Yarışmak kolay, yarışmacı olmak zor!
Tıpkı spor müsabakaları gibi… Yarışmacı olmak da ahlak gerektiriyor…
Yıllardan bu yana gerek yarışmaları izleyen, gerek yarışmalarda jüri üyesi olarak bulunan ve gerekse de 8 yıldan bu yana ülkemizin en büyük ve istikrarlı yarışmasının platformuna ev sahipliği yapan biri olarak yarışmalar ve yarışmacılar ile ilgili tabii ki izlenimlerim oldu.
Belki dışarıdan bakıldığında nasıl göründüğünü siz de merak edersiniz:
Kuaförlük sektöründe yarışmaların çok uzun bir tarihi var.
Otobüslere doldurulup katılım sağlanan ve katılan herkese madalya ve kupa dağıtılan yarışmaları hatırlayanlarınız mutlaka vardır. Bugün nerede, ne zaman ve hangi standartlarda düzenlendiği bilinmeyen bu yarışmalarda dağıtılmış bulunan ödüllerle salonlarını süsleyen ve gerçekten kazandığına inanları da hatırlayan olacaktır.
Günümüze geldiğimizde benzer durumların devam ettiğini görebiliyoruz.
İsteyen herkes istediği yerde istediği yarışmayı düzenleyebiliyor ve herhangi bir bazı olmadan ödüller dağıtabiliyor. Kimi yarışmalarda ise söz verilen ödüllerin verilmediği de olabiliyor. Üstelik ücret ödeyerek katılım sağlanmış olmasına rağmen… Bir meslek örgütünün meslek örgütü üyelerini düzenledikleri yarışmalara ücret talep ederek katmaları gibi absürtlüğün yanında söz verdiği ödülleri vermemesi normal kalıyor.
Neyse… Konumuz aslında yarışmacılar…
Kuaförlük sektöründe yarışmacı olmak kolay değil. Cesaret, heyecan ve tutku gerekiyor ki pek az kişi de var.
Ya kazanamazsam? Nasıl olsa tandıklarını seçerler beni seçmezler gibi ön yargılar katılımı etkileyen unsurlar.
Ancak cesaretli, heyecanlı ve tutkulu olmanın yanı sıra ahlak en önemli unsur…
Hatırlıyorum…
Hairist Yılın Kuaförü Yarışması’nın ilk yılları. Her katıldığı yarışmadan ki katılımcı sayısı bir elin on parmağını geçmeyen yarışmalara katılarak her yarışmadan garanti edilen ödüllerle dönen bir yarışmacının Hairist Yılın Kuaförü Yarışması’nın ardından oturduğu yerden parmak sallamasını… Beni seçmediniz, gösteririm ben sana gününü dercesine…
Hatırlıyorum…
Sadece bayan kuaförlerine açık olan yarışmaya katılan erkek berberinin yarışmaya katılımı kısıtlandığında ahlaksız ticari teklifini ve önyargısını…Ancak satın alınabilenlerin ahlaksız bir şekilde satın alma gayretiyle…
Hatırlıyorum…
Sektörün abilerinden bir tanesinin kendi salonunda çalışan bir yarışmacının dereceye girmemesinin ardından ‘bilirim ben bu yarışmaları ve kazananların nasıl seçildiğini’ diyip jüri üyelerini suçlamasını. Aldığı cevap ‘sizin jüri üyesi olduğunuz yarışmalar belki öyleydi ama şu an öyle değil’ karşısındaki suskunluğunu…
Hatırlıyorum…
Seçilmek için elinden gelen tüm şirinlikleri gösterip finalist olamadığında agresifleşenleri…
Hatırlıyorum…
Gençliğin verdiği heyecanla tavır alan ve ardından hatasını anlayıp özür dileyen güzel isimleri…
Hatırlıyorum…
Finalist olduğunda mutluluktan uçan ancak dereceye giremeyince gerçek yüzünü gösterip tehditler dahi savurabilen erdemsizleri…
Hatırlıyorum…
Kimin seçildiğini dahi bilmeden bölge ayırımı yapıyorsunuz ve doğu bölgelerinden kimseyi seçmiyorsunuz diyip suçlama yapan ancak kazananlar arasında güneydoğudan isimleri öğrendiğinde bilmiyordum diyip kolaya kaçanları…
Hatırlıyorum…
Hep tanıdığınız, tanınmış salonları seçiyorsunuz diyerek suçlama yöneltenlerin kazanların pek de tanınmamış kişiler olduğunu öğrendiklerindeki hayal kırıklıklarını…
Hatırlıyorum…
Tanınmış salon olduğumuz için özellikle seçilmiyoruz kılıfının ardına saklananları…
Hatırlıyorum…
Göz dolduran beyefendiliği ve sanatçılığıyla imrendirenlerin, çevrelerindekilerin dolduruşuyla nasıl birer ‘önemli duyuru’ habercisine dönüşüp ışıklarını kendi kendilerine söndürdüklerini…
Hatırlıyorum…
Aldığı dereceyi beğenmeyip ödül kupasını sahnede izleyicilerin önünde yere fırlatanları veya ödülünü unutup gidenleri…
Hatırlıyorum…
Aldığı dereceye ait fotoğraflarda salonunu boydan boya kaplatıp ikincilik ödülü de olsa meyvesini toplayanların nedeni bilinmez küstah şakşakçılıklarını…
Hatırlıyorum…
Yarışmaya katılacak yarışmacının modeline masrafını kendi üstlenerek ayakkabı satın alıp yarışmaya ayakkabıyla çıkmasını sağlayan koca yürekli jüri üyesini.
Hatırlıyorum..
Bize bu fırsatı sunduğunuz, mesleğimize bu yarışmayı kazandırdığınız için minnettarız inceliğinin ardından dereceye giremediklerindeki diğer yüzlerini…
Hatırlayabileceklerim o kadar uzayabilir ki…
Neyseki güzel hatıralar da az değil… Neyse ki Nurdağı’ndan, Samsun’dan, Gaziantep’ten, Bursa’dan, İstanbul’dan bu yarışma aracılığı ile tanışma fırsatı bulduklarımızla yaşadığımız güzel hatıralar kötüleri silip götürebiliyor.
Karanlık tek bir ışıkla yok olmuyor mu… Kirlinin yanında temiz, pırıl pırıl parlamıyor mu?
Yarışma kurallarını okumadan, puanlama ve jüri sistemini bilmeden, önyargılarla, büyük ciddiyetle değerlendirme yapan jüri üyelerine, yarışmaya saldırmak…
Evet bu bir önemli duyurudur!
Cesaret, heyecan ve tutku… Ama yetmiyor! Eksik olan önemli bir sözcük var: Ahlak!
Varsa katılmalısınız yoksa sadece bu yarışmada değil, zaten bu hayatta hiç şansınız yok…
Okumamış olanlara not:
1-Hairist Yılın Kuaförü Yarışması 4 puanlık barajlarla sınırlandırılarak jüri üyelerinin birbirlerinden çok uzak puanlama yapmalarının önü kesilmiştir. Kısaca; 10 jüri üyesinin A yarışmacısına verdiği puan ortalaması 30 ise 11.jüri üyesinin verdiği puan 25 ise bu jüri üyesinin verdiği 25 puan da ortalama puan olan 30 puana yükseltilir. Aynı jüri üyesi benzer hatalı değerlendirmeyi 3 kez yapmış ise değerlendirme kartı iptal edilir. Her yıl düzenlenen yarışmada iptal edilen kartlar oluyor mu? Evet, oluyor…
2-Jüri üyesi olmak da cesaret, heyecan, tutku ve ahlak gerektiriyor. Jüriye değerlendirme yapmadan önce yarışmanın şu maddesi okunur:
‘Değerlendirme günü herhangi bir etik nedenle yarışma sonuçlarının olumlu veya olumsuz etkileneceğine inanan jüri üyesi bu görevden isteğiyle çekilebilir.’
Bu ifadenin değerini bilmeyenler jüri üyelerine yönelik ithamlarına ve şakşakçılarının desteğini almaya devam edebilirler.
Yarışma devam ediyor… Cesaretle, heyecanla ve tutkuyla… Ahlak ise ne yazık ki kendini hemen göstermez. En güzel tarafı da bu…
Erkan Güzel Estetica Dergisi Genel Yayın Yönetmeni