Güzelliğin Peşinde… Kadir Alkan

Estetica Dergisi – Hairist projesi olarak Hush markası ile gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi erkek berberliğinin markalaşmış ismi Kadir Alkan ile devam ediyor. Kadir Alkan, mesleğe başlama serüvenini, üniversiteli olmasına rağmen neden bu mesleğe devam etmeyi tercih ettiğini ve deneyimlerini bizlerle paylaştı.

Kadir Alkan Söyleşisinden Bazı Alıntılar:

“Dedem, Tekirdağ’da köy meydanlarında sırayla insanların saçlarını keserek bu mesleğe başlamış. Babam da onun çırağı olarak mesleğe başlar. İstanbul’a gelmek ister ve saçını kestirmek için iyi bir berber arar. Cankurtaran’da, şu andaki dükkanımızın eski sahibi. “Sırada kaç kişi var ?” diye sorar. “Ben de berberim, sıradakini ben tıraş edebilirim,” der ki kendisine hızlı sıra gelsin. O tıraşı bitirdikten sonra dükkanın sahibi babamın tıraşını çok beğenir, “Sen nerede çalışıyorsun” diye sorar. “Babam da ben daha yeni geldim İstanbul’a” der ve gide gele adam babamı ikna eder, böylece babam o dükkanda çalışmaya başlar. Sonrasında da o dükkanın sahibi olur. Biz de mesleğe o dükkanda çırak olarak başladık. “

“Benim ilk dükkan tecrübem 16 yaşında oldu. Babam gerçekten çok vizyoner bir adamdı. Dedi ki, “Eğer benim yanımda kalırsanız daima Berber İrfan’ın oğlu olarak kalırsınız. Sizin kendi dükkanınız olmalı.” Bir rakibimiz vardı. O dükkan boşalınca babam dedi ki, “Yeni bir rakip gelmesin, ben dükkanı alayım, siz orada kendi yağınızla kavrulun. Gerekirse ben sizin kiranızı öderim ama siz burada yeter ki kendi ayaklarınız üzerinde durum ve yetişin.”

“Saat 16.30’da okuldan çıkıyordum 17.00’de dükkanda oluyordum. 16 yaşından beri randevu ile saç kesiyorum. Okuldan gelince kendi dükkanımda randevularımı karşılar, onları tıraş ederdim. Orada babam gerçekten önemli bir şey öğretti. Yancı olmaktan ziyade dükkan sahibi olarak müşteriyi karşılamak zorundaydık.  Babamın dükkanı ile bizim dükkanımız arasındaki mesafe de 100 metreydi. Hiç bizim dükkana gelmezdi. Bu, bizim erken yaşta yetişmemizi sağladı. Dükkanımızın ismi de Erhan Kuafördü. Ağabeyimin ismi Erhan. Sonrasında, salona ağabeyim benden daha az geldiği ve ben salonda ondan daha çok çalıştığım için onun da rızasıyla Salon Kadir olarak devam ettim. Kardeşim de hala bizim Sultanahmet’teki dükkanımızı işletmeye devam ediyor.”

“Bilgisayar programcılığı okudum. Ağabeyim benim bu konuda yetenekli olduğumu fark edip beni bilgisayar programcılığına kardeşimi de elektroniğe yönlendirdi. “Biz yarın öbür gün bir şirket açarız. Elektronik ve bilgisayar üzerine kompleks bir yapı olur, birbirimizi de güzel bir şekilde yönlendirebiliriz,” diye öngördü. Okulda da başarılıydık. 

“Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı okudum, sonrasında da işletme bitirdim. Pandemi döneminde de Başkent Üniversitesi’nde Koçluk bölümünü bitirdim. Furkan kendi mesleğini yapmak istedi ve ona devam etti. Ben, üniversiteyi bitirince kuaförlüğü, berberliği daha çok sevdiğimi fark ettim. Çünkü ben iletişimci bir adamım. Analitik zekam iyidir, bilgisayar başına oturduğumda da başarılı algoritmalar yazabiliyordum. Ancak, bütün gün bilgisayar başında oturmanın bana göre olmadığını fark ettim.“

“Bir sınıf arkadaşım vardı. Çok üst düzey bir firmada bizden önce başlamıştı. Ne kadar kazandığını sordum.  Ben dört tane asgari ücret kazanıyorum dedi. Hesapladım. “Bilgisayar programcısı olarak senin seviyene gelmem için  kaç sene çalışmam lazım,” diye sorunca, “En az üç yıl çalışman lazım” dedi. Bu hesaba göre ondan üç yıl sonra dört asgari ücret kazanacaktım. Ben zaten o dönemde berberlikten dört asgari ücret kazanıyordum. Programcılık yapmam maddi anlamda da mantıklı gelmedi. Bu işten de hiç kopmadığım için zaten yükselmiştim. Hem maddi, hem manevi, hem duygusal anlamda bu meslekte olmam gerektiğine karar verdim. Ancak, berberliğin de mevcut algısını değiştirmek istedim. Berber deyince akla, iddia, at yarışı oynayan, gereksiz muhabbetlere giren bir portre geliyordu.

“Ben mevcut algıyı nasıl değiştirebilirim, bu mesleği nasıl daha prestijli  hale getirebilirim diye düşündüm. Çünkü ben eğitimli, üniversite mezunu bir insanım. Sanırım Türkiye’de iki üniversite bitiren başka bir erkek berberi daha yoktur.  Firmalar ve akademilerle teknik eğitimlerimi tamamladım. Sonra diksiyon eğitimleri aldım. Hatta, “Hayırdır, sen  spiker mi olacaksın?” diye benimle dalga geçenler oldu. “Hayır”, dedim, “Burası benim sahnem ve ben müşteriye kendimi iyi ifade edebilmeli ve onu bir şekilde ikna edebilmeliyim. Yapacağım işi de iyi anlatmalıyım.”

“Ahlakı güzel insanları işe almaktan yanayım. Bir insan işte ahlaklı, sosyal hayatta ahlaksız olmaz. Bir insan ya ahlaklıdır ya değildir. Yeteneği az olabilir ama yeter ki ahlaklı ve dürüst olsun. Çünkü ben anne-babanın zamanında vermesi gereken eğitimi veremem. Az yetenekli olsalar da, ahlaklı ve dürüst çocukları bulup bunun üzerine ne katabilirim diye düşündüm hep. Onları yetiştirmeye baktım.“

Söyleşinin tamamını aşağıdaki viedodan izleyebilirsiniz.

Önerilenler

Benzer İçerikler