Yuvarlak masadan özetler

Kategori

20’nicisi düzenlenen Yuvarlak Masa’nın konusu “Kuaförlük mesleğinin algısını yükseltmek için yapılması gerekenler neler? Kuaförlüğün geleceğin “gurme aşçılığı” olması için neler yapılmalıdır?” oldu. 

Bu Yuvarlak Masa’nın konusu, soru başlıklarından anlaşıldığı üzere “Kuaförlüğün prestijli meslek grupları arasında yer almasını nasıl sağlarız?” oldu. İşte yine çok samimi ve dolu dolu bir toplantının özeti…

Metin Bahçecik: Öyle bir algı oluşmalı ki gerçekten mesleği seçecek genç kuaförler daha istekli olabilmeli. Bunu itiraf etmem lazım ki 1 ileri gidiyoruz 2 geri geliyoruz. Bu da açıkçası bizi hep geriye itiyor ve hevesimizi kırıyor.

Neler yapılırsa daha iyi olur? Bu algı nasıl yükselir? Bu mesleği seçenlerle, tüketicilerle, şirketlerimizle beraber kuaförlüğün algısını nasıl yükseltebiliriz?

İş yeri sahipleri ve çalışanlar geçmişte yaşadıklarını bugün çalışanlarına yaşatmak istiyor. Böyle bir algı var. Bu artık çok klişe, çok saçma bir algı, artık bundan vazgeçmeyen salonlar ve kuaförler zaten yok olacaklar. Yeni bir jenerasyonla beraber olduklarının farkına varıp ona göre değişim sağlanmalı diyorum.

Hizmet kalitesine tüketiciler ne zaman saygı duyar? Tabii ki dünyayı takip eden, modayı bilen, işinde öncü olan bir kuaförden hizmet aldığı zaman.

Hande Aydın: Benim tarafımdan bakıldığında sektörün ve mesleğin algısının artırılması meselesi bugünden yarına olabilecek bir şey değil. Yaklaşık 10 yıldır sektörün içerisindeyim ve bu durumun 10 yıldır konuşulan bir konu olduğunu biliyorum. 10 yıldır sizin de söylediğiniz gibi bir adım ileri, 2 adım geri gidip geliniyor. Hep birlikte düşündüğümüz ve konuştuğumuz bir konu olduğunu biliyorum. Şu konuda kendimi şanslı hissediyorum ki sektördeki birçok kişi bunun farkında ve bunu kabul etmek çok önemli. O yüzden konuyla alakalı daha umutlu bakıyorum diyebilirim. Nedenleri hepimiz için farklı olabilir. Sektörün içindeki kişiler için içindeki dinamiklerden dolayı farklılıklar gösterebilir ama farkında olmak çok önemli.

Hande Aydın: Öğrenme metotları değişti. Bir de yeni neslin algıladığı şey değişti. Yani belki bir önceki jenerasyon zorluklarla motive olabiliyordu ama yeni jenerasyon rahatlıkla motive oluyor. Dolayısıyla onun için kendini iyi hissetme nedenleri değişti. Biraz bunun etkili olduğunu düşünüyorum. Yani içeride de  çok zorlu bir meslek olarak tanımlıyoruz ama aslında çok kıymetli bir meslek. Duygusal olarak insanı çok tatmin eden bir meslek ve tam da bu yüzden ben yeni jenerasyonun daha çok ilgi göstereceğini düşünüyorum.

Metin Bahçecik: Belirli kişi adedini aşan salonların muhakkak temizlik görevlisi alması lazım. Bu o kadar harika bir şey ki. Size en az 3-4 tane insan eksiltiyor bir kere. 15 kişilik ekipleri olan yerlerde temizlikçi olması lazım. Bunu vurgulamamız lazım. Bu bir fazlalık değil çünkü.

Necdet Koşar: Mesela bazı salonlarda 25 kişi çalışıyor ama hala temizlik görevlisi almıyor. Biz 30 yıldır temizlik görevlisi çalıştırırız. 30 yıldır var bizim merkez salonumuzda. Bunun sebebi de aslında Metin Bey’in dediği şey çok önemli orada. Temizlik görevlisi alarak çalışanın konforunu artırıyorsun.

Necdet Koşar: Küçük de olsa büyük de olsa biz de rakiplerimize bakarak büyüyoruz. Biz de 15 kişilik bir ekiptik ama şimdi 300 kişiyiz. Küçük ekiplerle kendimizi mukayese ederek, test ederek bu işe başladık. Eskiden bir çırak, salonun içerisinde her şeyi yapıyordu. Havluları yıkıyordu, havluları seriyordu. Çayı getiriyordu, temizlik yapıyordu, tezgah siliyordu. Dükkanın bütün konforunu onlar sağlıyordu. Şu anda öyle bir şey söz konusu değil. Hiçbir çırak artık bunları yapmıyor. Dediğim gibi akşam saat 7- 7 buçukta, bizden önce çıkıp gidebiliyor. Biz en son salonu terk edenler olabiliyoruz. Bence yönetici en son çıkmalı zaten. Aslında genelleme yaptığımız zaman kendi içinde yaşadığımız salonlarda görüyoruz. Artık çok rahatlar. Temizlik yapmıyorlar. Son 10 yılda bu arttı diyebiliriz.

Erkan Güzel: Yeni jenerasyon bilgiye sahip, bilgiye erişimi çok hızlı ve donanımlı. Ben şu eklemeyi yapmak istiyorum. Belki eski nesle karşı yönetici olmak gerekirken yeni nesle karşı idareci olmak gerekiyor. Sıfatların yer değiştirmesi gerekiyor. Bu sıfatları değiştirebildiğimiz takdirde, yeni nesli sektörümüze daha fazla kazandırma imkanımız olabilir. Belki bu noktada kuaförlüğün mevcut algısından bahsetmek lazım. Nedir kuaförlerin algısı?

Uğur Bakan: Ben küçük bir örnekle başlamak istiyorum. Son L’Oréal Professionnel Business Forum için Lizbon’dayken, son kapanış yemeğine iki tane arkadaşımı davet ettim. Tek amacım, kuaförler için neler yapıldığını görmeleriydi. Arkadaşlarım o sırada orada tatildelerdi, şans eseri aynı anda oradaydık. Nasıl bir ortam olduğunu gelip görmelerini çok istedim. İkisi de 15 senedir çok yakın arkadaşlarım olduğu için yaptığım işi de çok iyi biliyorlar aslında. Geldiler ve inanamadılar. “Siz kuaförlere gerçekten böyle organizasyonlar mı yapıyorsunuz? Burada kaç tane kuaför var, 2500 tane mi kuaför var?” diye sorarak inanılmaz bir şaşkınlık içerisine girdiler.

Habip Örs: Günümüzde birçok şey bir süre sonra kötü ve yanlış olarak standart olmaya başlıyor. Dolayısıyla çoğunlukta baktığımız zaman nereden ve nasıl yetişiyorlar ve ondan sonra nasıl devam ediyorlar buna dikkat etmek lazım. Onun için iyi örnekleri göz önünde bulundurmak lazım ve denetim mekanizmalarına da bu sizlerin görevi diyerek ciddi bir yaptırım içinde olmak lazım. Bizler gerçekten ekonomik zorluklar içerisinde iyi şeyler öğrenmek ve para kazanmak zorundaydık, öyle yetiştik.

Erkan Güzel: Bu masadaki herkese bir soru sormak istiyorum: Bu algının değişmesinin sizin bugünkü ticaretinize ve işinize herhangi bir etkisi var mı? Varsa nasıl bir etkisi var?

Metin Bahçecik: Bir kere saygınlık, kalite, iyi hissetmek gibi duygular çok önemli ve tüketicinin bize bakışı. Zaten başarılı insanlarız biz, derdimiz o değil, daha çok genele bakmamız lazım, genel algı nasıl buna bakmamız lazım.

Kemal Baykar: Şimdi biz yurt dışına gittiğimizde iş dışında birileriyle sohbet ettiğimizde, mesleğimi sorduklarında ve kuaförüm dediğimde çok güzel tepkiler alıyoruz. Hatta ben şöyle bir şey yaşadım. Londra’da bir mağazada bir pantolonun fiyatını sordum 1500 pound dedi ben de çok pahalı dedim. Ne iş yapıyorsunuz dedi, ben de kuaförüm dedim. Sen almayacaksan kim alacak dedi. Algının ne kadar güzel olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Metin Bahçecik: Amerikan vizesi alırken kuaförler artist vizesiyle gidebilirler. Artist vizesi alıp gidiyorsun. Uzun süredir böyle.

Özhan Han: Bence kilit nokta alaylıyla mektepliyi buluşturmak. Benim salonumda şu an ortalama 20-25 kişi çalışıyor ve 10’u mektepli. Hali hazırda okuyan ve staj için gelenler de var. Aralarında inanılmaz farklar var bunu görebiliyorum. İnkar da etmiyorum. Alaylı olarak yetişen ekibin de mektepli ekipteki farkı fark ettiğini görüyorum.

Kemal Baykar: Ben salon mutfağında sofranın temiz olmasına önem veren insanım. Poşetlerin içinde yemek yenilmesinden hoşlanmıyorum. Tabağa konarak ve düzgünce yenilmesi için çaba harcıyorum.

 Metin Bahçecik: Biz gazeteden ancak kurtardık, siz de poşetten kurtaracaksınız. L’Oréal Professionnel’ in en büyük şikayeti, getirdikleri posterleri masada örtü olarak kullanıp üstünde yemek yemeleriydi. Onun ne işe yaradığını düşün, bir de  iş yerinde ve nerede kullandığına bak. Yani vazgeçmeyeceksin ve o poşet kalkacak.

Erkan Güzel: Son derece kapsamlı bir Yuvarlak Masa oldu ve devam edersek duramayacağımız aşikar. Tüm katılımcılarımıza samimi paylaşımları için teşekkür ediyor, bir başka Yuvarlak Masa’ da yeni konuklarla görüşmeyi diliyoruz.

Yuvarlak Masa haberinin detaylarını Estetica Dergisi 2016/2017 Kış Sayısında bulabilirsiniz.

Önerilenler

Benzer İçerikler