Ana Sayfa Blog Sayfa 45

COLOUR ALCHEMY: Dünyanın ilk ısıya duyarlı prizmatik ve holografik rengi

0

Schwarzkopf Professional, T H E U N S E E N ile yapılan işbirliğiyle, dünyanın ilk ısıya duyarlı, prizmatik, holografik rengini sunuyor: COLOUR ALCHEMY

COLOR ALCHEMY, saçta daha önce hiç görülmemiş prizmatik renkleri ortaya çıkarıyor ve koyu bazlarda açma işlemi gerektirmiyor, renk anında etkisini gösteriyor. Kuaförler ve müşteriler artık saça veya baş derisine zarar vermeden ton spektrumlarında benzersiz renkler oluşturabilirler.

Schwarzkopf Professional, T H E U N S E E N Beauty işbirliğiyle doğada bulunan renklerden ilham alan ancak bilimle tasarlanmış, beş prizmatik ve renk değiştiren saç boyası şeklinde sunulan yenilikçi bir formül sunuyor: COLOUR ALCHEMY.

THEUNSEEN Kurucusu, Lauren Bowker,  “Bana göre Alchemy tamamıyla yeni şeyler keşfetmek için işbirliği ve merakı aynı potada eritiyor. Tamamen yenilikçi bir şey sunmak için Schwarzkopf Profesyonel ile birlikte Colour Alchemy’i formülize ettik,” diyor.

Renk servislerinde fark yaratmak amacıyla geliştirilmiş olan COLOR ALCHEMY koleksiyonu, tavus kuşu tüyü veya Scarab kabuğu gibi yalnızca doğada bulunan doğal bir renk fenomeni olan “yapısal rengin” görsel etkisini kopyalıyor. Statik pigmentli rengin aksine, her bir renk, sıcaklığa ve ısıya duyarlı olarak ışıltının değiştiği tonlar yaratıyor.

Her zaman yenilik ve trend odaklı ürün geliştirmede en ön saflarda yer alan Schwarzkopf Professional, saç kategorisini dönüştürmek için T H E U N S E EN ile işbirliği yaptı.

COLOR ALCHEMY, saçta daha önce hiç görülmemiş prizmatik renkleri ortaya çıkarıyor ve koyu bazlarda açma işlemi gerektirmiyor, renk anında etkisini gösteriyor. Kuaförler ve müşteriler artık saça veya baş derisine zarar vermeden ton spektrumlarında benzersiz renkler oluşturabilirler.

COLOUR ALCHEMY

COLOUR ALCHEMY: FORMÜLLER

Minimalist bir ambalaj içinde yer alan COLOR ALCHEMY, mistik bir his veriyor.

  • 01 SCARAB

Uygulanan görünür renk: Yok

Prizmatik renk değişimi: güneş turuncusu, yasemin yeşili, lapis mavisi

Uygun bazlar: 1-3

  • 02 TAVUSKUŞU

Uygulanan görünür renk:: petrol mavisi

Prizmatik renk değişimi: tavuskuşu yeşili, siyanin mavisi, ultraviyole

Uygun bazlar: 1-4

  • 03 BOREALIS

Uygulanan görünür renk:: Iris moru

Prizmatik renk değşimi: yonca yeşili, alev turuncusu, menekşe

Uygun bazlar: 3-6

  • 04 ANDRIT

Uygulanan görünür renk:: açelya pembesi

Prizmatik renk değişimi: zümrüt yeşili, cobalt mavisi, yakut moru

Uygun bazlar: 4-6

  • 05 PHOENIX

Uygulanan görünür renk: amber red

Prizmatik renk değşimi: yanık turuncu, polen sarısı, ultraviyole

Uygun bazlar: 4-6

COLOUR ALCHEMY

RENK DEĞİŞİMİNİ TETİKLEYENLER

  • Güneş ışığı
  • Gölgeden güneşe hareket etmek veya tam tersi.
  • Isı kaynağı kullanmak, örn; ısı lambası, saç kurutucu.
  • Vücut ısısı – Başın doğal ısısı ya da omuzlar veya eller.
  • Serinletici rüzgar veya sıcak hava.

Ayrıntılı bilgi için schwarzkopfpro.com/colouralchemy adresini ziyaret edebilirsiniz.

COLOUR ALCHEMY Haziran 2022’den bu yana satışta!

Güneşten Korunma ile İlgili Yanlış Bilinenler

0
güneş deniz

Yaz mevsimini iple çektik. Bayram tatiline girmek üzere olduğumuz şu günlerde hepimiz şehrin kızgın betonlarından kurtulup sahillerin serin sularına atlayabilmek için gün sayıyoruz. Birçoğumuz UV ışınlarının cilt üzerindeki tehlikelerini ve güneş altında korunmanın önemini bilsek de, bazen yanlış bilgilerin kurbanı olabiliyoruz. Bu yazıda, güneşten korunma konusunda yanlış bilinen bazı bilgilere açıklık getiriyoruz.

Güneş Kremleri ve Güneşten Korunma Hakkında Yanlış Bilinenler

1- Koyu tenlilerin güneş kremine ihtiyacı yoktur.

Yanlış! Sanılanın aksine, koyu tene sahip olanlar da güneşten korunmaya ihtiyaç duyarlar. koyu tenli insanlar, UV radyasyonuna karşı bir miktar doğal koruma sağlayan ve melanin olarak bilinen bir pigmenti daha fazla üretir. Bununla birlikte, bu doğal koruma yalnızca belirli bir dereceye kadar yardımcı olur. Koyu tenliler de güneşte yanabilir ve ayrıca UV hasarından ötürü cilt kanseri geliştirebilirler.

2- Daha yüksek bir SPF, daha uzun süre koruyuculuk sağlar

Yanlış! SPF, sadece güneş kreminin engellediği UVB ışınlarının oranını gösterir. Örneğin, SPF 30 ve SPF 50 aslında nispeten benzer koruma seviyeleri sunar. 30’luk bir SPF, UVA ışınlarının %96,7’sini, 50’lik bir SPF ise %98’ini engeller. Her iki durumda da koruyucu güneş kreminizi yeniden uygulamalısınız. Terlediğiniz ya da yüzdüğünüz zamanlarda daha sık kullanmanız gerekir.

3- Araba camından zarar görmem

Yanlış! UV ışınları, arabanızın içindeyken bile size ulaşabilir. Ön camlar, hem UVA hem de UVB ışınlarını engelleyebilmeleri için arada plastik bir katmanla lamine edilmiş iki kat camdan yapılmıştır. Ancak, yan ve arka camlarınız genellikle yalnızca UVB ışınlarını engelleyen, ancak UVA ışınlarının geçmesini önlemeyen bir camdan yapılır. UVA ışınları erken yaşlanma ve cilt kanseri ile ilişkilidir. Yoldayken bile güneşten korunmayı unutmayın.

4- Yanmıyor, sadece bronzlaşıyorum, bu yüzden güneş korumasına ihtiyacım yok

Yanlış! Aslında sağlıklı bronzluk diye bir şey yoktur. Bronzlaşma, UV ışınlarının cilt hücrelerinize zarar verdiğinin bir göstergesidir Cildiniz, cildi daha fazla hasardan korumak için melanin üretimini artırmaya çalışır, dolayısıyla rengi koyulaşır. Ama aslında bu, cildinizin zaten zarar görmüş olduğu anlamına gelir. Bu yüzden kolay bronzlaşan biri olsanız bile güneşten korunma konusunda dikkatli olmayı unutmayın ve güneş kremini ihmal etmeyin.

5- Kullandığım kozmetiklerde SPF olduğu için güneş kremine ihtiyacım yok

Yanlış! SPF’li makyaj ve nemlendiricileri güneşten korunmak için destek olarak kullanmanızda fayda var. Ancak, herhangi bir güneş koruyucuda olduğu gibi, SPF’niz yıpranabilir, bu nedenle gün boyunca güneş kremini yeniden uygulamak önemlidir. Güneş koruyucu pudra gibi seçenekler, güneş kreminizi makyajınızın üzerine yeniden uygulamanızı kolaylaştırır.

Güzelliğin Peşinde… Ali Keleş

0
Mali Kuaför

Estetica Dergisi – Hairist projesi olarak Hush markası ile gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisinin yeni konuğu Mali Kuaför’ün kurucusu Ali Keleş, kuaförlüğe dair fikirlerini, zorlandığı şeyleri, kariyer yolculuğunu ve deneyimlerini paylaştı.

Ali Keleş Söyleşisinden Bazı Alıntılar:

“43 yıldır kuaförlük yapıyorum. Kuaförlük beni ben yapan şey. Bana sadece maddi yönüyle yaşadığım hayatı değil, yemek yemekten giyinmeye ve genel kültüre bildiğim her şeyi öğreten meslek. Güzelliği bu kadar iyi işleyen, güzelliğe bu kadar katkı yapan dünyada kaç meslek var. Biz gerçekten insanları güzelleştirmeye çalışırken sadece saçlarına değil ruhlarına da dokunuyoruz. Bu öyle güzel bir ilişki ki kitaplardan öğrendiğimden çok daha fazlasını çalıştığım, salonuma gelen müşterilerden öğrendim. Bana en çok şeyi öğreten bu işte paylaşımda bulunduğum ustalarım, çalışma arkadaşlarım ve müşterilerim oldu.”

“Duygusal bir iş yapıyoruz. Hal böyle olunca salonunuza gelen insanlar ruhsal durumlarını rahatlıkla bize yansıtabiliyorlar. O gün kendini iyi hissetmiyorsa, mutsuzsa bunu hissediyorsunuz. Birçok meslektaşım bunu deneyimlemiştir. Saçını her zamanki gibi yaptığınız halde gereğinden fazla kapris yapan müşteriler oluyor. Kuaför ve müşterisinin arasındaki ilişki duygusal bir ilişki olduğu için müşteriniz size rahatlıkla öfkesini, mutsuzluğunu yansıtabiliyor.”

“Özellikle benim yaş grubumdaki kuaför arkadaşlarımla hemen hemen aynı sosyo-ekonomik koşullardan geldik. Hepimiz aynı köydeniz bir şekilde.

“Kuaförlüğün en zor tarafı benim için patron olmaktı. Herkes patron olmak ister ama olmadan önceki sorumluluklarınız çok farklı tabii. Ustalarımız hep ‘İnşallah bir gün patron olursunuz da görürsünüz,’ derlerdi. Dua mı beddua mı olduğu belli olmayan bir sözdü. Siz dua sanırsınız ama patronunuz size bunu pozitif anlamda söylemiyordur aslında. Patron olduktan sonra anlıyorsunuz. Aynı köyden gelen meslektaşlarım gibi benim de kendi salonumu açacak büyük bir sermayem yoktu. Bir şekilde bir tılsım dokundu ve açtım o salonları ama salon açmak benim en korktuğum şeydi; işin en zorlandığım kısmıydı. Grubun içerisinde bir sorumluluğunuz varken bir anda grubu yönetmeye başlıyorsunuz.”

Mali Kuaför

İlk kuaför olduğum zaman çok utangaç, içine dönük bir çocuktum. Müşteri çağırıyor, ‘Sigara alır mısın?’ diye rica edip para uzatıyor. Markete gidip sigara aldıktan sonra on dakika boyunca kapının önünde beklediğimi hatırlıyorum. Kapı kapalı. İçeri giremiyordum. O an biri içeri girerse onunla beraber giriyordum. İçeri girdim mi çıkmak istemezdim. Paranın üstü kalsın dediklerinde de utanır, almak istemezdim. Dayım, kaval kemiğime bir tane vurur, “Mersi” diyeceksin derdi. Niye teşekkür değil, sağolun değil de mersi deniyordu, bilmiyorum. Şu an teşekkür edebiliyoruz rahat rahat.

“Bu meslekte hiç saç yakmadım diyen kuaför yalan söyler.  Eskiden çok yoğun çalışırdık ve meçler vardı. Meçte de saçı çok yoğun açarsınız. Balyajdaki gibi açma işlemi hafif değildi. O zamanki açıcılar da daha kuvvetliydi. Oksidanlar yoktu, peridrollerle yapardık. Siz boyayı yapıyor, asistana takip etmesini söylüyorsunuz. Asistan bazen kaçırmış oluyor.”

Hiç unutmadığım bir anı da şudur: Saç neredeyse yıkanacak, saçın tepesinde birkaç tane dorelik var. Asistanlardan birine, “Şu tepedeki saçlara biraz ısı ver, sonra hemen  yıkamaya al,” dedim. Asistan üç dakika tutmuş ısıyı. Saçın folyoyla beraber yere düştüğünü gördüm. Öyle kaldım. Müşteri farkına varmadı. O paketlerin içinde çok fazla saç yoktu o zaman. Bir tutam folyoya sarar sıkardık. Dedim ki, “Çok özür dilerim ama bir iki tanesini kopardık saçlarınızı” dedim.

Artık, sektördeki markaları biliyordum, ben de marka olmak istiyordum. Artık burada kalmamalıyım diye düşündüm. Diba’nın kurulduğu zaman. Erdem Kıramer’den beni tanıyan arkadaşlar arayıp “Çırağan’ın başına geçer misin?” diye sordular. O zaman Zeki Doğulu vardı. O Nişantaşı’nın başına geçti, ben de Çırağan’ın. O zaman salonda ortak olduğum bir arkadaşım vardı. Al, hepsi senin olsun deyip çok iyi çalışan salonumu ona bıraktım, çünkü Erdem Kıramer’le çalışmak vizyon anlamında benim için çok değerliydi. Marka bir kimlikle çalışırsam ben de o markanın bir parçası olurum, sonra kendim de bir marka olabilirim düşüncesiyle arkama bile bakmadan, ne kazanacağımı bile sormadan gittim. Ancak, Diba’ya geçtiğimde de orada çalışan arkadaşlarla uyum sağlayamadığım için orada da bir ay kalabildim.  

“Asistanımla beraber dayımın salonuna geçtim. Gece gündüz çalıştık ve ciddi paralar kazandık. 27-28 yaşında, ortağım da ben de gidip kendimize sıfır araba alabildik. Ayaklarımız yere basmıyordu. “

Ali Keleş söyleşinin tamamını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.

IFA PARIS ISTANBUL FASHION SHOW 2022 ALKIŞ TOPLADI

0

Fransız moda mirasını modern küreselleşen dünya ile birleştiren, Avrupa’nın ve Türkiye’nin önde gelen moda okulu IFA PARIS İstanbul Kampüsü, son sınıf öğrencilerinin tasarımlarını Fashion Show kapsamında Fransız Sarayı’nda gerçekleşen bir defile ile moda severlerin beğenisine sundu. Ünlü Koreograf Asil Çağıl’ın koreografisini yaptığı etkinlikte, ünlü modeller Zeliha Çal, Simge Ünal, Seviye İkbal Tulgar, Derya Ekşioğlu, Türkan Geyik, Oğulşat  Gagşalova, Melissa  Aslan, Yanita Shmidt, Albina Detkova gibi taçlı güzeller podyuma cıktı. 

Fransız Sarayı Bahçesinde Büyüleyen Defile

Bu sene Paris’te kuruluşunun 40. yılını kutlayan ve 9 yılı aşkın süredir İstanbul Kampüsü’nde faaliyet gösteren IFA PARIS, bugüne kadar 6000’den fazla mezun verdi ve uluslararası kapsamda moda dünyasının öncü markalarına seçkin kişiler kazandırdı. İstanbul’da modanın öncü okulu olma yolunda ilerleyen ve her geçen yıl hem globalde hem de Türkiye’de adını başarıyla duyurmaya devam eden IFA PARİS, moda dünyasını doğudan batıya birbirine bağlayan stratejik bir konumda bulunan İstanbul’da 30 Haziran günü Fransız Büyükelçiliği’nin sahibi olduğu Fransız Sarayı’nda muhteşem bir defileye ev sahipliği yaptı.



Moda Tasarımı ve Teknolojisi Lisans Programı 3. sınıf öğrencilerinin mezuniyet koleksiyonunu içeren bu moda show, kültürel uyumu koruyan, evrensel, sürdürülebilir ve her yönüyle yenilikçi tasarımlarla dikkat çekti. Mezun olan öğrenciler tasarımlarının sergilendiği, 30 Haziran günü gerçekleşen ve  sunucuğunu Açelya Kartal’ın üstlendiği defilede IFA PARIS İstanbul Moda Tasarımı ve Teknolojisi programı mezunlarından Aitadz Lalaeva, Asil Lawabna, Gamar Hasanova, Lynn Abdul Al, Negin Sadat Naji, Simge Çam, Syeda Kayanath, Tasneema Karima, Tuba Mueen, Warde Jubran’nın hazırladıkları koleksiyonlar ve Paris Kampüsü öğrencilerinin tasarımları bu özel davette sergilendi.

Türk medyasında tanınmış yerel ve küresel tasarımcılar, influencer’lar, cemiyetten önemli isimlerle birlikte çok sayıda basın mensubunun da yer aldığı defile, davetlilerin Fransız modasının havasını soluyabilecekleri bir kokteylle başlayıp podyumla son buldu.

2013 yılından bu yana İstanbul’da faaliyetlerini gerçekleştiren IFA PARIS İstanbul, moda ve lüks eğitimi almak ve kendini bu alanda geliştirmek isteyen herkese eşsiz bir fırsat sunuyor. Lisans, lisansüstü programlar ve kısa kurslarla faaliyet gösteren “Uluslararası Moda Akademisi” IFA PARIS İstanbul, 52 milletten 120 öğrenciye farklı sektörlerden uzmanlık alanlarına sahip uluslararası eğitmenler tarafından eğitim veriyor.

Duvarlarda hijyen olur mu?

0

Duvarlarda hijyen, kullanılan boyanın bakterilere, küf ve mantarlara karşı korunması anlamına gelir.

Marshall Antibakteriyel Hijyen Boya*, bu anlamda yüzde 99 oranında koruma sağlayan bir ürün. Boyanın duvarda kaldığı süre boyunca İçeriğindeki gümüş iyonları sayesinde bakterilere karşı yüzde 99 koruma sağlayarak, kullanılan tüm mekânlarda hijyenin rahatlığını yaşatıyor.  Ayrıca içinde bulunan gümüş iyonları; nem, rutubet ve havasızlık sebebi ile duvar yüzeyinde oluşabilecek küf ve mantarlara karşı etkin bir direnç gösteriyor. Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan Marshall Antibakteriyel Hijyen ürünü, duvarda kaldığı sürece hijyen sağlıyor. 

Rahatsız edici kokusu olmaması, zamanla renk değiştirmemesi, sararmaması, yüksek kapama ve iyi yapışma özellikleriyle de tercih edilen Marshall Antibakteriyel Hijyen boya kolayca da silinebiliyor. 

**E.Coli, S.aerus, MRSA, VRE, A. brasiliensis, P. purpurogenum bakterilerine karşı %99 koruma sağlar. Sağlık Bakanlığı ruhsat tarihi ve numarası: 06.04.2016-2016/70. Biyosidal ürünleri güvenli kullanınız. Kullanmadan önce her zaman ürün etiketini ve kullanım talimatlarını okuyunuz.

Ruj Satışları Pandemi Sonrası Yeniden Artışta!

0
ruj

NPD’nin araştırmasına göre, makyaj satışları, özellikle de ruj satışları artıyor.

NPD yöneticisi ve makyaj kategorisi analisti Natallia Bambiza, raporunda, “‘Ruj endeksi’ terimi, ilk defa 2000’lerin başında, durgunluk sırasında makyaj satışlarının akışını tanımlamak için Leonard Lauder tarafından kullanıldı. Görünüşe göre, ruj satışları ekonomik sağlıkla ters orantılıydı. Bu olgu, 1929 ve 1933 yılları arasında makyaj satışlarının arttığı Büyük Buhran sırasında da kaydedildi. Tasarımcı aksesuarlarından, giysilerilerinden veya mücevherlerinden çok daha düşük fiyatlara sahip olmak güzel bir şeydi. Ruj, uygun fiyatlı lüks rolü oynuyor. Aslında ruj, NPD’nin Makyaj Tüketici Raporu’na göre, ruj, dudak parlatıcısından sonra dürtüsel olarak en çok satın alınan ürünlerden biri,” diye belirtti.

COVID-19 pandemisinin zirvesi yaptığı sırada, makyajın azalmasıyla birlikte ruj satışları azalmıştı. Önceki ekonomik krizlerin aksine, yüz maskeleri ve parfüm satışları artış gösterdi.

dudak parlatıcısı

NPD araştırmasına göre, 2021’de büyüyen parfüm pazarı, diğer tüm güzellik kategorilerini geride bıraktı ve ilk kez parfüm satışları cilt bakımı satışları ile aynı seviyeye ulaştı. The NPD Group’un ABD perakende satış verilerine göre, parfümlerin ortalama perakende fiyatı, önceki iki yıl boyunca ortalama yüzde 5’lik bir artışın ardından 2021’de 2020’ye göre yüzde 15 arttı. Hem erkek hem de kadın kokuları, 2021’de ürün başına ortalama 10 dolar daha ekledi.

parfüm

Ancak artık maske zorunluluğunun ortadan kalkması ve insanların bir araya gelip toplanmaya başlaması ile birlikte etkinlikler yeniden başlıyor ve sosyalleşme normale dönüyor, doğal olarak makyaj kategorisi gelişiyor. Dudaklar en hızlı büyüyen kategori. NPD’ye göre satış geliri 2022’nin ilk çeyreğinde geçen yıla göre yüzde 48 arttı.

Ancak artık maske zorunluluğunun ortadan kalkması ve insanların bir araya gelip toplanmaya başlaması ile birlikte etkinlikler yeniden başlıyor ve sosyalleşme normale dönüyor, doğal olarak makyaj kategorisi gelişiyor. Dudaklar en hızlı büyüyen kategori. NPD’ye göre satış geliri 2022’nin ilk çeyreğinde geçen yıla göre yüzde 48 arttı.

Yılın Kuaförü Yarışması 2022 Haziran Ayı Finalistleri

0
Yılın Kuaförü Yarışması 2022 Haziran Ayı Finalistleri

Hush ana sponsorluğunda düzenlenen Yılın Kuaförü Yarışması 2022’nin Haziran finalistleri belli oldu. İşte Haziran ayı finalistleri:

Kesim ve Renk Kategorisi Finalistleri

Burak Pir – Vivian Kuaför / Gaziantep

Özcan Sancarbarlaz – Özcan Sancarbarlaz Hair Studio / İstanbul

Sema Yazıcı – Tuanna Hair Studio / Samsun

Avangard Kategorisi Finalistleri

Pınar Pişkinsoy – Benar Hair Design / Bursa

Davut Tuncay – Ünlüeller Saç Tasarım/İstanbul

Işıl Sarı – Işıl Sarı Kuaför / İzmir

Gelin Kategorisi Finalistleri:

Işıl Sarı – Işıl Sarı Kuaför / İzmir

Ozan Çekiciler – İzellik Make-Up House / Gaziantep

Güzelliğin Peşinde… Kadir Alkan

0
Kadir Alkan Güzelliğin Peşinde

Estetica Dergisi – Hairist projesi olarak Hush markası ile gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi erkek berberliğinin markalaşmış ismi Kadir Alkan ile devam ediyor. Kadir Alkan, mesleğe başlama serüvenini, üniversiteli olmasına rağmen neden bu mesleğe devam etmeyi tercih ettiğini ve deneyimlerini bizlerle paylaştı.

Kadir Alkan Söyleşisinden Bazı Alıntılar:

“Dedem, Tekirdağ’da köy meydanlarında sırayla insanların saçlarını keserek bu mesleğe başlamış. Babam da onun çırağı olarak mesleğe başlar. İstanbul’a gelmek ister ve saçını kestirmek için iyi bir berber arar. Cankurtaran’da, şu andaki dükkanımızın eski sahibi. “Sırada kaç kişi var ?” diye sorar. “Ben de berberim, sıradakini ben tıraş edebilirim,” der ki kendisine hızlı sıra gelsin. O tıraşı bitirdikten sonra dükkanın sahibi babamın tıraşını çok beğenir, “Sen nerede çalışıyorsun” diye sorar. “Babam da ben daha yeni geldim İstanbul’a” der ve gide gele adam babamı ikna eder, böylece babam o dükkanda çalışmaya başlar. Sonrasında da o dükkanın sahibi olur. Biz de mesleğe o dükkanda çırak olarak başladık. “

“Benim ilk dükkan tecrübem 16 yaşında oldu. Babam gerçekten çok vizyoner bir adamdı. Dedi ki, “Eğer benim yanımda kalırsanız daima Berber İrfan’ın oğlu olarak kalırsınız. Sizin kendi dükkanınız olmalı.” Bir rakibimiz vardı. O dükkan boşalınca babam dedi ki, “Yeni bir rakip gelmesin, ben dükkanı alayım, siz orada kendi yağınızla kavrulun. Gerekirse ben sizin kiranızı öderim ama siz burada yeter ki kendi ayaklarınız üzerinde durum ve yetişin.”

“Saat 16.30’da okuldan çıkıyordum 17.00’de dükkanda oluyordum. 16 yaşından beri randevu ile saç kesiyorum. Okuldan gelince kendi dükkanımda randevularımı karşılar, onları tıraş ederdim. Orada babam gerçekten önemli bir şey öğretti. Yancı olmaktan ziyade dükkan sahibi olarak müşteriyi karşılamak zorundaydık.  Babamın dükkanı ile bizim dükkanımız arasındaki mesafe de 100 metreydi. Hiç bizim dükkana gelmezdi. Bu, bizim erken yaşta yetişmemizi sağladı. Dükkanımızın ismi de Erhan Kuafördü. Ağabeyimin ismi Erhan. Sonrasında, salona ağabeyim benden daha az geldiği ve ben salonda ondan daha çok çalıştığım için onun da rızasıyla Salon Kadir olarak devam ettim. Kardeşim de hala bizim Sultanahmet’teki dükkanımızı işletmeye devam ediyor.”

“Bilgisayar programcılığı okudum. Ağabeyim benim bu konuda yetenekli olduğumu fark edip beni bilgisayar programcılığına kardeşimi de elektroniğe yönlendirdi. “Biz yarın öbür gün bir şirket açarız. Elektronik ve bilgisayar üzerine kompleks bir yapı olur, birbirimizi de güzel bir şekilde yönlendirebiliriz,” diye öngördü. Okulda da başarılıydık. 

“Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı okudum, sonrasında da işletme bitirdim. Pandemi döneminde de Başkent Üniversitesi’nde Koçluk bölümünü bitirdim. Furkan kendi mesleğini yapmak istedi ve ona devam etti. Ben, üniversiteyi bitirince kuaförlüğü, berberliği daha çok sevdiğimi fark ettim. Çünkü ben iletişimci bir adamım. Analitik zekam iyidir, bilgisayar başına oturduğumda da başarılı algoritmalar yazabiliyordum. Ancak, bütün gün bilgisayar başında oturmanın bana göre olmadığını fark ettim.“

“Bir sınıf arkadaşım vardı. Çok üst düzey bir firmada bizden önce başlamıştı. Ne kadar kazandığını sordum.  Ben dört tane asgari ücret kazanıyorum dedi. Hesapladım. “Bilgisayar programcısı olarak senin seviyene gelmem için  kaç sene çalışmam lazım,” diye sorunca, “En az üç yıl çalışman lazım” dedi. Bu hesaba göre ondan üç yıl sonra dört asgari ücret kazanacaktım. Ben zaten o dönemde berberlikten dört asgari ücret kazanıyordum. Programcılık yapmam maddi anlamda da mantıklı gelmedi. Bu işten de hiç kopmadığım için zaten yükselmiştim. Hem maddi, hem manevi, hem duygusal anlamda bu meslekte olmam gerektiğine karar verdim. Ancak, berberliğin de mevcut algısını değiştirmek istedim. Berber deyince akla, iddia, at yarışı oynayan, gereksiz muhabbetlere giren bir portre geliyordu.

“Ben mevcut algıyı nasıl değiştirebilirim, bu mesleği nasıl daha prestijli  hale getirebilirim diye düşündüm. Çünkü ben eğitimli, üniversite mezunu bir insanım. Sanırım Türkiye’de iki üniversite bitiren başka bir erkek berberi daha yoktur.  Firmalar ve akademilerle teknik eğitimlerimi tamamladım. Sonra diksiyon eğitimleri aldım. Hatta, “Hayırdır, sen  spiker mi olacaksın?” diye benimle dalga geçenler oldu. “Hayır”, dedim, “Burası benim sahnem ve ben müşteriye kendimi iyi ifade edebilmeli ve onu bir şekilde ikna edebilmeliyim. Yapacağım işi de iyi anlatmalıyım.”

“Ahlakı güzel insanları işe almaktan yanayım. Bir insan işte ahlaklı, sosyal hayatta ahlaksız olmaz. Bir insan ya ahlaklıdır ya değildir. Yeteneği az olabilir ama yeter ki ahlaklı ve dürüst olsun. Çünkü ben anne-babanın zamanında vermesi gereken eğitimi veremem. Az yetenekli olsalar da, ahlaklı ve dürüst çocukları bulup bunun üzerine ne katabilirim diye düşündüm hep. Onları yetiştirmeye baktım.“

Söyleşinin tamamını aşağıdaki viedodan izleyebilirsiniz.

Kuaför salonlarında renk seçimi/uyumu nasıl olmalı?

0

Kuaför salonlarında renk seçimi yaparken, aslında her mekanda olduğu gibi alanın büyüklüğü, aldığı doğal ışık ve aydınlatma sistemi dikkate alınmalı.

Ferah ve dinlendirici bir mekan oluşturulması için genelde yumuşak renkler, belirli alanlarda ve vurgulanmak istenen köşelerde ise uyumlu olabilecek kombine canlı renklerin tercih edildiği bir tasarım uygulanabilir.

Aydınlatma sistemi renklerin istenilen etkiyi yaratmasında önemli bir araç olarak düşünülmeli. Ancak en önemlisi salonun tarzını ve ruhunu yansıtacak renklerin seçilmesi.

Renkleri belirlerken hedef kitle, çalışanlar, müşterilerimizi iyi hissettirecek enerjiyi saçan renkleri seçmeliyiz. Marshall, Yılın Rengi Sonsuz Gökyüzü ve tamamlayıcı renk paletleri farklı tonlarıyla kuaför salonlarında mükemmel sonuçlar sağlıyor.

Güzelliğin Peşinde… Harun Kocaer

0
Harun Kocaer

Harun Kocaer

Estetica Dergisi – Hairist projesi olarak Hush markası ile gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisinin yeni konuğu kuaförlüğü dilini ve alfabesini hiç bilmediği bir ülkede de deneyimleyen tecrübeli bir isim. Harun Kocaer’den kuaförlüğe başlama serüvenini, mesleki düsturlarını, saça yaklaşımını, Moskova serüvenini ve anılarını dinledik.

Harun Kocaer Söyleşisinden Bazı Alıntılar:

“Benim için saçın renginden önce saçın sağlığı daha önemli. Ben buru kendime düstur edinmiş biriyim. Benden talebi olan insanlara da bunu anlatmaya çalışıyorum ve “Bakın, bunu yapabiliriz ama bu yolda yanan, kopan saçlar olabilir,” diye. O yüzden planlama çok önemli. Kesimde de aynı şey söz konusu. Makası vurduğunuz anda bir daha geri dönüşü yok. Makası nereye vuracağınızı çok iyi bilmeniz gerekiyor, bu da belirli bir tecrübe gerektiriyor. Benim salonumda müşterilerle bugüne kadar yaşadığım pek bir sorun olmadı, çünkü onları iyi dinlediğimi, onlarla iyi iletişim kurduğumu ve kendimi iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum.”

“Mesleğe yeni başladığım dönemlerde bize pek bir şey yaptırmıyorlardı. Yer siliyoruz, paspas yapıyoruz. O zamanlar salonda çok sigara içilirdi, kültablalarını boşaltırdım. Ben de çok istekliyim, bir an önce bir şeyler yapmak istiyorum. O zamanlar kırmızı balyajlar çok moda, patronum da balyaj yapıyor. Bir anda telefon geldi, telefona bakmaya gitti ve bana dönüp “Harun, devam et,” dedi. Yani bana balyaj yapma fırsatı doğdu. O yaparken de kendi kendime ‘Ya bu ne kadar kolay bir şey, boyayı alıyor, pıt pıt saça sürüyor, sonra da kapatıyor,’ demiştim. O gitti, ben paketi elime aldım, heyecandan paketi tutamıyorum, tarak elime fazla geldi, fırçayı nereye koyacağımı şaşırdım. Altı aydır da kuaförde çalışıyorum. O gün anladım ki bu iş dışarıdan göründüğü gibi kolay bir iş değil. Bu işe zaman harcamanız, mesai harcamanız gerekiyor. Öyle kimse birden gelip de ‘Ben bu işi yaparım,’ diye ortaya çıkamaz.”

“Bir gün Teyzem salona geldi, benim de askerden yeni döndüğüm, Maltepe’de küçük, kısa zamanlı bir salon açmıştım kendime. O gün de yoğun bir günüm. ‘Senin saçını daha sonra yapalım,’ dedim. O, ‘Bir daha gelemeyeceğim, gelmişken yapalım,’ deyince o yoğunluğun arasında hemen saçı paketleyip diğer müşterilerime döndüm. Orada bir yardımcım vardı, mesleği bıraktı ama çok da sevdiğim ve hala görüştüğüm bir çocuktur. Eray’a da burdadan selam olsun. Ona dedim ki ‘Önler biraz geriden geliyor, onları biraz ısıyla hızlandıralım, hepsini beraber sonra açarız,’ dedim. ‘Tamam,’ dedi. Tabii o zaman genç bir çocuk, aklı da biraz havada. Sen gel ısıyı daya saça. Bir an bir döndüm paketlerden duman çıkıyor. Öndeki paketi elime aldım, koptu. Röfle atmıştım. Öndeki paketlerin hepsi 1 santimden koptu. Öz teyzem. Şansım mı, şansızlığım mı, bilemiyorum. Belki yabancı birisi olsaydı direkt mahkemelik olmuştuk.”

“Gül Goya çok iyi sarı saçlar yapardı. İyi sarı yapmayı Gül Abla’dan öğrendiğimi söyleyebilirim.”

“Moskova’ya gitmek benim için önemliydi. 27 yaşında ilk kez yurt dışında çıkacağım. İngilizcem çok kısıtlı, Rusça hiç bilmiyorum. Kiril alfabesi, tamamen farklı. Cesaret edip atlayıp uçağa bir anda Moskova’ya gittim. Benim orada yaşayan bir arkadaşım, gittiği kuaför salonuna, ‘Benim böyle böyle bir tanıdığım var, kendisi de kuaför. Moskova’ya geliyor. Gelip burada çalışabilir mi, bir denemek ister misiniz?” diye sormuştu. Onlar da ‘Hay hay, gelsin, konuşalım,’ dediler. Burada nasıl kadın kuaför sayısı az ise, Rusya’da da erkek kuaförlerin sayısı çok az. Gittim, denemek üzere model kızın saçını kestim. Sonra salonun sahibi bana gelip ‘Benim de saçımı keser misin?’ dedi.” 

Harun Kocaer söyleşisinin tamamını aşağıda izleyebilirsiniz.