Bir kuaför bir hikaye…
“Mantık ve kabiliyet bir araya gelirse bu meslekte başarı kaçınılmazdır.”
Sürekli kendini yenileme isteği, öğrendiklerinden neleri alması gerektiğinin farkında olup, kendi tarzı ile hayata geçirebilme yeteneği, hırs, azim ve istikrar…
Oktay Kaymakoğlu’nun meslekte aranan kişi olması için geçerli sebeplerden birkaçı… Oktay Kaymakoğlu yeni yetişen kuaförlere ilham verecek hikayesini, meslek hayatı boyunca yaşadığı serüvenleri hairist.com.tr’ye anlattı.
Oktay Kaymakoğlu kimdir? Kuaförlüğe ne zaman başlamıştır? Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Babam subaydı. Çocukluğumdan beri çalışıyorum. İlkokuldayken okul tatillerinde evimizin yanındaki terzide çalıştım. Ancak terzilik hiç bana göre değildi. Bir arkadaşımın ablası kuafördü. Mesleğe ilk Fatma Hanım’ın yanında başladım. Kalfam Yücel çok yetenekliydi. Ondan çok şey öğrendim. Ancak meslekte ilk işimde patronun benden saç yıkamak için sıcak su istemesi ve benim şofbeni kırmam ile hüsranla son buldu ve işten çıkarıldım.
İşten çıkarılınca, bir başka kuaför olan Emine Hanım’ın yanında işe başladım. Fakat orada işi öğrenemiyordum ve ayrılmaya karar verdim. Bir taraftan da hiçbir şey öğrenmeden ayrılmak istemiyordum. Bu yüzden orada çalışan birine ben ayrılacağım, ama gidene kadar senin yaptığın işleri yapayım dedim. Orada biraz deneyim kazandıktan sonra Atilla Kuaför’de işe başladım. Orada 2-3 sene çalıştım. O zamanlar saç sarmalara baslamıştım. Kabiliyetli olduğumu ilk orada farkettiğimi söyleyebilirim. Kendi kabıma sığmıyordum. İlk çıraklığımı yaptığım Yücel abi ile iletişime geçtim. O zamanlar çok iyi kalfa konumundayım. Daha önceki deneyimlerimde çok fırsat yakaladım ve bu fırsatları değerlendirdim. Kalfalar askere gittiler, ben dükkanı idare ettim. Yücel abi benim Yenimahalle’nin en meşhur kuaförlerinden İbrahim Kuaför’ün (Tara İbrahim) yanında çalışmam için aracı oldu.
Askere gidene kadar 07.00-23.00 saatleri arasında çalışıyordum. İbrahim Kuaför’ün yaptığı iş gerçekten güzeldir. Yarışmalarda saç birincisi olurdu, saç tasarımlarıyla dünya şampiyonasına katılırdı. Ona gelen müşteriler herzaman mutlu ayrılırdı. Ben hayatta hırsı ve çok çalışmayı ondan öğrendim.
Meslekte en önemli şey müşterini kaptırmaktır. İşte bu yüzden İbrahim Bey, iş sözleşmesine Ankara çevresinde dükkan açamaz diye bir madde ekledi. Bana iş öğretecekti, daha sonra işimi kurup müşterisini alırım diye bu sözleşmeyi imzalattı. Her saç kesimimde, her yaptığım boyada mutlaka en son noktayı o koyardı. Salona 10 dk geç gelsem bana iş vermezdi. Benim için en büyük ceza buydu. Müşterin yoksa maneviyatın yok demektir. Benim için para hep ikinci plandadır. Salonumda hala müşteri yoksa çok kötü hissederim.
Dört sene İbrahim Kuaför’de çalıştım. Ankara beni boğmaya başlamıştı. Almanya’ya gidip, City Kuaför zincirinde çalıştım, patronlarım Almandı. Orada kendimi çok geliştirdim, gerçekten çok şey öğrendim. Annem orada yaşıyordu. Orada kalabilirdim ama özel nedenlerden dolayı vazgeçtim.
Bu işi İstanbul’da yapmak istedim. Mesleki özgürlüğüm İstanbul’daydı. Divan otelinde Demir adında çok ünlü bir kuaför vardı. Orada Muammer Yaprakgül ile görüştüm. Bir ay sonra başlayabilirsin ben şimdilik seni Moda’da bir salona yönlendireyim dedi. İstanbul’da ilk zamanlarda biraz korktum. Moda’daki salonda Orhan Bey ile iş anlaşmasını yaptık ama gitmedim. Çünkü Atilla abinin yanında kalırken, başka bir yerde çalışmak istemedim.
Caddebostan’da Atilla abinin yanında işe başladım. Bir gün bir ilan gördüm. İngiltere Raymond Kuaför Zinciri Hilton’da bir organizasyon gerçekleşecekti. Kuaförler arasında en iyi saçı yapan kişiyi İngiltere’ye çalışmak için göndereceklerdi. Muammer Yaprakgül ile Hilton Oteli’ndeki kuaför Mehmet Bey de oradaydı. Çok güzel bir saç kestim. Beni baş listeye koydular. Sonra Mehmet Bey’in benimle çalışmak istediği için İngiltere’ye gitmemi engellediğini öğrendim. Ama ben onunla çalışmak yerine kendi salonumu açmak istedim. O yaşta çok güzel kararlar vermişim.
İstanbul’a gelmem, bana farklı ufuklar açtı. Semiha Yankı’nın ilk kez TV’ye çıktığı saçları ben yapmıştım.
Kendi salonunuzu nasıl açtınız?
Hilton Oteli’nin düzenlediği yarışmada İngiltere’den haber gelmeyince, iyice ümidi kesince annemden borç alıp Şaşkınbakkal’da kendi salonumu açtım. 38 yıldır kiradayım ve aynı yerdeyim. O zamanlar Şaskınbakkal’da hiçbir şey yoktu. Orasının adının Şaşkınbakkal olması kimsenin oturmadığı bir yerde bakkal açan birinden geliyor. Ben de onun gibi oranın şaşkın kuaförüydüm diyebilirim. Çünkü salonumu Atilla Abi’ye rakip olmamak için Caddebostan’da açmak istememiştim.
Atilla Bey sizin bir salon açmanıza nasıl bir tepki verdi?
İlk önce bir tepki vermedi. Ama oradan bir müşteri benim salonuma geldi. O zaman ufak tefek sorunlar yaşadık.
Peki siz salonunuzdan ayrılmak istediğini söyleyenlere kızgınlık duyuyor musunuz?
Hayır ama kimse dürüst olamıyor. Bu kuaförlük sektöründe kanayan bir yaradır. İlk dükkanı açtığımdan beri Yusuf, Mete vardı. Ayrıldılar. Her kuaförün kendi salonunu açmak gibi bir hayali vardır. Ne kadar ortaklık teklif etsen de, ne kadar prim versen de vazgeçmezler. Ama tek başına ne kadar ne olabiliyorsun bir de o var. Ayrılmak isteyenler kendi kanatlarıyla uçmak istedikleri, kendi başına mesleğini icra etmek istedikleri için ayrılıyorlar.
Ayrılan çalışanları düşününce, ben herzaman iyi olmazsam dükkan bitmişti diyebilirim. Şu anda da hala çok fazla çalışıyorum. İşimi çok önemsiyorum. Çok çalışacaksın, yaptığın işi çok iyi yapacaksın. O zaman bütün kapılar aralanıyor.
Kendinizi nasıl bir kuaför olarak değerlendirirsiniz? Sizi farklı kılan nedir?
Çok iyi eğitimler aldım, mesleğimdeki yenilikleri yurtiçinde ve yurtdışında yakından takip ederim. Eğitimlerden neyi alıp nasıl kullandığın da çok önemlidir. Kendini yenilemeye çok katkısı oluyor. Sektördeki yenilikleri kaçırmak istemiyorum. Farklı bir şey yapıldı mı, eksiğim var mı diye sürekli sorguluyorum. Meslek aşkı, meslek alışverişi çok önemli. Senin düşünemediğini başkası yapıyor. Sen de onu kendine çevirip, nasıl yansıtmak istiyorsan öyle yansıtıyorsun.
Dünyaya bir daha gelseniz kuaför olur muydunuz?
Çocukluğumda modacı olmayı düşünmüştüm ama dünyaya bir daha gelsem yine kuaför olurdum.
Çalışanlarınızla iş kontratı yapıyor musunuz?
Şu anda çalışanlarla kontrat yapmıyorum. İşlerinde ne kadar ne yapabilirler onu ölçüyorum. Performanslarına göre yüzde veriyorum.
Zincir salon olmayı hiç düşündünüz mü?
Zincir salon olmayı düşündüm ama yapamadım. Bizim işimiz dikkat istiyor. Çalışanların her saniye radar gibi olması lazım. Standartları sağlayabileceğimi düşünmediğim için yapmadım.
38 senedir salonunuza gelen müşterileriniz var mı?
38 yıldır sürekli gelen müşteriler var. Müşterilerim “Kaç kişi kaldık Oktay” diyorlar. Oktay kuaför çizgisini hiç bozmadı. Sürekli kendini yenileyen, salonda ilk gün nasılsa o istikrar devam ediyor. Ben eskiden her gün buradaydım. Bir gün daha sonra iki gün tatilim vardı. Şu an üç gün çalışmıyorum.
Dün ve bugün… Kuaförlüğü zaman dilimi içinde değerlendirir misiniz?
Hayat şimdi daha hızlı. Kendini en iyi şekilde yetiştirince bir yere gelebiliyorsun.
Türkiye’deki meslekokulları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz hep alaylı yetiştik. Bizim zamanımızda kuaförlük için özel bir eğitim yoktu. İletişim becerisinin, muhasebe, steril olmak gibi öğrenilmesi gerekenlenlerin okulda verilmesi önemli.
Hairist ve Estetica hakkında ne düşünüyorsunuz?
Geçmişle karşılaştırdığımızda sektörde bu yayınların, etkinliklerin olması büyük bir fırsat. Yenilikleri Türk kuaförlerine getiriyor, bu işi ciddiye alıyor, Türk kuaförlüğüne yeni bakış açıları kazandırıyor. Çok muazzam bir şekilde sektöre fayda sağlıyor.
Sosyal medya kullanıyor musunuz?
Sosyal medya ile çok aram yok. Yeni teknoloji bana biraz zor geliyor. Şimdi teknoloji ile müşterinin kaydı yapılıyor, çırak bile küçücük parmaklarıyla tuşlara basıyor.
Kuaförlük size neyi ifade ediyor?
Güzel, hoş bir duruşu yansıtmak ve müşteriyi mutlu etmek..