Kuaförlük sektörü denilince akla gelen ilk isimlerden Ali Gür ile kariyeri boyunca kazandığı deneyimleri, denemelerini, yanılmalarını, mesleğe bakışını, dünden bugüne geçirdiği devreleri konuştuk.
Kuaförlüğe ne zaman başladınız?
Kuaför olmak istediğime 12 yaşında annemin saçını kestikten sonra karar verdim. Onunla birlikte kuaföre gitmiştik, kendimi annemin saçını kesen kuaförün yerinde gördüm. İlkokulu bitirdikten sonra Beyoğlu’nda Rumelihan’da kuaförlüğe başladım. Mustafa Abuha ustamdı. Ondan çok şey öğrendim.
Kalfalık yaptığım sırada, Kadıköy Kızıltoprak’ta Miss Kuaför’de çalışmaya başladım. Askere gidip geldiğimde salon iflas etmek üzereydi. Orada çalıştığım süreç içerisinde müşterilerin beğenisini kazanandığım için dükkanı bana devretmeye karar verdiler. Salonun penceresine “ALİ GÜR GELDİ” diye yazı yazıldı.
Bana verilen bu sorumluluk ile birlikte kendimi daha çok geliştirmeye başladım. Kızıltoprak’ta çok iyi bir işim vardı. İyi bir noktaya gelmiştim. Fakat gelişimin değişim ile mümkün olacağı inancıyla, salonun yerini değiştirdim. Müşteriler her geçen gün biraz daha artıyordu. Bu şekilde devam eden bir çizgiden sonra L’Oréal Professionnel’in Genel Müdürü bana İçerenköy Carrefour’da salon açmamı tavsiye etti. Önce müşteri profilinin değişeceği için alışveriş merkezinde salon işletmek fikri beni kaygılandırdı. Başarının düşeceğini düşündüm. Fakat bir kaç ay sonra yanıldığımı anladım. Alışveriş merkezlerinin bambaşka bir dünya olduğuna inandım. Daha sonra Profilo Alışveriş Merkezi’nde salon açtım. 150 metrekare salona 7.500 kişi geliyordu. Daha sonra o hızla salon sayısı 24’lere kadar çıktı. Fakat her çıkışın bir inişi oluyor. Alışveriş merkezinde kira ödemek kolay değil. Şu an 17 salondayız. Ama alışveriş merkezlerinde kuaförlük eskisi gibi değil. Şu an cadde kuaförü olma yolunda ilerliyoruz.
Alışveriş merkezlerindeki kuaför salonlarında eskiye göre nasıl değişiklikler oldu?
Tepe Nautilus için çok fazla kira ödüyorduk. Kuaförler alışveriş merkezlerinin altında büyümeyi bekleyerek salon açıyor. Fakat bu yükün altından herkes gelemiyor. Ben kendime özgü bir tarzla her dönem olduğu gibi yeni bir yöntem buldum: Cadde kuaförlüğüne geçmeye ve bu lokasyonlarda franchise vermeye karar verdim. Artık bu noktalarda ilerlemeyi düşünüyorum. Her semtin bir caddesi var, bütün caddelere talip olacağım.
Franchise sisteminizden bahseder misiniz?
Ali Gür markası altında hizmet vermek isteyen kuaförlere Ali Gür Akademi’de eğitim veriliyor. Boyanın nasıl yapılacağından, kesim modellerine kadar her şey anlatılıyor. Ali Gür Akademi altında tüm personele sertifika veriliyor. Düzgün konuşma, vücut dili gibi eğitimler de oluyor. İsteyenler bu eğitimlere misafir olarak da katılabiliyorlar. Aynı dönemde aynı eğitimleri alıyorlar. Elemanın ihtiyacı olduğu sürece bu eğitimler verilmeye devam ediyor. Örneğin boya eğitimleri 6 hafta sürüyor. Fakat yeterli olmadığı taktirde elemanlar eğitimlere katılmaya devam ediyor.
Ali Gür salonlarının unisex aile salonları olması gerekiyor. Kadınlar saçlarını yaptırırken, eşlerinin sakallarını traş ettirmesini, salonlarda tüm ailenin gelip işlem yaptırmasını istiyorum.
Franchise sistemi ile marka bütünlüğünü sağlanmış oluyor. Aynı zamanda güven oluşuyor. Bu sayede bütünlük çerçevesinde kararlı adımlarla, doğru insanlarla ilerlebiliyoruz.
Biz mesleğimizden olmayan yatırımcılara da francise veriyoruz. Onlara işletmeci olarak salonun başında durmalarını söylüyoruz. Sektörün dışında olanlar kişilerin yatırım yapması çok daha hoşuma gidiyor. Ali Gür Hair Club’ları işleterek gelirlerini yükseltebiliyorlar.
Ali Gür Salonları ve Ali Gür Hair Club’lar arasında farklılık var mı?
Ali Gür salonlarında müşteriler standart hizmet alıyor. Ali Gür ve Ali Gür Hair Club arasında lokasyondan kaynaklanan fiyat farkı dışında her şey aynı.
Meslek dışında yatırımcıların salon başarısını nasıl buluyorsunuz?
İyi yönetebiliyorsa, başarılı olmaması için bir neden yok. Salonun kontrol gözü olsun istiyorum. Kuaförlük ile işletmecilik ayrı kulvarda. Franchise almak isteyen yatırımcılar ile birlikte salon yapısına karar veriyoruz, onlara ustanızı bulalım, arkanızda biz varız diyoruz. Bir gün bir yatırımcı ‘bir gün ben de Ali Gür olacağım’ demişti. Bugün salonu kuaförlerden daha iyi işletiyor. Sözler yerine geliyor.
İlk ne zaman franchise verildi?
01.01.2011 yılında İzmit, Adapazarı, Olivium olmak üzere 3 noktaya francise verildi.
Franchise vererek büyümek isteyen yeni nesil kuaförlere ne tavsiye edersiniz?
Ben çok tehlikeli bir yoldan geçtim ve bugün bu noktaya geldim. Herkesin aynı maceranın altına girmesini istemem. Caddelerde kuaför salonları açmak maliyet açısından daha uygun. Müşterilere iyi bir hizmet vermek bir markanın altına toplanıp, markanın verdiği eğitimlerden yararlanarak mümkün oluyor. Bir koleksiyon hazırlıyorsunuz. O koleksiyonu bütün müşterilere uyguluyorsunuz. Kendi gelişimini hazırlamayan kuaförlerin mesleklerinde ileriye gideceklerini sanmıyorum. Müşteriye verilecek hizmeti franchise verilecek salon çalışanlarına en ince ayrıntısına kadar anlatmak gerekiyor.
Dünden bugüne kuaförlük sektöründe ne değişti?
Son dönemde çok fazla kuaför salonu açıldı. Mesleğimizin en kötü tarafı, bir eleman bir yerde çalışmaya başlıyor, iki sene sonra aynı yerde salon açıyor. Bunun bir an önce düzelmesi lazım. Bir kuaförün buna ihtiyacı olmamalı. Müşteri dönüp dolaşıp yine alıştığı kuaför salonuna geri dönüyor. Çünkü orada bir yaşanmışlık, tecrübe var.
Salona baktığınız zaman hep genç çocukları görüyorsunuz, ben genç yıldız yetiştirmek onların da aynı yoldan gitmesini sağlamak, önlerini açmak istiyorum. Ben de seve seve franchise veriyorum. Paylaşmayı seviyorum. Müşteri kaybını kendime kayıp olarak değil, onlara ciro olarak görüyorum. Onların da bir yere gelmesine yardımcı olmak istiyorum. Çünkü ben nasıl ustam sayesinde olduğum yere geldiysem, onlarında bir yere gelmesini istiyorum.
Bugün kuaförlüğe baktığımızda dünden bugüne çok şey değişti. Daha önce dikkat etmediğimiz kilit noktalara odaklanmaya başladık. Örneğin belli aralıklarla dekarasyonu değiştiriyoruz, daha çok eğitim alıyoruz. Temizlik, hijyene önem veriyoruz. Günün modasını takip ederek, salona uyarlıyoruz. Herkes birikimleri doğrultusunda baktığından farklı şey görüyor. Çünkü kendini geliştiren ve vizyon sahibi olan biri bambaşka bir şey görüyorken, yerinde duran biri aynı şeyleri göremiyor. Dolayısıyla da yansıtamıyor.
İyi bir kuaför sizce nasıl olmalı?
İyi bir kuaförün vizyonunun daha geniş olmalı, kendini geliştirmeli, misyon yüklenmeli. Herkesin önü çok açık. Bu mesleğin çok maliyeti var. Birçok insan zarar ediyor, çünkü ekonomi çok değişti. Kazandığınız para ile giderleri ayarlamak çok zor. Gelir ve gider tablosunu yanyana koyulduğu zaman zarar edilmemesi gerekiyor. İşte bu yüzden kuaförlüğün yanında işletmeciliğin de çok iyi bilinmesi şart. Bunun için de herkesin eğitimlere katılmalarını tavsiye ediyorum.
Eleman bulurken sıkıntı çekiyor musunuz?
İstediğimiz gibi eleman bulamıyoruz, biz kendi çizgimizde eleman istiyoruz. Onu yetiştirmemiz gerekiyor. Bu yüzden eleman alırken gençleri tercih ediyorum. Onlar benim yıldızım. Onları hiçbir zaman karartmıyorum. Hep parlatmaya çalışıyorum.
Türkiye’deki Saç Tasarımı ve Güzellik Hizmetleri bölümü hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanınızda çalışan elemanın okul mezunu olmasını tercih eder misiniz?
Bence okul mezunu olması gerekiyor. Okulda sadece boyayı sıkmayı değil, boyayı nasıl hazırlayacağını, içine neler koyacağını, sıktığı boyanın içinde neler olduğunu, hangi rengi nasıl elde edeceğinin bilincinde olması gerekiyor.
Kuaförlük kolay bir meslek değil. İnsanın saçıyla, teniyle oynuyorsunuz, bu yüzden bunun sorumluluğunun altına girmek gerekiyor. Bir yerde kimya, hijyen bilmeniz, insan ilişkilerinizin iyi olması lazım.
Siz müşterilerinizle diyalog kurarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Eskiden müşterilerle iletişimim daha farklıydı. Ne istediklerini kafalarında netleştirmediklerinde bir öneri getirdiğimde çok mutlu oluyorlardı. Başka bir kuaför arkadaşım bir öneri getirdiğinde bunu yakalayamıyor. O an kuaförün o saç ile ilgili doğru şeyi hissettiğine göre şekillenen bir iletişim bu. Biraz duygusallık, işine olan aşk ile doğrudan ilgisi var.
Ben hissettiğimi yansıtıyorum. Müşteri kapıdan girdiği zaman saçı nasıl bir model keseceğimi, hangi renge boyayacağımı gözümde canlandırıyorum.
Müşteriye hayal ettiğiniz modeli anlatırken, önerinizi destekleyecek bilgi verdiğiniz zaman güvenle yaklaşıyorlar. Örneğin saçı yukarıdan toplandığınız zaman yüz daha ince görünüyor. Topuklu ayakkabı giydiğiniz zaman saçın nerede durması gerektiğini, nasıl duracağını ona göre belirlemeniz gerekiyor. Topuk yüksekse, saçın da yüksekten toplanması gerekiyor. Bu tecrübeleri zaman içerisinde kazanıyorsunuz. Önemli olan konsantre olabilmeniz.
HAIRiST hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daha önce yurtdışında şovlara katılıyorduk. Bizim yaratıcı güçlerimizin de çıkıp kendilerini sahnede göstermesi gerekiyor. Kendi yarışmamız da var ama HAIRiST’e katılmak isteyeceğiz. Bu yarışmalardan çok şey öğreniyoruz. Yarışmaya katılan kuaförlerin hem gözü hem de beyni doyuyor; onların bir adım ileri gittiklerini düşünüyorum. HAIRiST gibi bir organizasyona katılmak kuaförlerin meslekte sağlam bir adım daha attıklarını gösterir. Adım atan insan da hakettiği yeri bulur.
Peki,Estetica Dergisi için ne söyleyeceksiniz?
Estetica Dergisi Türkiye’de çıktığı ilk günden beri kuaförlere destek oldu, sektörde eksik noktaları giderdi. Bence Türkiye’nin en iyi dergilerinden biri.
Favori saç renginiz nedir?
Bakır kızıl
En çok hangi işlemi yapmayı seviyorsunuz?
Her şeyi, kesim, boya, röfle… Yenilemeyi, tekrar baştan şekillendirmeyi seviyorum.
Kuaförlüğü tek bir cümle ile tanımlar mısınız?
İyi ki kuaför olmuşum. Bir daha dünyaya gelecek olsam yine kuaför olurdum. Bu yolda çok zorluk çektim ama geldiğim nokta çok güzel. Bu mesleğe ve ustama binlerce teşekkür ediyorum.