Estetica Dergisi-Hairist projesi olarak gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisinde Denizli’den Kuaför Hasan Ali Acar, kuaförlüğe başlama serüvenini, mesleki gelişimini, deneyimlerini ve duygularını bizlerle paylaştı.
İşte Hasan Ali Acar röportajından öne çıkan alıntılar:
“İlkokulu tamamladıktan sonra ortaöğretimde el becerilerine daha çok odaklandığımı gören öğretmenimin yönlendirmesiyle meslek için 1989’da Güner Hanım’ın yanına, Aydemir Kuaför’e verildim. Yıllardır o işin içindeymişim gibi bir his vardı içimde. Üç yıl kadar orada devam ettirdim. Almanya’dan gelip bulunduğum yere adapte olduğum için etrafımdaki arkadaşlar ve ustalarımla çok çabuk uyum sağladım. Oturularak yapılacak bir iş bana göre değildi. Hareketli bir iş olması beni daha sakin ve kontrollü bir insan haline getiriyordu.”
“Müşteri ve kuaförün ortak değeri bir olmalı. Müşteri saçını kendini hafife alıyorsa iyi bir kuaföre gitmesine gerek yok. Aynı şey kuaför için de geçerli. O da işini hafife alıyor, yeterli özeni göstermiyor ama her konuda bir fikir yürütüyorsa, onun da sektörde çok ilerleme şansı yok. Müşteri ve kuaför ortak değerde buluştuğu zaman her şey çok yolunda gidiyor. Müşteri biliyor ki koltuğun arkasında ondan daha çok şey bilen uzman bir kişi var, bu yüzden de kapris yapmıyor.”
“Çaybaşı’nda 55 metrekarelik bir salonda başladık. Bülent ve Adil’le beraber başladık. Bu arada da Nefsen Hanım, “Bizimle devam etmeyeceksiniz, tamam, yeni bir yer açalım, başında siz olun” dedi. Biz Nefsen Hanım’dan başkasına güvenemiyorduk. Bunca yıl beraber pek çok şey paylaşıyorsun, ailenden daha fazla zaman geçiriyorsun ve bundan öte bütün mesleki sırlarını da o kişiyle paylaşıyorsun. O yüzden biz ayrılırken ne kadar iyi ayrılsak da bir kırgınlık oluyor. İki taraf da işletme olarak birbirine zarar vermeyeceğini anladığı zaman o kırgınlıklar geçiyor.”
“Salon o dönemde Türkiye’nin en büyük salonlarından biriydi. Ürün, hijyen ve müşteri kalitesiyle… Denizli için de güzel bir dönemdi. 90’larda akademiler gelişti, firmaların yaklaşımı değişti. Mesleki gelişimlerin bir boya ve sprey tanıtmaktan öteye geçtiğini gördük. 2004″tan 2020’ye kadar hiçbir ara vermeden topuk ve makyaj eğitimleri aralıksız devam etti. Pandemide de dijital olarak devam etti.”
“Salonumuzda herkesin mutlaka görev alması istenir, özellikle görev vermeyiz ki sorumluluk alan kişiler ile almayanlar ayrışsın. Çünkü sorumluluk alan insan ileride liderlik adına bir şeyler yapabileceğini gösterir. Ben ekipten sorumlu kişiydim. Zeynep de bana bağlıydı. O dönemde bir yandan spor akademisinde okuyordu, voleybolcuydu. Dedi ki, ‘Salonun aktivitelerini ben üstleneyim.’ Sinema, spor faaliyetleri, yüzme vs… Zeynep her hafta sonu bir aktivite hazırlıyordu. Yakınımdakiler artık evlenme çağımın geldiğini hatı4rlatıyordu. Gelip giden her müşterimiz de bana bir şekilde Zeynep’i ima ediyordu. Ben de, Olur mu öyle şey, o bizim çalışanımız, nasıl gidip ben böyle bir şey söyleyebilirim’ diyordum. Zeynep, ‘Üniversiteye gideceğim deyince, ‘Dur ya, nereye gidiyorsun,’ dedim ve zamanla ilişkimiz aşka dönüştü. Bir kuaförle hiç evlenmek istemiyordum ama bugün en iyi iyikim de kuaför olan eşim.”