Sektöre yıllarını veren, ektiğini sektöre kazandırdığı değerlerle biçen bir isim: Zeynep Atasoy
20 senelik L’Oréal Professionnel geçmişi ile şu an Look Out Danışmanlık ve Dışgöz Hizmetlerini sunan Zeynep Atasoy ile kuaförlük sektörünün sorunlarını, dününü bugününü ve geleceğini, salonlarda motivasyonun nasıl artırılabileceğini, yeteneğin nasıl elde tutulabileceğini konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Eğitim ve iş hayatınızdan bahseder misiniz?
Saint Michel lisesinde okudum. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Görsel Sanatlar akademisinde bale bölümünde okuyordum. Lise ile konservatuvarı aynı anda bitirdim. Marmara Üniversitesi Yiyecek İçecek bölümünde okudum. Unilever Algida’da özel satış noktaları diye adlandırılan büyük marketler ve otellerin catering bölümlerinde çalışmaya başladım. 4 yıl süren Unilever maceram bana satışı öğreten, satış ekiplerine eğitim verme ile tanıştıran bir süreç oldu. Biraz daha farklı satış kanalları üzerinde farklı müşterilerle nasıl iletişim kurulması gerektiğini öğrenip Algida bölümünün satış ekiplerinin eğitimlerinde gelen yabancılara hem tercümanlık yaparak, hem eğitimler hazırlayarak daha sonrasında da eğitimler vermeye başladım.
Eğitim maceram 1996 senesinde Unilever ‘den L’Oréal firmasına transfer olmam ile daha çok üzerimde oturmaya başladı. 1996 senesinde Maybelline lansmanı için L’Oréal’e transfer oldum. 4 sene L’Oréal Paris markasının marketlerde bulunan bütün uzmanlarının eğitimleri ve yönetiminden sorumluydum. Daha sonra da saç boyalarının ürün müdürlüğünü yaptım. Pazarlama departmanındaki ürün müdürlüğü pozisyonundan sonra 2000 senesinde L’Oréal Professionnel ürünler bölümüne transfer oldum. Orada da görevim bugüne kadar öğrenmiş olduğum satış ve hizmet anlayışını kuaförlük sektörüne uygulayabilmekti. Kuaförlük sektörüne eğitimin ne kadar güçlü olabileceğini, eğitim ile neleri değiştirebileceğimizi görmekti.
Kuaförlük sektörüne 2000 senesinde girdim. 2016 senesine kadar L’Oréal Professionnel ürünler bölümünde yönetim kurulunda bulundum. Aynı zamanda da L’Oréal Professionnel markasının teknik, artistik ve işletmecilik içeren bütün eğitimlerinden sorumluydum. Organizasyonlardan sorumlu ekibin başındaydım.
Look Out Danışmanlık ve Dışgöz Hizmetlerini biraz anlatır mısınız? Geri dönüşler nasıl? Salonlara ne kazandırıyorsunuz?
Güçlü eğitim ve organizasyon geçmişim ile 2016 senesinde L’Oréal Professionnel’den ayrılarak kendi firmamı kurdum. Look Out aslında Metin Bahçecik ve Estetica Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Erkan Güzel’in sektördeki açığı görerek neler yapabiliriz dediklerinde ortaya çıkan bir fikirdi. İlk çıkış aşaması Look Out’un dış göz hizmetleriydi. Kuaför salonlarında her gün aynı iş yerine gidiyorsunuz ve her gün aynı sıkıntılarla, aynı ekiple, aynı müşteri ile yüz yüze geliyorsunuz. Bir zaman sonra oradaki aksaklıkları kanıksamaya başlıyorsunuz. O aksaklıkları artık göz ardı etmeye başlıyorsunuz. İşte tam bu noktada devreye giren özellikle çok salonlu markalarda salonların müşteri karşılamasından en son çıkıştaki uğurlamaya kadar olan bütün aşamalarıyla salonu mercek altına alan, salonda birebir süren bir hizmet.
Salonlarda dış göz
En başından başlayarak ilk önce salon sahiplerinin ne istediğine bundan 5 sene sonra firmayı nasıl görmek isterler, amaçları ne bunları konuşuyoruz ve daha sonra salondaki her birimde vakit geçiriyorum. Kasadan başlayarak yıkamaya, tarama bölümüne, makyaj bölümüne, manikür pedikür bölümüne, güzellik bölümüne kadar tüm bölümlerde teknik ve işletmecilik bilgilerimi de işin içine katarak detaylı bir rapor hazırlıyorum. Salonda neler oluyor, bizim görmediğimiz neler var ki bunu yaparken önemli olan bizim için farklı günlerde ve farklı saatlerde salonlarda olmak. Çünkü salonların dolulukları değişiyor. Cumartesi günleri salonda ne yaptıklarını görmek önemliyken Pazartesi sabahı salon sakinken ekibin ne yaptığını da görmek gerekiyor. Çünkü ekip her günüyle bir yaşam sürüyor orada ve bütün günlere ulaşmak gerekiyor diye düşünüyorum. Tek tek ekiplerle konuşuyoruz. Onların amaçlarını görüyoruz. Ve daha sonra da müşterilerle konuşuyoruz. Birebir tüketici ile konuşup salondan neler bekliyorlar, ne istiyorlar bunları görüyoruz. Sonra bütün ekibi toplayarak bir bakış açısı sunuyorum.
Güçlendirilmesi gereken yönleri ve neler yapılması gerektiğini konuşuyoruz. Salon sahibinin de beklemediği şeyler çıkabiliyor. Ekiplerin çok güzel şeyler söylediğini duyabiliyorlar. Bazen eleştiriler de alıyoruz. Her şeye açık olmak gerekiyor. Artısıyla eksisiyle her konuda doğru desteği alabileceğine emin olmak gerekiyor. Böylece marka sahibinin koymuş olduğu 5 yıllık planın neresindeyiz bundan sonra oraya ulaşmak için ne yapabiliriz, ne gibi eğitimler yapılmalı, ne gibi aksiyonlar alınmalı bunları görüyoruz. Patronu, ekibi, müşteriyi bir bütün olarak masanın etrafında toparlıyoruz. Yaklaşık 3 ay süren bir süreci var. Bunun raporlanması var. Bu ihtiyaçla doğdu Look Out hizmetleri. Fakat tabii ki benim 20 senelik L’Oréal Professionnel geçmişimde ve ondan önce Unilever’de olan bilgi birikimlerim ile sadece dış göz hizmetleri vermiyorum. Aynı zamanda danışmanlık yapıyorum. Birebir işletme danışmanlığı, yöneticilik danışmanlığı yaptığım salonlar var. Rakamlarla, promosyonlarla konuştuğumuz ya da insan kaynaklarının üzerine gittiğimiz salonlar var. Artistik danışmanlık yaptığım salonlar var.
Salonun hangi hizmete ihtiyacı varsa, nerede benimle birlikte yol alabileceğine inanıyorsa o konuya salonla birlikte karar veriyoruz. Salona özel eğitim olarak tasarlıyoruz. Her kuaför salonunun farklı ihtiyaçları var. Ekibin de farklı ihtiyaçları var. Dolayısıyla ekibi ve markaları tanıdıktan sonra onların ihtiyacına göre eğitimler düzenliyoruz. O yüzden de Look Out aslında sektörde bugüne kadar hiç olmayan bir hizmet oldu. Ben salonun içine girdiğim zaman aynı ekipten diğer arkadaşlar ya da marka sahibi gibi o gün gerekiyorsa saç da yıkıyorum, fön de tutuyorum. Birebir onlarla beraber yaşamayı tercih ediyorum. O yüzden de bugün piyasada hiç olmayan danışmanlık şekline evrildi Look Out firması ve sektörün ihtiyaçlarına göre de gelişen bir hizmet portföyü oluştu. Bu da istediğimiz bir şeydi çünkü bana göre şirketler yaşayan organizmalar.
Look Out hizmetlerinin gittiği yer hayal ettiğim ve istediğim bir yerdi. Herkese göre farklı hizmetlerde birlikte çalışıp partnerlik yapabiliyorum.
Aynı zamanda Hairist etkinliği için Sanat Direktörlüğü yapıyorsunuz. Bu görevinizden biraz bahseder misiniz?
Hairist benim için her sene ayrı bir macera. Bu maceraya atılmayı seviyorum. Erkan Güzel her sene Hairist etkinliği bittikten sonra bir sonraki senenin planlarını yapıyor. Onunla birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu fırsatı bana verdiği için teşekkür ediyorum. Hairist organizasyonu, kuaförlük sektöründe Türkiye’deki ilk ve en önemli bağımsız bir organizasyon.
Hairist’in geldiği nokta gerçekten gurur verici. Her sene büyüyen bir organizasyon. Son Hairist organizasyonunda 60’ı aşkın kuaför vardı. Bu kadar kuaföre de sanat danışmanlığı yapmak kolay değil. Türkiye’nin her yerinden, farklı bölgelerden, farklı birikimleri ile farklı dışavurumlarla geliyorlar. Hepsini bir platforma oturtmak zor.
Hairist benim için her zaman heyecanı yaşamaya devam ettiğim bir organizasyon olarak kalmaya devam edecek. Ben geçmişten günümüze Hairist’e katılan tüm kuaförlerin gittikçe daha fazla gözlemlediğini, gittikçe daha fazla sanatsal ağırlığının oluşmaya başladığını görüyorum. Bunu görmek ve her aşamanın içinde olmak da bana ayrıca mutluluk veriyor.
Zeynep Atasoy’a göre kuaförlük sektörünün sorunları nelerdir? Kuaförlük sektöründeki eğitim furyası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kuaförlük sektöründe birkaç tane aşmamız gereken ve ilerlememiz gereken nokta var. Sektörde en büyük sorun eğitim. Firmalar eğitim üzerine çalıştılar. Artık bir eğitim furyası ortaya çıktı. Başlangıçtan günümüze eğitim en büyük eksikken başka bir sorun olduğunu düşünüyorum. O da gençleri bu sektörde tutmak. Y ve Z kuşağının çabuk sıkıldığını bizlere oranla daha az sadık olduklarını görüyorum.
En büyük sorun da bugün kalifiye eleman yetiştirebilmek. Sadece eğitim ile olmuyor. Eskiden sadece eğitim ile ilgili olduğunu düşünüyorduk. Kuaför salonları sanat ile beraber ticaretin de döndüğü ve artık sanatın ticareti destekler hale geldiği işletmeler. Eskiden ticaret sanatı desteklerdi. İyi sanatçılar iyi salonlardaydı. Anlayışlar değişti, devir değişti. Kuaför salonlarını artık bir işletme gibi görerek işletme gibi yönetebilmeyi öğrenmeliyiz. Bu yöneticiliğin içerisinde ekip arkadaşlarımız ve gençleri yönetmek de var. Onları salonlara sadıklaştırmak da var.
Eğitim hep ekip arkadaşlarımıza değil yöneticilerimize marka sahiplerimize de gerekli. Hiçbir zaman ben biliyorum dememek gerekiyor.
Çünkü her zaman bize gelen farklı tüketicilerle, farklı ekip arkadaşlarıyla farklı konularda eğitmemiz gerekiyor. Eğitimin de sürekli olarak karşımıza aşılması gereken bir mihenk taşı olarak duracağını düşünüyorum.
Kuaförlerin teknik eğitimler dışında nasıl eğitimlere katılması gerekir? Salonlarda Y ve Z kuşağı ile nasıl bir iletişim olması gerekiyor?
Eğitimlerde anlattığımız bir buzdağı vardı. Buzdağının üst bölümü sanat bölümü; alt bölümü yöneticilik bölümü. Bugün kuaförler artık bana göre teknik konularda çok başarılar. Geldiğimiz noktaya kolay kolay gelmedi salonlar. Çok emek harcadılar. Günlerini gecelerine katarak teknik eğitimler aldılar. Bunları aldıktan sonra da yöneticilik bölümünde işletmecilik bölümünde uzmanlaşmak istediler. Ve baktığımızda işletme bölümü kolay bir bölüm değildi. Bizim bildiğimiz bir alan değildi. Ama esas gereken şey yöneticiliği öğrenmemiz gerekiyor. Birkaç tarzdaki yöneticilikten bahsedeceğim: Bir işletmenin iç müşterisi ve dış müşteri olarak iki tip müşterisi var. İç müşterisi ekibi bugün ekiplerimiz Y ve Z kuşağında. Onların yaşamları, beklentileri bizlerden farklı. Bizler gibi olmasını bekleyemeyiz. Biz onlar gibi olabilmeli, onları anlayabilmeliyiz. Dolayısıyla bence bugün her kuaför markası sahibinin genç kuşaklarla iletişim kurmayı öğrenmesi gerekiyor çünkü iç müşteriyi doğru anlaşamazsanız, doğru iletişim kuramazsanız işinde ilerleyebilmeniz mümkün değil. Ekiple aynı dili konuşmayı öğrenmesi gereken salonlar var.
Çalışanların salonda kalması için onlara gerekli koşullar sağlanıyor mu ona bakmak lazım. Bugün marka sahiplerinin kuaförlük dışında iç ve dış müşteri ile iletişimi öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Nasıl müşterilerimize sabır ve özveri gösteriyorsak ekibimize karşı da aynı iyi niyeti aynı sabrı göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Y ve Z kuşağı için iletişim birebir göz kontağı ile kurulmayabilir. İletişim internetin ucunda da olabilir. İletişimin şekilleri değişti. Ve bu değişen iletişim şekillerine de markaların gerçekten açık olması gerektiğini düşünüyorum.
Eskiden belirli magazin dergilerine reklam verirken şu anda artık öyle bir şey yapmıyoruz. Çok daha farklı mecralarda reklam yapıyoruz, farklı yerlerde iletişim kuruyoruz. Dolayısıyla tam da bu noktada değişen dünyada ne olup bittiğine marka sahiplerinin gerçekten ilgi göstermesi ve bu konuda kendini eğitmesi gerekiyor. Bugün salonlarımıza gelen müşterilerimiz bizden daha fazla moda hakkında bilgiye sahip olabilir.
Bizimde internetten yenilikleri araştırmamız gerekiyor. Bana göre en büyük eğitim eksikliği sektörümüzde dijitali kullanmak üzerine kurulu. Salonlarda hep çalışanların sürekli telefona baktıklarını duyuyorum. Çünkü iletişim kuruyorlar. Bu kuşağın iletişim yöntemi bu. Önemli olan o telefona baktığında bana yarayan ne görüyor. Nereye doğru evirebilirim. Çünkü onları değiştiremeyiz. Bizim zamanımızda kendi zamanlarıyla şimdiki zaman arasındaki en büyük fark bu aslında. Bizler göz teması kurarak iletişim kuruyorduk onlar tuş ile iletişim kuruyorlar. Bunun anlaşıldığı zaman salonlardaki kuşak çatışmalarında Y ve Z kuşağı ile marka sahiplerinin çok daha barış içinde yaşayacaklarına inanıyorum.
Salonlarda motivasyonun artması ve yetenekleri elde tutabilmek için neler yapılması gerekiyor?
Marka sahiplerinin kendilerine bu salonda daha iyi çalışabilmek ve daha iyi hizmet vermek için onları ne motive edeceğini sormaları gerekiyor. Ve daha sonra geri dönüp ekiplerine bu soruyu gerçekten dinleyerek sormaları gerektiğini düşünüyorum. Çünkü artık motivasyon araçları değişti. Eskiden uzun yıllar bir yerde çalıştığın zaman çok iyisin denirdi öyle bir şey yok artık. İnsanlar mutlu oldukları işlerde çalışmak istiyorlar. İnsanlar işlerini terk etmiyor, yöneticilerini terk ediyorlar. Bu kuaför salonlarının da ele alması gereken bir konu.
Öncelikle salonları iç müşterimiz dediğimiz ekiplerimiz için yaşanabilir, mutlu olunacak yerler haline getirmemiz gerekiyor.
Hep salonlarımızın dışını düşünüyoruz. Müşterinin gördüğü yerler muhteşem dekorasyonlar ama içeride yaşam alanı vermediğimiz sürece o salonda çalışan ekiplerimizin 12 saat ayakta durmalarını bekleyemeyiz. Onları esasında şu anda yaşamak mutlu ediyor.
Salonda motivasyonun artması yetenekli insanların hem yeteneklerini daha fazla ortaya çıkarmasını hem de daha uzun süre bizlerle kalmasını sağlayacak.
Bir kuaför ve kuaför salonu nasıl farklılaşır?
Bugün artık her salonda saç kesiliyor. Her salonda saç boyanıyor. Bunu yapmayı bilmeyen bir kuaför salonu olduğunu düşünmüyorum. Bu Türkiye’de eğitimin ne kadar yükseldiğinin bir kanıtıdır aslında. Bugün artık bunlar yeterli değil. Tüketicilerinin önünde giden salonlar farklılaşacaktır.
Tüketiciler salona geldiklerinde ellerindeki cep telefonlarından ya da tabletlerinden bize bir fotoğraf gösterip bunu istiyorum diyorlar. İşte bu aşama içerisinde ona nasıl bir hizmet sunacağımız çok önem kazanır hale geliyor. Kuaförün tam bu aşamada, müşterinin ne istediğini analiz edip, doğru konsültasyon ve doğru iletişim kurması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü artık tüketiciler de değişti. Eskiden tüketiciler bir kuaför salonuna geldiklerinde sana bırakıyorum derlerdi. Artık bırakmıyorlar, istediklerinin peşinde koşuyorlar. Dolayısıyla bana göre müşteri ile doğru iletişim kuran kuaförler farklılaşacaklar. Uzmanlaşan kuaför salonların da farklılık göstermeye başlayacağını düşünüyorum.
Yurtdışında olduğu gibi kuaför salonlarının belirli konularda da uzmanlaşacağını düşünüyorum. Bir kuaför salonu renklendirmede, kesimde çok iyi olabilir. Herkes her işi yapabilir ama herkes her işte başarılı olamaz. İyi yaptığın işte uzmanlaşıp diğer işlerin de yaptığın işe destek olmayı sağlayabilmek gerekiyor. Ne konuda müşterilerimize daha iyi hizmet vereceğimizi bilip, onu öne çıkarmamız gerekiyor. İşte o zaman farklılığın geleceğine inanıyorum.
Salonlar yaşayan organizmalar. Sektör de yaşıyor. Eskiden çabaladığımız birçok şeyin şimdi geçerliliğini yitirdiğini görüyoruz. Yıllarca yurtdışı randevu üzerine çalıştı. Biz hep salonlarda verimliliği artırmak için randevu sistemine geçmeliyiz dedik. Şu anda randevu sistemi bitiyor.
Kuaförlüğe baktığım zaman belirli dönemlerde uzmanlık önemli. Bazı dönemlerde randevu ile çalışmak verimlilik kazandırıyordu. Dün büyük metrekareli büyük salonlar görüyorduk şimdi gittikçe küçük metrekareli salonlar görüyoruz. Daha az ekiple daha çok müşteriye hizmet verildiğini görüyoruz. Daha çok asistan varken şimdi gittikçe her işini kendi yapan kuaförler görüyoruz. Bunların hepsi bizim sektörümüzün de değişen dünyaya ayak uydurmasının yansıması.
Bundan sonra da daha küçük metrekarelerde daha uzmanlaşan ekiplerin olduğu, daha hızlı servislerin sunulduğu salonlar olacak. Çünkü artık zaman önemli. Eskiden tüketici kuaför salonuna gittiği zaman bir saat saç kesimi bekliyordu. Artık tüketicinin öyle bir vakti yok. Ona cazip gelen şeyleri sunabilmeliyiz. Servisin de hızlanması gerektiğini düşünüyorum. Artık insanların sabrı yok. İlerleyen zamanlarda belirli konularda belirli salonları ziyaret edeceğimizi düşünüyorum.
Bir salona gidip bütün servisleri yaptırmak yerine bir salonda kesim hizmetini alabileceğini bir başka salonda renklendirme hizmetini alabileceğini düşünüyorum. Daha çok dünyaya bağlı salonlar olacak. Bugün ne yazık ki bizim dijital platformda sektörümüzün biraz daha yavaş gittiğini düşünüyorum. Eğitimlerde de aynı şey geçerli. Bütün bir günü artık kuaförler teknik eğitim için ayırmak istemeyecek.
Kuaför artık dijital ortamda bu eğitimi almak isteyecek. Birçok firma da bu konuda ciddi yatırımlar yapıyorlar ve ciddi ön çalışmalar yapıyorlar. Bu platformların açıldığını da biliyorum. Kuaförler artık eğitimlere pratiklerini geliştirmek için girecekler. Eskiden eğitimde daha teorik çalışıyorduk. Ama artık teoriyi destekleyecek pratiğe ihtiyacı var salonların. Müşteriye nasıl davranması gerektiğini öğrenebileceği, hızlı düşünebileceği ekipler yaratmamız gerekiyor. Geleceğin salonlarının buna doğru evrilebileceğini düşünüyorum.
Zeynep Atasoy’nun yaşam felsefesi nedir? Sizin için önemli olan nedir?
Mümkün oldukça hayatımda pozitif olmaya çalışıyorum. Pozitif olan tüm düşünceleri tutup negatifleri uzaklaştırmaya çalışıyorum. Hayatımda her gün biraz daha güzelliğe yer açmaya çalışıyorum.
Çevremizdeki enerjiler ne kadar negatif ise yaşamınızın o kadar negatif olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla basit ama güzelliklerle dolu bir dünya yaratmaya çalışıyorum kendime, yaşam felsefem bu. Güzel anlar yaratmaya çalışıyorum. Bir de yapı olarak biraz hareketliyim. Hareketimi doğru yerlere kanalize etmeye çalışıyorum. Spor yapmayı, seyahat etmeyi seviyorum.
Paylaştığınız bilgiler ve katkılarınız için teşekkür ederiz.