Yıldırım Özdemir Dubrovnik’te
Wella Professional’ın bu sene Dubrovnik’te düzenleyeceği Destination Event’de sahnede ilk defa bir Türk kuaför yer alacak: Yıldırım Özdemir…
Destination Event’de şov yapacaksınız. Neler düşünüyor, neler hissediyorsunuz?
Öncelikle şanslı insanlardan biriyim. Kuaför olduğum için çok şanslıyım. Bu şansımı da daha çok çalışarak güzel bir şeylere dönüştürmek istiyorum. Bunlardan biri de yurtdışı etkinlikleri çünkü daha önce çok sahne aldım ama yurtdışında ilk defa Türkiye’yi temsil edecek olmanın heyecanıyla uyumuyorum diyebilirim.
Süreç nasıl oldu? Bu aşamaya Destination Event’te bir sahne şovu gerçekleştirme süreci hakkında bize neler söyleyeceksiniz.
Daha önce TrendVision etkinliklerinde bulundum bütün Türkiye’yi dolaştım. Jüri olarak yer aldım. Yurtdışında koçluk yapamaya çalıştım. Sürekli bu etkinliklerin içinde hep var olmaya çalıştım. Çünkü insanların idman yapması gerektiğini düşünüyorum. İdmansız olmuyor. Neyi çok isterseniz o yönde gidiyorsunuz. Biraz daha seni o işin içine atıyor. Benim de böyle bir heyecanım her zaman vardı. Ama Dubrovnik projesi uzun bir süreçti. Yazılı, sözlü sınav oldum. Daha sonra tekrar mülakata alındım. Bu mülakatlar sırasında top artist listesine girmem önemliydi. Bo camp diye bir kamp var. Bo camp’a çağırılmadan girmek zor bir şey. Çağırılmadığım için galiba olmuyor bu yıl dedim. Direktör ile son mülakatımda İngilizcem zayıf olduğu için bir sonraki kampı düşünüyoruz dedi. Sonrasında İngilizcemin biraz daha geliştiğini görünce bir ışık doğdu. Daha sonrasında onay geldiğinde çok heyecanlandık. O zaman acaba bu sene erken mi diye ben düşünmeye başladım. Hem Türkiye’yi temsil ediyorum hem kuaförlüğü temsil ediyorum ve benden sonraki kuşaklara da örnek olmam gerekiyor. Kendi salonumun dışında da düşünüyorum. Böyle bir şeyin olabileceğini de göstermem gerekiyor. Bu aşamalarda tabi böyle bir şey yaşadık. Şovların süresi yarım saat. İngilizce yetersizliğinden 20 dk’ya düşünüldü. Daha sonra son mülakatım yaklaşık 3-4 hafta önce oldu. Tekrar yarım saate çıktı. Ayrı bir heyecan durumu var. Tansiyon iniyor, çıkıyor. Seni test ediyorlar. Bir taraftan saçları hazırlaman gerekiyor. Modadan bir kaç renk yakalaman gerekiyor. Kendi kıyafetini ayrı yakalaman gerekiyor. Yeni bir çocuğunuz oluyor aslında.
Peki İngilizce’yi nasıl öğrendiniz?
Haftada 6 gün ders alıyorum ve o dersin dışında da akşamları bir-bir buçuk saat kendi başıma çalışıyorum. Öğrenmeye başlayınca önce bir kilitlenme oluyor. Ama terimlerin çoğunu jargon olarak aklımızda kalanlar olduğu için bir nebze işle ilgili olan taraflarda rahat oluyorum ama hem sahnede saç yapıp hem konuşmak çok sıkıntılı bir şey; bunu daha önce yaşadım ama Türkçe konuşuyordum. İşimi çok iyi yaparsam beşte üçünü kurtarırım İngilizce’nin diye düşünüyorum. Türk kuaförlerinin oraya gelip beni izleyeceklerini duyunca tabii ki çok heyecanlandım. Güvenim de artıyor açıkçası.
Bu etkinlikte şovu gerçekleştirmek için özel bir İngilizce eğitimi aldığını da söyleyebiliriz.
Benim bir tezim vardır. İngilizce bilmeyen kuaför yarım kuaför derim. Ben bugüne kadar yarım kuaför olarak devam ediyormuşum aslında. Eğer bunu istediğim seviyeye getirip tamamlarsam bir süre yurtdışında da kalmayı düşünüyorum. Sadece kuaför olmamız yetmiyor bize. Çok çaba harcamak gerekiyor.
Bu etkinlikte böyle bir şovu gerçekleştirmek İngilizce ile yakınlaşmak açısından da etkili bir unsur olduğunu da söyleyebilir miyiz?
Mülakatlardan sonra İngilizce’ye başladığımda hocam bana ne kadar süre sonra seni hazırlamamız gerekiyor diye sormuştu. Bunun süresi yok dedim çünkü bu etkinlik olmasa da bana böyle bir yararı oldu.
Böyle bir şovun bir de öncesi var. İlk defa şova katılmıyorsun. Daha önceki şovlardan bahseder misin?
Mesela Diyarbakır’a gidiyordum. Benim için çok özel bir durum. Onun heyecanı başka bir şeydi. Antep’e gidiyorduk, İzmir’e gidiyorduk şovları zaten seviyorsan başka bir şey. Çok ekstra çaba sarf etmen gerekiyor çünkü bizim şöyle bir misyonumuz da var: Salonumuzda çalışıyoruz. Aynı zamanda sadece haftanın iki günü şova hazırlanmıyoruz. Her sabah 11.00’de başlayıp, 19.00’de bırakan biriyim işimi. Şu anda da 11.00 18.00 olarak çalışmama devam ediyorum. Sabah erken İngilizce kurslarına gidip, sonra 11.00’de işimin başına geçiyorum. 18.00’dan sonra tekrar bu etkinlik için hazırlanıyorum. Çok isteyip, çok seversen bu yorgunluğa katlanabiliyorsun. Ama özellikle genç arkadaşlarıma sahne ayırt etmeden her türlü etkinliğe katılmalarını tavsiye ediyorum. Hairist, TrendVision, çeşitli programlar oluyor. Anadolu’dan geliyorlar, Anadolu’dakiler buraya geliyorlar. Ne olursa katılım eksisini, artısını da görmek gerekiyor. Ben birinin şovuna gittiğimde kendi artımı-eksimi tartıyorum.
Bu tür şovlarda yer almanın Yıldırım Özdemir’e eksileri ve artıları neler?
Beni çok motive ediyor. Ekip arkadaşlarım da, ailem de, müşterilerim de destek oluyor. Özel hayatınız kalmıyor şova hazırlanırken. 3-5 ay evde yemek yememiş oluyorsun. Eksileri bunlar fakat eksisi o kadar az ki. Yüzde 90 artım var. Çünkü tekrar yeni bir heyecan yaşıyorum.
Biz zaten salonda çalışırken sahnedeyiz aslında. Ben sahneye çıkamam çok heyecanlanıyorum ya da bana mikrofon uzatıldığında konuşamam deniyor. Aslında kendilerine baktıklarında her saçı yaparken sahnedeler. Diğer aynadan müşterileri, misafirleri, personeli ya da saçını yaptığı kişi onu izliyor ve sahnede konuşuyorsun aslında. Her saniye idman halindeyiz. Sadece özgüveni beni birileri izlerken ya hata yaparsam dediğinizde kaybediyorsunuz.
Wella Destination Event şovu ve kuaförlük için neler söyleyeceksiniz?
Destination Event’de olmanın benim için başka bir ayrıcalığı var. Yeni firmayla birlikte ilk event oluyor bu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlar gelecek. Bin üzerinde insanın önüne çıkıyorsun ve bütün profesyonel ekipler de orada oluyor. Onların sana kefil olanları var. Wella Türkiye'nin sorumluluğu var. Global’den böyle bir teklifin gelmesi çok heyecan verici. Kuaförlüğü güzel temsil etmek istiyorum. Çünkü çok güzel bir iş yapıyoruz. Dünyanın en güzel mesleği kuaförlük.
Biz de sizi izlemek ve alkışlamak için heyecanla etkinliği bekliyoruz. Başarılar dileklerimizle.