecek ve bu sorunu ortadan kaldıracaktır.

Müşterilerinize, kir ve yağın saç kremine yapışarak durulanırken kremle birlikte saçtan atılacağını izah edin.

Ayrıca bu şekilde şampuanın bıraktığı donuk his de ortadan kalmış olur. Kıvırcık saçlı müşterilerinize, haftada bir kezden fazla şampuan kullanmamalarını öğütleyin.

Şampuana bir süre ara verdikten sonra, saçlarındaki değişimi mutlaka farkedecekler.