Kadınlar ve Kuaförler yazı dizimizde Ayşe Arman: ‘Türk kuaförlerinin üzerine tanımam!’

Kategori

Kadınlar ve Kuaförleri yazı dizimizde özel bir isim.

Hep röportaj yapan Ayşe Arman’dan röportaj almak aslında o kadar kolay olmasa da kadınların kıramayacakları ender kişilerden olan kuaförler devreye girdiğinde her şey değişiyor. Kuaförü Yasin Yazıcı’yla Ayşe Arman röportajımız da bunun üzerine gerçekleşti. Ayşe Arman’ın kendiyle özdeşleşen samimiyetiyle gerçekleştirdiğimiz röportajı ve renkli fotoğrafları seveceğinizden eminiz…

Kuaför dendiğinde aklınıza gelenler…

Ayşe Arman: Bir kere Türk kuaförlerinin üzerine tanımam! Dünyanın pek çok yerinde kuaföre gittim, gidiyorum. Bizimkileri tek geçerim. Bizde föne efsane! Böyle saçını çeke çeke fön yaparlar, ohhh mis gibi olur. İki gün, üç gün dayanır. Avrupa’da, Amerika’da, hatta Hindistan’da nerdee? Bilmiyorlar, beceremiyorlar. Bizde röfle de 10 numara! Çözmüşler işi… Memleketimin kuaförlerine kurban olayım! Valla, böyle düşünüyorum. Türkiye’ye gelir gelmez kendimi kuaföre atıyorum ve kendimi tekrar kadın gibi hissediyorum. Ve bakımlı oluyorum!

Güzelmiş bu anlattıklarınız…

Ayşe Arman: Bence dünyadaki en önemli meslek gruplarından biri kuaförler. İşleri sadece saç değil, kadınların ruh sağlığı! Bir tür terapist onlar. Bütün gün kadınları dinliyorlar, onları yatıştırıyorlar, sakinleştiriyorlar veeee güzelleştiriyorlar… Kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyorlar. Kadınlar sadece kendilerini iyi hissettiklerinde değil, canı sıkkınken de, soluğu kuaförde alırlar ve kendilerini hiç gitmeyecek bir kesim ya da renk talep edebilirler. İşte o zamanda kuaförün tecrübesi ve mahareti devreye girer. Kadını bir şekilde iyileştirir öyle gönderir. Büyücü gibidir kuaförler!

Kuaför seçiminizde en önemli kriter nedir?

Ayşe Arman: Ben kuaförünü aldatmayan insanlardanım. Bazen küçük kaçamaklar oluyor ama genel olarak sadığım. Mesela Ayşe Arman saç modelini Hüseyin Kara kesti. 23 yıl önce miydi ne? O kadar geçmişimiz var Hüseyin’le. Bebek Ebil’in santraforlarından kendisi. Çok severim. Yakın arkadaşım. Çok sıkı saç keser. Gelişmiş bir estetik duygusu vardır. İşinde titizdir. Ben, “O model yüzüne yakışmaz!” “O renk tenine uymaz!” diyen kuaförü severim. “Her şey sana gider!” muhabbeti değil de, gerçekçi bir bakış açısıyla tecrübesini konuşturan kuaför… Röflemi de Şükran Öztürk yapıyor, o da çok yakın arkadaşım. Kızlarımız da arkadaş. Şükran da Muammer Yaprakgül’de çalışıyor, onunla da bir 25 yılımız vardır. Şükran, rahmetli Sedat Kamaz’ın kalfasıydı. Sedat’ı da anmak isterim, Allah rahmet eylesin, müthiş bir adamdı, ne yazık ki çok erken ayrıldı aramızdan. Biz Şükran’la o yıllardan beri devam. Dediğim gibi esas kriterim, işlerini çok iyi yapıyor olmaları ve çok iyi kalpli olmaları. Bir de Yasin Yazıcı var. O da benim için çok değerli. Esprili, eğlenceli, yetenekli ve çok hızlıııı….

Yasin’in 8 senesi vardır. Yasin çok iyi keser, boyar, röfle yapar. En önemlisi halden anlar, ben dükkana girince 7 ile 13 dakika arası beni postalar! En sevdiğim şey. Çünkü ben sürekli zamanla yarışıyorum. Ne yazık ki hep çok hızlı ayrılmam gerekiyor. Yasin’in eli çok hızlıdır. Şahane de fön çeker. Çok iyi şekil verir. Genç, yaratıcı ve dinamik.

Kuaför salonları açısından baktığımızda sizin açınızdan olmazsa olmaz nedir?

Ayşe Arman: Güler yüz, pratiklik, hız, yaratıcılık, kullanılan malzemelerin hijyenik olması ve o mekanın enerjisi…

Yurtdışındaki salonlar ve kuaförlerle karşılaştırdığınızda pozitif veya negatif neler görüyorsunuz?

Ayşe Arman: Orada, nerde bizdeki sıcaklık? Randevusuz gidemezsin, suratına bakmazlar. Bizde kendini evinde hissedersin. Oh tatlı tatlı muhabbete dalarsın. Bir de söylediğim gibi bizim kuaförler çok yetenekli. Hızlı. Pratik.

Başka bir kuaföre gidip pişman olduktan sonra tekrar döndüğünüz oldu mu?

Ayşe Arman: Elbette! Ama kös kös hep bizim ekibe dönerim. Bir de Bebek Ebil’e giderim, onlar da benim arkadaşlarım, onlarla da senelerim geçti. Altay’ı tek geçerim.

Her ne kadar sizi hep aynı saçlarla (Ayşe Arman saç modeli) tanıyor olsak da hiç ekstrem renkler-kesim kullandınız mı veya düşündünüz mü?

Ayşe Arman: Yok hayır. Öyle lükslerim olamıyor maalesef. Hayatım sürekli koşturmayla geçiyor. Bu model kişiliğime de uygun. Ben muhtemelen bu modelle öleceğim! Çok memnunum, herkes de yakıştırıyor. İşleyen saate neden dokunalım.

Kimi zaman istemediğiniz bir sonuç çıktığı oluyor mu?

Ayşe Arman: Genellikle hayır. Çünkü hep işinin ehli insanlarla çalışıyorum. Ve hep istediğim sonucu alıyorum.

Kendinizi zor müşteri grubunda değerlendirir misiniz?

Ayşe Arman: Eğer bir işe yetişiyorsam evet gergin oluyorum. Bir sürü işi aynı anda halletmeye çalıştığım için fırtına gibi giriyorum salona, ve 7 ile 13 dakika arası çıkmak istiyorum. Allahtan benim ne manyak olduğumu biliyorlar. Bu kadar kısa süre zarfından makyaj, saç, oje değişimi, hatta bazen ağda bile yapabiliyorlar! Ama iş yoksa, bir yere yetişmiyorsam tatlı bir kadınım!

Kadınların, kendilerini iyi hissetmediği zamanlarda da kuaföre gitmelerinden bahsedilir. Sizin için bu durum geçerli mi?

Ayşe Arman: Ah keşke! Benim sürekli bir yerlere yazı yetiştirmem ya da röportaj yapmam gerekiyor. Öyle “Bugün de kuaföre gitsem, biraz orada takılsam, kafam dağılsa!” lüksüm olmuyor. İsterdim. Bazen bir fön insanın bütün dünyasını aydınlatır.

Kuaför salonlarının bir de sosyal boyutu var aslında. Bir çeşit konfor alanları olduğu kadar aynı zamanda farklı sosyo-ekonomik standartlardaki farklı insanlarla karşılaşma ve iletişime geçme alanları. Kuaförlüğün sosyal boyutu hakkında ne söylersiniz?

Ayşe Arman: Kesinlikle öyle! Her kesimden kadının bir araya geldiği bir terapi odası işte! Çok çok faydalı mekanlar…

Kuaförlük geçmişten bugüne geldiğimizde her ne kadar çok fark edilmese de değişim gösteren ve zanaatkarlıktan sanatçılığa dönüşüm gösteren, uluslararası markaların desteğiyle farklı bir boyuta geçen bir meslek grubu… Kuaförlüğün güzel bir meslek olduğunu düşündüğünüz oldu mu? Bir meslek olarak gençlere önerir misiniz?

Ayşe Arman: Elbette! Tabii ki öneririm. Ben 10 bin saat kuralına inanan biriyim. Bir işi 10 bin saat yaparsan, usta olursun. Kuaförlük hala ustalık-çıraklık olayının geçerli olduğu bir meslek. Önce izleyerek, sonra yavaş yavaş kendileri de yaparak öğreniyorlar. Bunu çok değerli buluyorum. Ama bir taraftan da kendileri geliştirecek kurslar, okullar, workshoplar olmalı. Çünkü her meslekte olduğu gibi fark yaratmalısınız. Artık öyle bir dünyada yaşıyoruz, fark yaratmazsanız yerinizde sayıyorsunuz. Rakipleriniz size fark atıyor!

Röportajı Estetica Dergisi Sonbahar Sayısı’nda bulabilirsiniz.


Abone olmak için hemen formu doldurun, arayalım…

 

 

Önerilenler

Benzer İçerikler