Ana Sayfa Blog Sayfa 61

L’Oréal Şirketinden Ukrayna için Dayanışma Hamlesi

0
L'Oreal

Ukraynalı mültecileri desteklemek için insani yardım eylem planı uygulayan kozmetik devi, L’Oréal Kadın Fonu aracılığıyla yerel ve uluslararası STK’lara 5 milyon Euro’ya varan bağışta bulunuyor.

L’Oréal, Rus işgalinin ardından Ukrayna için bir dayanışma planı yayınladı. Güzellik sektörünün Fransız devi, şu anda hepsi güvende olan 326 Ukraynalı çalışanı ile sürekli temas halinde olduğunu bildirdi.

L’Oreal, artan sayıda mülteciyi desteklemek için insani yardım eylem planı kapsamında yerel ve uluslararası STK’lara L’Oréal Kadın Fonu aracılığıyla 5 milyon Euro’ya varan bağışta bulunuyor.

Kozmetik devi, gelen mültecilere hijyen ürünleri dağıtan ilk tırın yola çıktığını ve önümüzdeki haftalarda 300.000 ürün bağışlamayı hedeflediğini bildirdi.

Şirket, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Dünyanın dört bir yanındaki ve özellikle komşu ülkelerdeki çalışanlarımız, yardım çabalarına aktif olarak katılıyor. Biz de bu çabalara yanıt olarak küresel bir çalışan fonu kampanyası ve gönüllülük programı başlattık.

Birleşmiş Milletler kuruluşlarının (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve UNICEF gibi) yanı sıra yerel ve uluslararası STK’lar (ör. Kızılhaç) ile 5 milyon Euroya varan bağışlarla çalışıyoruz. Halihazırda 250.000 temel bakım ve hijyen ürünü dağıttık ve önümüzdeki haftalarda ek ürünler sunmaya devam edeceğiz.

Rusya’daki faaliyetlerimizle ilgili olarak, Fransız ve Avrupa makamlarının tutumuyla tamamen uyumluyuz. Tüm kendi mağazalarımızı ve büyük mağazalarda doğrudan işletilen tezgahları geçici olarak kapatma, tüm endüstriyel ve ulusal medya yatırımlarını durdurma kararı aldık. Ayrıca Rusya’da kendi markamız olan e-ticaret sitelerimizi geçici olarak kapatma kararı aldık. 2.200 Rus çalışanımızla ilgilenmeye devam ederken ek önlemleri değerlendiriyoruz.

Bu savaşın başlangıcından bu yana sürekli olarak seferber edilen kriz komitemiz, sahadaki ekiplerimizle günlük temas halindedir ve yanıtımızı gelişen duruma göre uyarlamaya devam edecektir.”

L'Oréal

Mobil Kullanıcı Kadınların Alışkanlıklarına Dair…

0
mobil kullanıcı kadınların alışkanlıkları

Dünyanın her yerinde kadınların toplumsal başarılarının en önemli günlerinden biri olan 8 Mart için, dünyanın en büyük mobil reklam ağlarından AdColony Türkiye’de mobil kullanıcı kadınların oyun alışkanlıklarının, teknoloji ile olan ilişkilerinin, marka ve ürün keşiflerinin, beklentilerinin ve satın alma davranışlarının analiz edildiği bir araştırma yayınladı.

Bağımsız araştırma şirketi GlobalWebIndex datalarından baz alınan sonuçlar, ülkemizde kadınların mobil alışkanlıklarını gözler önüne sererken, marka ve reklam verenlerin de kadın hedef kitlelerini doğru bir şekilde yakalamak için izlemeleri gereken stratejileri gözler önüne seriyor.

Türkiye’de kadın mobil kullanıcıların yaş aralıkları söz konusu olduğunda akıllı telefon kullanan kadınların %54’ünün 16-34 yaş aralığında olduğu görülüyor. Mobil kullanıcı kadınların %31’inin iki çocuğu varken, %15’i üç veya daha fazla çocuk sahibi olduğunu dile getiriyor. Kadınların %73’ü kendini özgüvenli, %72’si açık görüşlü, %61’i ise yaratıcı olarak tanımlıyor.

mobil kullanıcı kadınların alışkanlıkları

En büyük sosyalleşme araçlarımızdan biri haline gelen mobil oyunlar da kadınların vakit geçirmek için ilk tercihleri. Türkiye’deki kadınların %89’u oyun oynamak için mobil cihazlarını kullandığını söylerken, %19’u dört veya daha fazla cihaz üzerinden oyun oynuyor. Mobil oyun türlerine baktığımızda ise kadınların en sevdiği mobil oyun türü %52 ile puzzle/platform oyunları olurken, %49 ile aksiyon, %44 ile atış/hedef, %38 ile simülasyon ve %37 ile spor oyunları, puzzle/platform oyunlarını takip ediyor. Ayrıca kadın kullanıcıların %19’u mobil cihazlarında günde 4-6 saat vakit geçiriyor.

mobil kullanıcı

Türkiye’de mobil kullanıcı kadınların online olarak en çok satın aldığı ikinci ürün kategorisi: Şampuan

Kadın, erkek fark etmeksizin hepimizin beklide en büyük vazgeçilmezi haline gelen online alışveriş datalarına göre ise, Türkiye’de kadınların %35’i online olarak kıyafet satın alıyor. Bunu sırasıyla %29 ile şampuan, %26 ile ayakkabı, %24 ile temizlik ürünleri ve %22 ile kitap takip ediyor.

Mobil Kullanıcı Kadınların 65’inin İlgi Alanı Kişisel Bakım

Ülkemiz; kadın milli takımlarının gösterdiği muhteşem başarılarla adından söz ettirirken, Türkiye’de kadın mobil kullanıcıların %46’sı yüzme, %33’ü voleybol, %30’u ise bisiklet sporu ile ilgilendiklerini bildiriyor. Mobil kullanıcı kadınların kişisel ilgi alanlarına baktığımızda ise %75 ile yemek pişirmek ilk sırada yer alırken, %70 ile müzik, %67 ile yemek/içmek, %66 ile sinema ve %65 ile kişisel bakım takip ediyor.

AdColony EMEA ve LATAM’dan Sorumlu Pazarlama Müdürü Melisa Matlum yaptığı açıklamada; “AdColony olarak kişilerin yeni beceriler edinmeleri, kariyerlerini ilerletmeleri ve sonuna kadar başarıya ulaşmaları için eşit fırsatlar sağlanması toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılması için en büyük inancımız. Kadınların sosyal, ekonomik ve kültürel başarıları ve katkılarının kutlandığı bu önemli günde aynı zamanda cinsiyet eşitliğini korumak ve hızlandırmak bizim için çok önemli. İstanbul ofisimizde %56 kadın çalışan oranıyla, ileriki süreçlerde de şirket kültürümüzün ve kimliğimizin en büyük temellerinden biri olan eşitliği göz önünde bulundurarak yolumuza devam edeceğiz,” dedi.

Melisa Matlum
Melisa Matlum – AdColony EMEA ve LATAM’dan Sorumlu Pazarlama Müdürü

Karantinadan Kurtulmayı Kutlayan Kuaför: Adam Ciaccia

0
Adam Ciaccia

‘Freedom’ adını taşıyan saç koleksiyonu hakkında “Yaptığım küçük hazırlıklar göz önüne alındığında gerçekten gurur duyduğum bir çalışma. Sadece içinde yaşadığımız şu zamanda bizi çevreleyen kaostan kaçmak ve panzehirimi, zanaatımı bulma arzusundan ilham aldım,” diyor Adam Ciaccia.

Bu koleksiyonun politik bir söyleme sahip olmadığını belirten Ciaccia, çalışmasının ardında yatan güdüyü şöyle özetliyor: “Sevdiğim şeyi yapmaya geri dönmemi sağlayan şey, karantinadan kurtulmaktı. Tekrar yaratabileceğime duyduğum inançtı. Sonuç, bu çalışmayı oluşturan görüntülerdir. Sadece sevdiğim şeyi bir kez daha yapabilmekten ilham aldım.”

Saç: Adam Ciaccia

Saç Asistanı: Jordan Skrtic

Styling: Emma Cotterill

Makyaj: Sanaz Fakhra

Fotoğraf: David Mannah

“Sevdiğim şeyi yapmaya geri dönmemi sağlayan şey, karantinadan kurtulmaktı. Tekrar yaratabileceğime duyduğum inançtı. Sonuç, bu çalışmayı oluşturan görüntülerdir. “Yaptığım küçük hazırlıklar göz önüne alındığında gerçekten gurur duyduğum bir çalışma. Sadece içinde yaşadığımız şu zamanda bizi çevreleyen kaostan kaçmak ve panzehirimi, zanaatımı bulma arzusundan ilham aldım,” diyor Adam Ciaccia. Sadece sevdiğim şeyi bir kez daha yapabilmekten ilham aldım.” Sevdiğim şeyi yapmaya geri dönmemi sağlayan şey, karantinadan kurtulmaktı. Tekrar yaratabileceğime duyduğum inançtı. Sonuç, bu çalışmayı oluşturan görüntülerdir. Sadece sevdiğim şeyi bir kez daha yapabilmekten ilham aldım.”“Yaptığım küçük hazırlıklar göz önüne alındığında gerçekten gurur duyduğum bir çalışma. Sadece içinde yaşadığımız şu zamanda bizi çevreleyen kaostan kaçmak ve panzehirimi, zanaatımı bulma arzusundan ilham aldım,” diyor Adam Ciaccia. “Sevdiğim şeyi yapmaya geri dönmemi sağlayan şey, karantinadan kurtulmaktı. Tekrar yaratabileceğime duyduğum inançtı. Sonuç, bu çalışmayı oluşturan görüntülerdir. Sadece sevdiğim şeyi bir kez daha yapabilmekten ilham aldım.”“Sevdiğim şeyi yapmaya geri dönmemi sağlayan şey, karantinadan kurtulmaktı. Tekrar yaratabileceğime duyduğum inançtı. Sonuç, bu çalışmayı oluşturan görüntülerdir. Sadece sevdiğim şeyi bir kez daha yapabilmekten ilham aldım.” “Yaptığım küçük hazırlıklar göz önüne alındığında gerçekten gurur duyduğum bir çalışma. Sadece içinde yaşadığımız şu zamanda bizi çevreleyen kaostan kaçmak ve panzehirimi, zanaatımı bulma arzusundan ilham aldım,” diyor Adam Ciaccia.“Yaptığım küçük hazırlıklar göz önüne alındığında gerçekten gurur duyduğum bir çalışma. Sadece içinde yaşadığımız şu zamanda bizi çevreleyen kaostan kaçmak ve panzehirimi, zanaatımı bulma arzusundan ilham aldım,” diyor Adam Ciaccia.

Kişisel Gelişim Tarzınızı Bulun

0

Kişisel gelişim, yani yaşamınızdan daha fazlasını elde etmeye çalışma eyleminin birkaç farklı tarzı olduğu belirlendi. Bu farklı tarzları tanımak, güçlü ve zayıf yönlerinizin yanı sıra ne tür bir  kişisel gelişim tarzına uygun olduğunuzu belirlemenize yardımcı olabilir.

Kaşif

Kaşif, çevresi, ilişkileri veya bilinci tarafından yönlendirilen doyumsuz bir meraka sahiptir, Merak bu birey için birincil motivasyondur. Kaşifler, sadece yeni deneyim için farklı fikirleri denemeye istekli olurlar.

Bilim adamları genellikle kaşiflerdir. Yüksek düzeyde merak ve tutkuyla bir fikri daha iyi anlamak, kaşifin temel dürtüsüdür. Yeni keşiflerin, yeni fırsatların ve yeniliklerin heyecanı, onun en büyük sevinç kaynağıdır. Ancak bu kişilik özellikleriyle birlikte hem güçlü hem de zayıf yönler ortaya çıkar.

Kaşifin başlıca güçlü yönü, anı yaşayabilme konusunda gerçek bir yeteneğe sahip olmasıdır. Hıza dayalı düşünme ve daha yüksek memnuniyet, mutluluk ve başarı seviyeleri… Öte yandan Kaşif’in zayıf yönleri de vardır. Kaşifler, dikkatlerini çeken herhangi bir şeyin peşine düştüklerinden amaçsızca yoldan sapmaya çok daha yatkındırlar. Eylemlerine disiplin ve amaç  eklemek, onların anlamı olan hedeflere yönelmelerini sağlar. Kaşifler sahip oldukları şeyleri ve etraflarında var olan hayatı takdir etmekte zorlanırlar.

Öncelikle bir Kaşif olduğunuzu düşünüyorsanız, hayatınıza daha fazla amaç ve disiplin eklemeyi deneyin Hedef belirleme ve amaç, keşfetme dürtüsünü anlamlı bir göreve dönüştürmeye yardımcı olmanın mükemmel bir yoludur. Güçlü yönlerinizi kullanmak için hayatınıza daha fazla coşku ve tutku katmaya odaklanın.

Mimar

Mimar, birçok yönden kaşifin tam tersidir. Mimar kişilik yapısına sahip olanlar, kendilerini yaratmaya, biriktirmeye, toplamaya ve eğitmeye odaklanma eğilimindedir. Çabaları daima bir şey yaratmaya odaklıdır. Bu stil, fantastik bir figür inşa eden bir vücut geliştiricide, imparatorluklar yaratan bir iş adamında veya aylarca zanaatının ayrıntıları üzerinde ıstırap çeken bir sanatçıda kendini gösterebilir. Mimarlar yaratmaya odaklanır.

Yeni bir proje üzerinde saatlerce ve aylarca çalışarak bir şeyler yaratmayı severler. İnşa etme arzusunun nihai tezahürü, mümkün olan en iyi hayatı inşa etmektir.

En büyük zayıflığı, konumsal bir zihniyete odaklanmaktır. Bu, büyümenizi azaltan ve gereksiz karşılaştırma ve rekabeti artıran optimal olmayan bir düşünce şeklidir. Müteahhitler, onlara karşı olan sevinci gerçekten deneyimlemeden, yalnızca hedeflere ulaşmaya odaklandıklarından, çoğu zaman fazla gelecek ıdaklı yaşar. Bir mimar için hayat genellikle bir yolculuk değil, anıtsal bir projedir. Motivasyonu başarıdan çok, keşfetmeye dayanır .

Mimar kişilik yapısına sahip olanlar, hayatlarını nihai sonuca odaklanarak değil, yaratma eyleminren aldıkları hazza odaklanmalılar.

Yenilikçi

Yenilikçi kişiliğin en iyi örneği bLeonardo DaVinci olabilir. DaVinci, birçok yeni şey icat eden ve zamanının çok ötesinde olan eksantrik bir adamdı. Yetenekli bir sanatçıydı ve eskizlerinin çoğu, helikopter gibi kendi zamanında gerçekleştiremediği muhteşem icatlarla doluydu.

Leonardo Da Vinci

Yenilikçiler aynı zamanda sürekli olarak işleri daha iyi, daha hızlı ya da daha mükemmel hale getiren yeni fikirler bulmaya çalışan kişilerdir. Doğrusal olmayan düşünce becerilerine dayanarak, bariz çareler değil, yepyeni çözümler ararlar..

Yenilikçinin güçlü yönleri çoktur. Tamamen orijinal çözümler bulma ve yaratıcı fikirler kullanma konusundaki gizli yetenekleri,  onları daha önce düşünülmeyeni tasarlamaya götürür. Bu insanlar genellikle öncülerdir ve kendi yaşamları da dahil olmak üzere yeteneklerin sınırlarını zorlamaya isteklidirler.

Yaratıcılık, özgünlük ve benzersizliğe yönelik doğal yetenekleri, başkalarının çözülemez olarak gördüğü sorunlara çözüm bulmada onlara fayda sağlar. Geçmişe güvenmek yerine tamamen yeni yollar oluşturabilirler. Bu yenilikçi kapasite, problem çözmede inanılmaz bir kaynaktır.

İyileştirici

Sürekli bir şeylerle uğraşır ; küçük iyileştirmeler yaratmaya odaklanır. Optimize etmeye yönelik bir dürtüye sahip bu kişilik, çabalarını sürekli ve kademeli iyileştirmeler yapmaya odaklar.

Yenilikçi kişilik daha gösterişli ve daha heyecan verici görünse de, iyileştiriciler genellikle daha tutarlı bir başarı düzeyine sahiptir. Sabırlı olmaları ve sürekli küçük iyileştirmelerin akışına odaklanma yetenekleri, genellikle başarının birincil bileşenidir. Sabırlı olma, tutarlı çalışma ve istikrarlı bir şekilde gelişme yeteneği, iyileştiricilerin en güçlü yanlarıdır.

Aveda Başkan Yardımcısı Antoinette Beenders İmzalı…

0
Aveda

25 yıldır Aveda bünyesinde çalışan ve geçmişte global sanatçı, sanat direktörü olarak görev yapan, kreatif ekipleri yöneten Aveda Kıdemli Başkan Yardımcısı Antoinette Beenders; geçtiğimiz günlerde yeni koleksiyonunu tanıttı.

ExtraOrdinary and Natural (Sıra dışı ve Doğal) adlı koleksiyonun sadece bir saç kesim koleksiyonu değil, modellerin bireyselliğini ortaya koymaya çalışan bir kimlik ifade çabasını temsil ettiğini söyleyen Antoinette Beenders, “Kuaförler olarak müşterilerimizin iç dünyasını dışa yansıtmak bizim işimiz,. Saçı bireysel dokula indirgedik. Ağımızda 15 bini aşkın sanatçı var. Son yıllarda üzerinde çalıştığım koleksiyonların trend olduğunu ve bu saç modellerini  tüketiciler üzerinde görmekten memnunum” dedi.

Çekimler ise flaş ya da yapay ışık kullanmadan sadece gün ışığıyla çalışan Fotoğrafçı Peter Linburg’un imzasını taşıyor. 

İşte koleksiyondaki kimlikler ve dönüşümleri:

Dextra

Trans bir kadın. Cinsiyetçi beklentilerden hoşlanmıyor. Kendi olmanın keyfini çıkararak yaşıyor.

Beenders, Dextra’nın kimliğini ve bireyselliğini ortaya koymak için Shullet (shag and mullet modellerinin birleşimi) model bir saç kesmiş. Saçı yanlardan örüp saçın içini katlandırdıktan sonra fönleyip bitiş için kişiselleştirilmiş dokunuşlar katmış.

dextra

Grace

23 yaşındaki Grace, Barbadoslu bir baba ile Mısırlı ve Fransız karışımı bir annenin melez çocuğu. Kahverengi, uzun saçlara sahipken daha çok kendi gibi hissetmek için saçlarını kestirmiş. Antoinette Beenders, “Müşteri salona geldiğinde dönüşümü sağlamak için saçı ne kadar kestiğinizin bir önemi yok. Çok fazla kesmeden dokuyla oynamanız gerekiyor. Önlere biraz Nutriplenish nemlendirici bakım uyguladık, fönledikten sonra saç çizgisinde nokta kesim yaptık,” dedi.

George

Ressam. Saçlarını sık sık değiştirmeyi seviyor. Bu görünümün en önemli yanının renk olduğunu söyleyen ve bu saç için boyayı uygulamadan önce uçların geriye doğru tarandığı “tipping” tekniğini kullandığını belirten Beenders , şekillendirmek için ise “Control Paste favori ürünüm. Ustura ile dokularda çok iyi çalışıyor” dedi. 

Mirriam 

İrlanda ve Güney Afrikalı melezi. 21 yaşında. Ergenlik yıllarını İrland’da punk ortamında geçirdi. Bu da stilini belirledi. Çok daha fazla saçı vardı. Beenders, ona katlı bir bob kesti. Beenders: “Bu dokudaki kesimi yaparken boyu iyi ayarlamak gerekiyor, çünkü her zaman yukarı çekiyor. Düşük ve yüksek aydınlatmalar ve uçlarda günlük nemlendirici salon bakımı uyguladık…”

Mirriam - Aveda

Katie

Çok ince telli saçlara sahip. 2A Tipi Saçlar “Birini  dönüştürmek için çok fazla kesime gerek yok demiştim. Normalde yaptığım “double glossing “ (çifte cila tekniği uyguluyoruz. Cila ya da parlaklık bakımının iki kez işlenmesi… Küt kesim. Üst katmanı kesitler halinde kestim, çünkü  bu bir kat etkisi veriyor,” diyor Beenders.

Katie Avea

Fiona

Ahtapot saç kesimi olarak tanımlanan bu kesim, kıvırcık saçlar için çok ideal. Düz saçlarda da iyi sonuç veriyor. Fiona da hayli kıvırcık saçlara sahip. Saçları tek boydaydı. 

Güzelliğin Peşinde… Metin Bahçecik

0

Estetica Dergisi-Hairist projesi olarak gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi, kuaförlük mesleğinin duayeni Metin Bahçecik ile devam ediyor.

MM Bahçecik markasının kurucularından Metin Bahçecik, kuaförlüğe başlama hikayesini, mesleki gelişimini, yıllar öncesinde Divan Hotel’deki salon atmosferini ve gelişimini, sanatçılarla olan ilginç anektodlarını bizlerle paylaştı.

Güzelliğin Peşinde – Metin Bahçecik

Metin Bahçecik söyleşisinden öne çıkan alıntılardan bazıları:

“65 yaşındayım. Kırşehir Mucur doğumluyum. Çok güzel bir yerde doğdum ama tabii insan güzelliklerin içindeyken fark edemiyor, duygular sonradan gelişiyor.”

“Anadolu’da yokluk içine doğmanın, hayatımda çok faydası oldu. Sonraları sahip olduklarımın değerini bilmemi sağladı. Jim Carrey’nin bir lafı var: “Allahım bir gün herkese çok para ver, mutluluğun parayla ilgisinin olmadığını anlasınlar.” İnsan belirli şeylere sahip olduğunda aslında paranın mutlu olmasını sağlayan öncelikler arasında olmadığını görüyor. Para sahibi olanların böyle konuşması, parası olmayan insanı da çok rahatsız ediyor, biliyorum ama gerçek de bu.”

Kuaförlük bizim aile mesleğimiz.

Meslek hayatımın asıl dönüm noktası Muammer Yaprakgül ile Divan Hotel’de başlamamdı. O zaman İstanbul’un bütün sosyetesi oraya geliyor. Kardeşim de oraya girdi. O zaman Anadolu’dan İstanbul’a gelmiş bir çoçuk olarak her şey bir şoktu. Biz beş erkek Beyoğlu’nda bir evde kalıyorduk. Şimdi İstanbul bölgelere ayrıldı ve Anadolu’dan gelenler ayrıştı. Biz şehrin direkt göbeğine geldik. Beyoğlu’nda sinemaya gittiğimizde abim bana, ‘Teyzelerin, beylerin, hanımların önüne geçmeyin, sıranızı bekleyin,’ derdi. Biz de herkes ne yaparsa taklit eder, onu yapardık. Taklit ederek çok hızlı adapte olduk. Bugün Anadolu’dan İstanbul’a gelenler adapte olamıyorlar. Çünkü, onlar şehrin dışında akrabaları, komşuları ile çok izole bir hayat yaşıyorlar ve pek entegre olamıyorlar. O yüzden, bu anlamda biz şanslıydık. Bize yol gösteren, neyi yapıp yapmamamız gerektiğini söyleyen abim vardı. Abim Mehmet Bahçecik çok sanatçı ruhlu, çok modern, kendini çok iyi yetiştirmiş vizyoner biridir. Onun yönlendirmesi bizi inanılmaz geliştirdi.”

Metin Bahçecik

“O dönemler İstanbul’un sosyal hayatı Divan Hotel’den geçerdi. Divan’ın barı, pastanesi… Her şey orada olurdu ve benim de şansım orada çalışmaktı.”

“Peruk modası vardı. Her akşam onları keser boyardım ve her biri için 10 TL alırdım. Hiç unutmuyorum, benim için çok büyük paraydı. Beyoğlu’nda peruk modası vardı, hafta sonu peruk keserdik. Tanesi bir liradan… O zamanki peruk kesimleri bana çok şey kattı.”

“Demir Bey, o dönemde tüccar kuaför. Türkiye’deki ilk güzellik yarışmalarının saçlarını taramış, çok başarılı bir isim. Muammer Bey ise çok sanatkar, çalışkan ve disiplinli. Muammer Bey 71’de Divan’daki salona ortak oldu ve orası daha da ivme kazandı.”

“Yıllar geçti ve Muammer Bey’in sağ kolu oldum; asistanlığını yapıyordum. O zaman asistanlık farklıydı. Bir topuz taranacağı zaman biz krepesini yapar, yan ayrımlarını yapar, bağlardık, usta sadece gelip bitişi yapardı. Yani biz imalatı yapardık, ustamız gelir, o parçaları birleştirirdi.”

“O zamanlar Rumeli Caddesi çok önemliydi. Henüz Abdi İpekçi Caddesi yoktu. Rumeli Caddesi’ndeki mağazaların da çok güzel perukları vardı. Ben o peruklara talip oldum. Dedim ki, ‘Ben her hafta bu perukları alacağım, tarayacağım, vitrine koyacağız.’ Ondan sonra öyle çok müşteri geldi ki… Çünkü mağazaya giren saçları da soruyor: “Bunları kim yapıyor?” diye… Oradan bize müşteri akmaya başladı. Mağaza vitrinlerinde kestiğimiz saç modellerini sergiliyorduk. Bize öyle muazzam bir katkısı oldu ki.”

Metin Bahçecik

“Bir dönem Sezen Aksu, Türkan Şoray, Nükhet Duru, kim varsa hafta sonu benim salonumdaydı. Gazinocular Kıralı Fahrettin Aslan vardı. Haftasonu Gazetesi dedi ki bir yeni yıl partisi yapalım ve diyelim ki  “Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın yapamadığını Kuaför Metin Bahçecik yaptı!.”

“Bir tek Ajda Pekkan yoktu; tek eksiğimiz oydu. Bir gün hem arkadaşım, hem müşterim olan Nilgün bir gün, ‘Metin, Ajda Pekkan niye gelmiyor ki buraya?’ dedi. Nilgün salondan çıktı. İnanmayacaksınız ama yirmi dakika sonra telefon çaldı. ‘Ben, Ajda’ dedi.

Mtin Bahçecik, Metin Bahçecik

Geoffrey Tentillier Fransız Aurasını Yeniden Keşfediyor!

0
Geoffrey Tentillier

Geoffrey Tentillier, “Aura” adını verdiği bu yeni saç koleksiyonuyla güçlü, gizemli ve zarif kadın imajını ileriye taşımak istiyor.

Fransız kadından ilham alan çekici ve zarif siluetler… Renklendirme tarafında, güneş ışığını yakalamak üzere çoklu tonlar dikkat çekiyor. Saç modeline gelince, sonsuz bir aura yaratmak için hacim ve dokular ön planda.

Aura

Fotoğraf : Pawel Wylag

Saç : Geoffrey Tentillier

Makyaj: Izabela Szelagowska

Stil : Joanna Wolffmk Production

Güzelliğin Peşinde… Mehmet Başata – Red&White

0
Mehmet Başata

Estetica Dergisi-Hairist projesi olarak gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi, mesleğin duayenlerinden bir isimle devam ediyor. Red&White markasının sahiplerinden Mehmet Başata, kuaförlüğe başlama hikayesini, mesleki gelişimini, 70’lerin Ankarasında kuaför olmayı ve L’Oréal Professionnel ile çalışmanın avantajlarını bizlerle paylaştı.

Mehmet Başata söyleşisinden öne çıkan alıntılar:

“Mesleğe başladığım yıllar, okumanın da zor olduğu dönemlerdi. 1975’te mesleğe başladım. Aslında bir İmam Hatip öğrencisi olacakken, kuzenlerim bu mesleği yaptığı ve İmam Hatip Lisesi’nde de okumak istemediğim için kuzenlerimizin yanında kuaförlüğe başladım.

Aslında ben bir yayla kasabasında doğdum. Ankara’ya geldim çalışmak için. Köyden indim şehre durumu… Pembe yanaklı, çekingen bir çocuktum. Bütün sanatçıların saçını yapan Rafet Yavuz’un yanında biraz çalıştım, biraz mesleğe dair fikrim oldu. “

“Saç yıkama, saç sarma, boya sürme gibi şeyleri o dönemde çok önemli işlemlerdi. O zamanlar fön diye bir şey yoktu.”

“Ablam ve eniştem Ankara’dalardı.  Onların yanına gidip kuzenimin çalıştığı İsmail Akay’ın salonuna geldim. O zamanın çok popüler, bütün bürokratların gittiği bir salondu. Saç yıkama, saç sarma, boya sürme gibi şeyleri öğrendim. O dönemde bunlar çok önemli işlemlerdi. Fön diye bir şey o zamanlar daha yoktu. Saçını yıkatmak için beni bekleyen insanlar vardı. Hala da onlara hizmet veriyorum.”

“Oradan ayrıldıktan sonra Paris Kuaför’ün kurucusu ve sahibi Hayati Pirlepe’nin yanında çalışmaya başladım. Aslında tam kuaförlük  kariyerim orada başladı. Bizler kalfa pozisyonundaydık. Kısa sürede salonun yüzde 60 müşterisine hizmet verir oldum. 78 yılı falandı, fön yeni çıkmıştı.  Sabah 8’den gece 11’e kadar çalışıyordum. Sanatçıların saçlarını yapıyorduk. Gazinoda kuliste çalışıyoruz, sabah salona gidip orada devam ediyoruz. Daha önce İsmail Bey jelatinle meç yapıyordu. Hayati Beyler de naylonla ve pensle çalışıyorlardı. Ben jelatin aldırdım kendim. O zamanlar ilk röflemi çalışacağım. Igora’nın C9’u vardı, hiç unutmam, saçı 7 numara olan bir genç kıza boyayla natürel röfle yapacağım. O zamanlar ustam vardı, geldi ayağımı şöyle bir teperek “Ne yapıyorsun sen?” dedi. Ben de, “Ustam, bekle gör,” dedim. Heyecanlıyım da, kendimi göstereceğim. Yaptım röfleyi ve süper oldu. O kızın arkadaşlarından belki 20 kızın saçını röfle yaptım. Ondan sonra bende inanılmaz bir genç öğrenci profili oluştu. Yani, ustamın müşterilerine hizmet etmektense, kendi müşterilerime hizmet vermenin keyfini yaşamaya başladım. Müşteri akın akın geliyordu ve full çalışıyordum.”

“Ustam, ay başında cebime para koyardı. Koyduğu paranın ne kadar olduğunu bile bilmezdim. Para resmen akıyordu. Günlük kazandığımız parayla gece üç mekanı gezebilecek pozisyona geldik.

“Sene 79… İhtilalden önceki dönem… İnanılmaz bir ekonomik rahatlık ve özgürlük var. Arkadaşlardan biri ayrılınca yan tarafta üç kişi salon açmışlardı. Ortaklardan biri ayrılınca bana teklif ettiler. Ben de 19 yaşındayım.”

“Gazinoda sanatçıların saçlarını yapan bir arkadaşımız ayrıldı ve Tunalı Hilmi’de salon açmak istedi. 19 yaşındayım, meslekte üçüncü ya da dördünce yılım. Böylelikle,1980 yılında o dükkana ortak olarak meslek hayatımın ilk ticari hamlesini yapmış oldum. Oldkça genç, kalburüstü bir müşteri kitlemiz vardı.”

“Red & White olarak TRT çalışanlarına, belli programlara, spikerlere hizmet vermek üzere sponsorluk anlaşması yaptık ki bu, TRT tarihinde de bir ilkti.”

Mehmet Başata - Red&White

“Biz o dönemde kimsenin yapmadığı bir şeydi, reklam yaptık. Türkiye’de sektör olarak hiçbir kişinin ulaşamadığı bir reklam… O dönemde Mimoza’dan tanıdığım bir makyöz bayan vardı. Onun TRT’deki kişisel ilişkileri sayesinde TRT ile o dönemde kimsenin telaffuz etmediği “sponsorluk anlaşması” yaptık. Red & White olarak TRT çalışanlarına, belli programlara, spikerlere hizmet vermek üzere sponsorluk anlaşması yaptık ki bu, TRT tarihinde de bir ilkti. “TRT, kuaförün reklamını yapıyor. TRT’nin parası yok mu? diye Erbakan o zamanki hükümete soru yöneltti. Bu konuda mecliste gensoru var.  O dönem tek bir televizyon kanalı var, dolayısıyla adımızın orada geçmesinden çok beslendik. O adım, bizim için markalaşmaya giden süreçte önemli bir dönüm noktasıydı.”

“L’Oréal’siz bir kuaförlük hiçbir zaman düşünmedim, düşünmüyorum. Bunu da her zaman gururla söylerim. Benim L’Oréal aşığı olmam, markaya bağlanmış olmam, bizim ihtiyaçlarımızdan ziyade, L’Oréal’i sektörün geliştiricisi olarak görmemle ilgilidir.”

Ben idealist bir adamım. L’Oréal de sektörü emmek yerine, sektöre destek veren, onu geliştirmeye çalışarak kazanmaya çalışan bir firma. Ben L’Oréal’den önce de gayet gelişmiş bir durumdaydım, ama tabii ki gelişimimi L’Oréal ile standart hale getirdim. Bir de benim tek başıma gelişmem bir şey ifade etmiyor. Sektörün de gelişmesi lazım. Sektörün gelişmediği yerde sen de büyüyemezsin. Sektör büyüyecek ki ben daha güzel, daha kalıcı, daha başarılı işler yapabileyim.”

“Meslekteki çizgimi eşim Milay’dan önce ve Milay’dan sonra diye ayırıyorum.”

Eşim, bana gerçekten pozitif olmanın önemini, meslekte kendini yıpratmanın gereğinin olmadığını öğreten, bugünkü bakış açımın mimarıdır. Mesleği sevmemi, hayata daha huzurlu bakmayı, zamanı daha verimli kullanmayı ondan öğrendim. Omuzumdaki bütün yükleri alan kişidir. Ondan önce hayata da mesleğe de daha keskin, daha sert bakıyordum. Milay’dan sonra daha esnek, daha yumuşak, mesleği daha keyifli yapan biri oldum. 

Mehmet Başata, Mehmet Başata

Yükselen Renk Trendleri: Hair Frosting ve French Glossing

0
hair frosting - French glossing

Kahverengi, siyah, sarı gibi temel renkler haricinde saç rengi trendleri her yıl değişiyor. Bu yıl saç trendlerinde dikkati çeken şey ise renklerin kendisinden çok, detaylı renk yerleştirmeleri ile Hair Frosting ve French Glossing gibi yeni renklendirme teknikleri.

2022’nin en popüler renklendirme teknikleri:

Hair Frosting

Bu teknik, açma işlemi yapılmış saç tellerinde aydınlatmaların saç boyunca dikkatlice serpildiği, neredeyse tel tel olduğu, saçta güneşin açıcı etkisini yaratan babylights tekniğinin daha ileri bir versiyonu gibi düşünülebilir. Hair Frosting tekniğinin doğadaki görsel karşılığı olarak bir ağacın tepesine yağan karı düşünün.

Hair Frosting (Saç Dondurma), genellikle daha koyu olan baz rengin kontrastını oluşturmak için küçük, soğuk sarışın tonlarının kullanılmasıdır. Doğal saç rengine uyum sağlamak üzere tasarlandığı için bakımı da kolaydır.

Yumuşak, çok boyutlu bir görünüm yaratan bu renklendirme tekniği ile abartılı bir görünümden uzak detaylı bir bitiş elde edebilir ve saçta renk katları oluşturabilirsiniz.

French Glossing

Saçı artırılmış bir parlaklığa davet eden French Glossing (Fransız Cilası) tekniği, 2022’nin yükselen renklendirme trendlerinden bir diğeri.

Saç diplerine kalıcı saç boyası uygulanırken, saçta farklı tonları ortaya çıkaran bir gradyan tekniği kullanılır. Amonyak içermeyen bir cila saçın orta bölgelerine dağıtılır. Böylece, saçta modern bir ombré etkisi yaratılır.

Saçı artırılmış bir parlaklığa davet eden French Glossing (Fransız Cilası) tekniği, 2022’nin yükselen renklendirme trendlerinden bir diğeri.

Saç diplerine kalıcı saç boyası uygulanırken, saçta farklı tonları ortaya çıkaran bir gradyan tekniği kullanılır. Amonyak içermeyen bir cila saçın orta bölgelerine dağıtılır. Böylece, saçta modern bir ombré etkisi yaratılır.

Kahverengi, siyah, sarı gibi temel renkler haricinde saç rengi trendleri her yıl değişiyor. Bu yıl saç trendlerinde dikkati çeken şey ise renklerin kendisinden çok, detaylı renk yerleştirmeleri ile Hair Frosting ve French Glossing gibi yeni renklendirme teknikleri.

2022’nin en popüler renklendirme teknikleri:

Hair Frosting (Saç Dondurma), genellikle daha koyu olan baz rengin kontrastını oluşturmak için küçük, soğuk sarışın tonlarının kullanılmasıdır. Doğal saç rengine uyum sağlamak üzere tasarlandığı için bakımı da kolaydır.

Yumuşak, çok boyutlu bir görünüm yaratan bu renklendirme tekniği ile abartılı bir görünümden uzak detaylı bir bitiş ile renk katları oluşturabilir.

Güzelliğin Peşinde… Kuaför Necdet Yazıcı – Mehmet Tatlı Kurucu Ortağı

0
Necdet Yazıcı

Estetica Dergisi-Hairist projesi olarak gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi, mesleğin duayenlerinden bir isimle devam ediyor. Mehmet Tatlı Kurucu Ortağı, Kuaför Necdet Yazıcı, kuaförlüğe başlama serüvenini, mesleki gelişimini, müşterileriyle olan unutulmaz deneyimlerini, sektöre katkılarını, L’Oréal Professionnel ile olan uzun soluklu işbirliğine ilişkin görüşlerini bizlerle paylaştı.

Necdet Yazıcı söyleşisinden öne çıkan alıntılar:

“68 yılında başladım. Enteresan bir şekilde 6 kardeşiz. Ailede üst düzey bürokratlar, doktorlar var ama nedense okumak değil, çalışmak istedim. İlk erkek berber çıraklığıyla başladım. Valikonağı’nda eniştemin çok lüks bir restoranı vardı ve ünlü kuaförler onun müşterisiydi.  Tüm kadın kuaförlüğü çıraklık dönemim Nişantaşı’ndaki Valikonağı ve Rumeli caddelerinde geçti. Çok şanslıyım. Çünkü herkesin tanıdığı ve “Çizgi Hasan” dedikleri Hasan Oksal ilk ustalarımdandı. Yaklaşık 11 yaşındaydım. Diğeri Behiye Aksoy gibi meşhur assolistlerin kuaförü Selahattin Hocamdı. Onda da çıraklık yaptım ve nihayetinde ustaların ustası Vecihi’nin yanında çalışmaya başladım. Dönemin bütün ses sanatçıları ve aktrisleri Ajda, Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik, Cünayt Arkın, Yılmaz Güney gibi tüm Yeşilçam artistleri, kadın-erkek hepsi oraya gelirdi. Müthiş bir salondu. Şu anda İstanbul’da öyle bir salon yok desem, yeridir.

“Ustaların ustası Vecihi’nin yanında çalışmaya başladım. Dönemin bütün ses sanatçıları ve aktrisleri Ajda, Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik, Cünayt Arkın, Yılmaz Güney gibi tüm Yeşilçam artistleri, kadın-erkek hepsi oraya gelirdi.”

Çizgi Hasan’ın yanında çalışırken yaklaşık 11 yaşındaydım. Kadınların olduğu, samimi bir ortam, çok hoşuma gitti. Beni de çok seviyorlardı.  Çok çabuk uyum sağladım. Hoşuma da gittim ve mesleği çok sevdim. Çizgi Hasan, her hafta yapacağı modeli tasarlar, tebeşinle siyah bir duvarın üzerine çizerdi. Çin mürekkebiyle de beyaz bir kartona çizer, vitrine koyardı. O hafta yapacağı topuzları ve keseceği saçları çizerdi. Çok değerli bir ustaydı. Ben orada hayatımın dönüm noktası diyebileceğim, Mehmet-Hüseyin Elçin’le tanıştım. O zaman benim kalfamdı. Askerden yeni gelmişti. Daha sonra biz oradan ayrılıp Vecihi’nin yanına geçtim. Orada çok güzel birkaç yıl geçirdim, daha sonra o vefat etti, ben ayrıldım. Nişantaşı’nda dolaşırken Hüseyin Elçin beni gördü, “Ne Yapıyorsun?” dedi. “Boştayım,” deyince, “Yarın Mehmet Bey’le konuşayım, belki yanıma alacağım, ama salon çok dolu, karşıda Yılmaz Bey var, seni onun yanına sokacağım” dedi. Böylece, Karakol sokağında komşu olduk. 

“Çizgi Hasan, her hafta yapacağı modeli tasarlar, tebeşinle siyah bir duvarın üzerine çizerdi. Çin mürekkebiyle de beyaz bir kartona çizer, vitrine koyardı. O hafta yapacağı topuzları ve keseceği saçları çizerdi. Çok değerli bir ustaydı.”

Bizim rahmetli Mehmet Tatlı’nın ustası Yılmaz Beyin yanında yardımcı olarak çalışmaya başladım. Bir sene sonra Yılmaz Bey Amerika’ya gitti. Salonu Mehmet Tatlı’ya bıraktı. Bu, 71-72  yıllarına denk gelir. Bizim markamızda o yıllarda kuruldu. O günlerden beri, hiç ayrılmadan aynı şekilde devam ediyoruz.

“AVM içerisinde bir salon, nasıl olur?, derken hiç ummadığımız bir şey oldu. Günde 200-220 müşteri sayısına ulaşıyorduk. Dehşet bir şey! Nasıl çalışıyoruz, anlatamam. Ben, orada bir seçim yapmak durumunda kaldım. Ya tamamen koltuğun arkasında olacağım ya da geri çekilip salonu kontrol edeceğim. İşletmecilik mi, kuaförlük mü? Orada bir seçim yapmak zorundaydım.”

92 yılında Alkent’i açtık. Alkent’te hepimiz eşit şekilde ortak olduk. Orada dört kişi olarak devam ettik; Mehmet Tatlı ve iki kardeşi ile.bb Ben Alkent’e geçtim. “Ne yapıyorsun? Bütün Nişantaşı müşterileri sende” dediler. “Ben gidiyorum, gelen gelir” dedim. Tabii, bir kısmı geldi, bir kısmı gelmedi ama çoğunluğu geldi. Dört sene orada devam ettim. 1996 yılında Carrefour salonu açılırken, “Ben giderim” dedim, ki o zamanlar bekardım. Türkiye’de ilk defa böyle bir şey oluyor, “AVM içerisinde bir salon, nasıl olur?” derken hiç ummadığımız bir şey oldu. Günde 200-220 müşteri sayısına ulaşıyorduk. Dehşet bir şey! Nasıl çalışıyoruz, anlatamam. Ben, orada bir seçim yapmak durumunda kaldım. Ya tamamen koltuğun arkasında olacağım ya da geri çekilip salonu kontrol edeceğim. İşletmecilik mi, kuaförlük mü? Orada bir seçim yapmak zorundaydım. Tüm salona hakim olabilmek için işletmecilik tarafına kaymaya çalıştım.

Nişantaşı başka bir ekoldü tabii, Anadolu yakası bambaşka idi. Bana göre, Anadolu yakası, kuaförlükte biraz daha geri. Avrupa yakası, Nişantaşı çok farklı.

Şu anda geri dönüp baktığımda, “keşke” diyebileceğin ne var diye sorarsanız, o dönemde Carrefour’da bir akademimiz olsaydı ve orada insanları yetiştirebilseydik, diye düşünüyorum. Takviyeli, toplama bir kadroyla gitmek bir hataydı. O hatayı düzeltmeye çalıştım. Nişantaşı başka bir ekoldü tabii, Anadolu yakası bambaşka idi. Bana göre, Anadolu yakası, kuaförlükte biraz daha geri. Nişantaşı çok farklı. Ben hep her şey mükemmel olsun istiyorum, bir de Aslan burcuyum.  O dönem inanılmaz yorucu geçti. Salondan gece saat on iki – bir gibi çıkıyordum. O dönem kendi stok programımı yazdım, kasa programımı yapıyorum. Daha önce hiç AVM deneyimimiz yok, böyle bir şey yoktu ve biz orada büyümeye başladık. Teklifler yağıyordu. Mesela, biz istemiş olsaydık, bugün bir Ali Gür olmayacaktı.  Profilo’yu gittik, gördük, istemedik. İstemediğimiz için kendimize böyle bir marka yarattık.

Her AVM açan bize teklif getiriyordu. Kuaförler gelip salona bakıyordu, müşterilere nasıl servis veriyoruz, gelip görmek istiyorladı. Dolayısıyla, biz o dönem sektöre epey bir örnek olduk. Kamplara gidiyorduk, işletmecilik ve mesleki eğitimleri aldık. Yurtdışına gidiyoruz, geliyoruz, devamlı yeniyi takip ediyoruz. Derken, akademi kurmaya karar verdik.

Bir şubemizi kapatarak Londra’dan gelen hocalarla herkese boya, röfle ve kesim eğitimleri verdik. Buradaki hocamız da İngiliz’di. Akademi ihtiyacımız böyle başladı. Bu bizi farklı bir yola sıktı. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu kendimden biliyorum, biz niye bu görevi üstlenmiyoruz dedik. Vidal Sassoon ile işbirliği yaptık, bütün çalışanlarımıza method eğitimi verdik. Biz kuaförler, gördüğümüzü yapma konusunda çok ustayız ama method bilmiyorduk.

Kuaför olarak hepimiz kırsal kesimden geldik ve bu meslekte olduğumuz için şanslıyız. Birincisi, müşteriler sana hayatı öğretiyor. Ben Nişantaşı’ndayken müşterilerimin yüzde 90’ı Musevi’ydi. Onlara çok şey borçluyum. Yemeyi, giyinmeyi, eğlenmeyi onlardan öğrendik.

İyi bir firma ile çalışıyorsanız, çok iyi destek alıyorsunuz ki  L’Oréal bu konuda Türkiye’de gerçekten öncü bir firma. 1980 yılından beri bize her şeyi verdi. Seyahatler, eğitimler… Bütün dünyayı gezdirdi, Türkiye’de üniversitelere götürdü, eğitimler aldık. En lüks otellerde kaldık, lüks tatil köylerinde tatil yaptık. Bunları kendi başımıza maddi olarak yapamaz mıydık, yapardık, para kazanıyorduk ama zamanı ayarlayamazdık, fırsat yaratamazdık. Hep birlikte gidince, başka bir şey oluyor.  L’Oréal’in bizim gelişmemizdeki katkısını asla inkar edemeyiz. İyi bir firmayla çalışmak, kuaför olarak iyi bir semtte çalışmak bizim büyük şansımız.

” L’Oréal bu konuda Türkiye’de gerçekten öncü bir firma.  1980 yılından beri bize her şeyi verdi. Seyahatler, eğitimler… Bütün dünyayı gezdirdi.”

Bütün basamakları tek tek çıktığım için mutluyum, çünkü hiçbir şey hazır gelmedi bana. her şeyi tırnaklarımla kazıya kazıya geldim ve hak ettiğimi düşünüyorum.

Akrabalarımdan, yakın çevremden sektörün içine soktuğum on-on beş kişi kadar var. Oğlumun kuaför olmasını isterdim ama olmadı. Ona bir şey söylemedim ama olmasını isterdim. Başka bir yolu seçti.

Eskiden ilişkiler daha da samimiydi. Üç kuşak müşterim vardı. Anneanne, kızı, torunu… Onlarla her şeyimi paylaşırdım, evlerine girer çıkardım. Müşteri ilişkileri öyle samimi bir hale geliyor ki, yeri geliyor, kocasıyla paylaşmadığı şeyleri seninle paylaşıyor.  Bu samimiyet de seni geliştiriyor. Çünkü kendi hayatın dışında onların hayatını da yaşamaya başlıyorsun, onların hayatını görüyorsun, bu da senin gelişimini sağlıyor. “A bak, böyle şeyler de var,” diyorsun. Çünkü gerçekten Musevi cemaati yemeyi, içmeyi, yaşamayı, iyi markayı, paranın değerini, parayı doğru harcamayı bilen insanlardır. Kuaför onlardan marka öğrenirdi, moda öğrenirdi. Geçmişte onlarla ilişkilerim, meslekte geri kalmamı engelledi. Bizim gidemediğimiz zamanlarda Avrupa’ya, Amerika’ya giderler, döndüklerinde saç modelleri ile gelir, “Bak  onlar şimdi böyle yapıyor, sen de yap” derlerdi. Bizi güncel tutarlardı. Bu anlamda gerçekten onlara müteşekkirim. 

“Musevi cemaati yemeyi, içmeyi, yaşamayı, iyi markayı, paranın değerini, parayı doğru harcamayı bilen insanlardır. Sana marka öğretir, moda öğretir. Geçmişte onlarla ilişkilerim, meslekte geri kalmamı engelledi.”

Sebat etmezseniz, güç birliği yapmazsanız, bu işte ilerlemeniz zor. Eskiden salon sahibi olup da sonradan benim yanıma gelip iş isteyen çok kuaför gördüm ben. Maalesef başarısız oluyorlar. Her salon açan başarılı olmuyor. Güç birliği lazım, vizyon lazım, güçlü markalarla yol arkadaşlığı yapmak lazım. Sebatkar arkadaşlara ihtiyacımız var. Yurtdışına gittiğimiz zaman markaları biliyorduk. Kuaförlük tarihinde, dünyada çığır açmış olan Vidal Sassoon ile akademik işbirliğine gittik. Daha sonra ben kişisel olarak Dessange’ın akademisine gittim. Dessange’ın tarzı bana çok uygun; kesim ve renklendirme tekniklerinden çok etkilendiğim bir ekoldü.

kuaför, kuaför, kuaför