Veda ve Merhaba: Gülşah Camcı Yılmaz ve Volkan Yıldız

Gülşah Camcı Yılmaz Singapuar’a doğru yola çıkarken Volkan Yıldız ise bayrağı teslim alıyor. 

L’Oréal Profesyonel Ürünler Bölümü Genel Müdürü olarak görev yaptığı süreçte kuaförlük sektörüne çok büyük hizmetler veren, kuaförlüğün dijital dünyaya ve geleceğe taşınmasında büyük payı olan Gülşah Camcı Yılmaz, Türkiye’de elde ettiği bu başarıyı şimdi terfi ettiği Sub Mena (Güney Asya, Pasifik, Orta Doğu, Afrika) Bölgesi Gelişen Pazarlar Genel Müdürü pozisyonuyla taçlandırıyor. 

L'Oréal Professionel Türkiye’nin yeni Genel Müdürü ise özellikle e-ticaretteki deneyimiyle öne çıkan Volkan Yıldız oldu. 

Gerçekleştirdiğimiz röportajda Gülşah Camcı Yılmaz, L’Oréal Türkiye Profesyonel Ürünler Bölümü’ndeki macerasını değerlendirirken L’Oréal’in dünyadaki yeni vizyonu hakkında da bilgiler verdi. Yılmaz, ülkeye veda etmeden önce Türk kuaförlerine ve sektöre de önerilerde bulunurken, Volkan Yıldız, L’Oréal’in gelecekte her zaman olduğu gibi heyecan verici projelere hazırlandığının müjdesini verdi. 

Yıldız, Türkiye’deki kuaförlük sektörünün e-ticaretteki potansiyelinden kişisel meraklarına kadar pek çok şeyi okuyucularımızla paylaştı.

L’Oréal’e Mayıs 2012’de gelmiştiniz. Profesyonel Ürünler Bölümü Genel Müdürü olarak çalıştığınız dört yıla ilişkin bir değerlendirme yapar mısınız?

Gülşah Camcı Yılmaz: Bu sektör, çok küçük olmasına rağmen kuaför salonu çalışanları, mesleğin içinden yetişmiş zanaatkarları ve girişimcileriyle arkasında büyük bir ordu olan bir sektör. Başka ülkelerde de çalışmıştım ve geldiğimde, örneğin 2017 senesinde, çok değişmiş ve geçiş sürecinde olan bir sektör bulmuştum. 

Kuaförleri ve salonlarda çalışan ekipleri dinledik. O zaman sanatının, kârının farkında olan ama yeniyle nasıl baş edeceğini bilemeyen bir sektör ile karşılaşmıştım. Yıllardır bu sektöre hizmet veren bir firma olarak önemli bir misyonumuz vardı. “Eğer sektör böyle bir geçiş içindeyse bizim de sorumluluğumuz var,” dedik ve kendimize döndük. Bir değişim ihtiyacı varsa, ilk önce kendimizden başlamamız gerekiyordu. Çok ciddi bir iç hesaplaşmanın içine girdik. 

Gandhi’nin ünlü sözünde olduğu gibi, ‘dünyayı değiştirmek istiyorsan önce kendinden başla’.

Kuaföre geleceği göstermek için önce kendi içimizde değişimi başlatmamız, sektörde bir değer yaratabilmek için önce kendi içimizde bir değer yaratmamız gerekiyordu. Çok ciddi organizasyonel, yapısal bir değişimden geçtik. Bütün organizasyon  yapımızı, ekiplerimizi değiştirdik, bazı çalışanlarımızı koçluk programlarından geçirdik. Kuaförlükte bir değişim süreci başlattık. O günden bu yana en büyük gücümüz bu değişime çok inanmış, canla başla çalışan bir ekibe sahip olmamız. 

Dünya değişiyor, peki bizim buradaki rolümüz ne? Herkese vizyonumuzu gösterip, “Bizimle misiniz, bu zorlu yolda bizimle yürümeye hazır mısınız?” diye sorduk. “Korkmayın, bu yolda birlikte yürüyeceğiz ve ne yapılması gerekiyorsa birlikte yapacağız” dedik. 

Çok mutluyum ki sektörün önde gelen kuaförleri, genç kuaförler ve duayenler kendilerine düşen rolü çok iyi oynadılar. Bizimle çalışan ya da çalışmayan kuaförlere ciddi bir vizyon gösterdik. Hep birbirimizi destekleyerek gittik. Estetica dergisinin rolü de bu anlamda çok büyüktü. 

Dijital denince kuaförün aklına gelen şey sosyal medyadır. Önceleri buna çok direnen kuaförler oldu. Dijital Danışmanlık diye özel bir bölüm kurduk. Ve o gün sosyal medyaya direnen kuaförler, bugün parmak ısırtacak kadar iyi sosyal medya hesaplarına sahip oldular. Sonra kuaförlerle bambaşka işler yapmaya başladık. Satış ekiplerimiz iş ortağı ekipleri gibi çalışmaya başladılar. Hedefimiz her zaman ortak çalışma prensibiyle hareket etmekti. Eğitim ekibi olarak, gerek ilham verme gerek kuaförlerimize sanatsal ve teknik destek anlamında benzersiz, kıyas kabul etmeyecek bir ekibiz. Geleceği birlikte inşa edeceksek, bunu gerçekleştirebileceğimiz yeni bir alana ihtiyaç vardı. “Artık akademi yok, atölye var”, dedik. Atölye nedir? Birlikte çalışılan, yaratılan, birlikte geliştirilen, tartışılan bir ortamdır. Herkesin kullanımına böyle bir alan açtığımız için çok mutluyuz. Pandemi buna biraz ket vurdu ama şimdi tekrardan hızla yeniden burada bir araya geleceğiz.

Ekip sayısında bir değişiklik oldu mu? 

Gülşah Camcı Yılmaz: Ekip sayımızı azalttık. Bizim distribütörler ve kendi ekiplerimiz tarafında çok büyük ortaklarımız var. Ekip sayısında pazarın ihtiyaçlarına uygun bir ekip oluşturmak içine ekibin dinamiğini değiştirdik. Bizim arka planda, sahada çalışan ekibimiz çok fazlaydı. Biz, daha çok müşterilere hizmet veren ve müşterilerimizi daha çok dijital alanda eğitebilecek ekipler yarattık. Çok daha kalifiye, kuaförlere farklı alanlarda danışmanlık ve destek verebileceğimiz, çok daha verimli bir ekip oluşturduk. 

Sektör bizim hangi aşamalardan geçtiğimizi biliyor. Biz, uzun yıllardır sektöre hizmet veren insanlardan oluşan bir ekibiz. Bu, emeğin ve deneyimin devam edeceği, ek olarak gelecekten, dijitalden bahsedebilecek, kuaförün ve yeni tüketicinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verebilmeyi sağlayacak bir ekip yarattık. Yeniliğin ve deneyimin harmanı bugünkü L’Oréal’i oluşturdu. Kuaförlüğün deneyimli isimleri de kendi içlerinde bu yeniliği gerçekleştirebildikleri sürece başarılı oluyorlar. Bugün gördüğümüz bütün başarılı örnekler bu şekilde gelişiyor. 

Bütün bu değişimlere imza atarken pandemide  sektörün en önemli STK’sı Kuaförler Derneği’ni de işe dahil edip, el ele verip yasa koyucular nezdinde bunun çalışmasını beraber yapan sektörün ilk yöneticisisiniz. Bu da çok değerliydi. Bunun bazı neydi ve bunun nasıl sonuçları oldu?

Gülşah Camcı Yılmaz: Ben Özlem Şen ve Sertaç Önen gibi sektördeki farklı ekollerden yetişmeyim, onlardan çok fazla şey öğrendim. Sektörü dinlemek çok önemli. Sektördeki kuruluşlar ne kadar güçlüyse L’Oréal de o kuruluşlarla o kadar güzel şeyler yapabiliyor, çünkü bir fikir ve amaç birliği oluyor.

Çok mutluyum ve şanslıyım ki benim olduğum zamanlarda Kuaförler Derneği ve Hairist gibi platformlar gittikçe güçlenmeye başladılar ve el ele verip pandemi öncesinde ve sonrasında sektöre nasıl ışık tutabileceğimize kafa yorduk. Okullara gittik, vizyon toplantıları yaptık, vizyonumuzu okullara da anlattık, çocukları atölyeye getirdik. 

Covid zamanı geldiğinde herkes bir panik ortamında kaldı. Biliyorsunuz, bizim uluslararası ağımız çok güçlü, herkes bir şeyler paylaşıyor, birbirinden öğreniyor. Covid döneminde ise bu yoktu, herkes bir anda bir boşluğun içine düştü. O sırada silkindik ve L’Oréal Atölye Instagram hesabından, bu işin üstesinden birlikte gelebileceğimiz mesajını vermeye çalıştım. Hemen ekibimizle “Dönüşüm Muhteşem Olacak” projesini başlattık. Biz zaten “dönüşüm”, “birlikte dönüşme” kavramlarından çok bahsederiz. Hem bu hem de salonlara dönüşümüzü ifade eden bu projemize kuaförler de ekibimiz de çok güzel bir bağ kurdular. Evet salonlarımız kapalı, nasıl açılacağı belli değil, hijyen önemli bir sorun… Bu işin içinden çıkmak için konseyler kurduk. Kuaförler Derneği ile güçlerimizi birleştirip birlikte çalışmalar yaptık. Hem sektörümüzün duayenleri hem yeni yetenekleriyle kafa kafaya verdik. Sanayi ve Sağlık Bakanlıkları’ndan da gerekli bilgileri alıp salona nasıl döneceğimizi birlikte kurduk. Bir hijyen dokümanı hazırladık. Salonların nasıl açılacağıyla ilgili ön koşulları belirledik. Sektör açısından çok güzel bir çalışmaydı. Kuaförler de bu koşullara çok güzel riayet ettiler. Daha da güzeli, önde gelen kuaförlerin sosyal medyadaki gücü ve mesajlarıyla sektörde bir standart kurduk. Salonlarımızda bulaşın neredeyse hiç konuşulmadığı bir dönem geçirdik. Yurtdışında salonlar çok daha uzun süre kapalı kaldı. Bizim bu sürecimiz ise çok daha kısaydı. Bu büyük bir başarıdır. Gerek kuaförlerimizin kendi aralarındaki iletişim gerek müşterimize, ekiplerimize verdiğimiz değerin bir sonucuydu. 

Yeni göreviniz Sub Mena Bölge Yöneticiliği konusunda bilgi verir misiniz?

Gülşah Camcı Yılmaz: L’Oréal’de çok büyük değişiklikler oluyor. Dünya CEO’muz değişti. L’Oréal zaten dünyanın en büyük kozmetik şirketi. Şimdi bir amaç için uğraşmayı kendine daha da büyük bir hedef haline getirdi. Covid dönemini süper güçlü geçirdi ve dedi ki, “Ben dünyaya bir güzellik vaat ediyorum.” Dünyayı Harekete Geçiren Güzellik (Create the Beauty That Moves the World) mottosuyla dünyayı harekete geçiren güzelliği yaratma hedefine odaklandı. 

Saygı, birliktelik, çeşitlilik kapsamında coğrafi bölgelerini geliştiriyor. Daha az güçlü olduğu bölgelerde çok büyük yatırımlar yapma, gelişmemiş pazarlarda pazara destek olmayı ve pazarı harekete geçirmeyi ve güzelliğe yatırım yapmayı taahhüt ediyor. Bu amaçla da yatırım bölgeleri belirledi. Sub Mena, yani Güney Asya, Pasifik, Orta Doğu, Afrika bölgesi… Hindistan’dan Avustralya’ya, Dubai’den Singapur, Endonezya ve Malezya’yı, “Müslüman Güzellik” diye adlandırılan kavramı da işin içine alan bambaşka bir yatırım alanı belirledi. Çin, Japonya ve Güney Afrika haricinde tüm orta bölgeyi bir yatırım alanı olarak belirledi. Benim de rolüm bu bölgede gelişen pazarların genel müdürlüğü. Şu anda profesyonel ürünler bölümünde 8 ana ülkeden sorumluyum. Farklı güzellik anlayışlarımız olacak, yepyeni pazarlar ve ürünler lanse edeceğiz. Kuaförlerin çok büyük bir desteğe ihtiyacı var. Potansiyel çok büyük, o yüzden benim için inanılmaz heyecanlı, farklı bir yolculuk olacak.

L’Oréal’de rakamsal başarılardan bahsedecek olursak, ne söylemek istersiniz?

Gülşah Camcı Yılmaz: L’Oréal Professionel bölümünü,  bu ekiple birlikte neredeyse iki katına çıkardık. Bölümün ciro büyüklüğü iki katına çıktı. Aynı zamanda bizim bulunduğumuz bölgede, yaptığımız dönüşüm, dünyada “en iyi uygulama” olarak değerlendirildi. Biz bununla ilgili dünya toplantılarında pek çok sunum yaptık. Bu dönüşümü gerçekleştiren üç ülkeydik: Almanya, Fransa ve biz… Türkiye olarak bu değişimi gerçekleştirebilen, parmakla gösterilen bir ülke olduk. Rusya ekipleri bile gelip bizi dinlediler, takip ettiler. Dijital Danışmanlık ile dünyada başka bir “en iyiyi” yarattık. Tüm dünyaya bu anlamda örnek olduk.  Son dört yılda L’Oréal içinde en çok eğitim alan ekip olduk. Bu da benim en gurur duyduğum şeylerden bir tanesi. Pazar paylarımız sürekli gelişti. Son dört yılda her yıl pazar payı kazandık. 

Kuaförlere ve kuaför sektörüne ne tür öneriler sunmak istersiniz?

Gülşah Camcı Yılmaz:  Özellikle şu an dünya çok kaygan, önümüzdeki beş-altı senede çok daha hızlı bir değişim yaşayacağız. Bununla baş etmek ve bu değişimde bayrağı önde götürmek için iki önemli şey görüyorum. Birincisi şu: Kiminle çalışıyorsanız, kime hizmet veriyorsanız onu dinlemek zorundasınız. Onların beklentilerini dinlerseniz, ne yapmanız gerektiğini de çok iyi anlarsınız, çünkü onlar size doğru yolu gösteriyorlar. Müşterilerinizi lütfen dinleyin. Çalıştığınız firmaları da tabii ki dinleyin, ama sizin müşteri kitleniz size aslında ne yapmanız gerektiğini çok yakından gösteriyor ve söylüyor olacak. En önemli şey bu. Bu, L’Oréal olarak bizim de en iyi yaptığımız şeydir. 

İkinci önerim de şu: Dün konuştuğumuz şey bugün geçerli olmayabilir, o yüzden esnek olmayı öğrenmek zorundayız.

Deneyimli ve çok iyi bir kuaför olabilirim, çok şey bilebilirim ama dünya sürekli ve hızlı bir şekilde değişiyor.

Çok yeni, bambaşka teknolojilerle karşılaşacağız. Takip etmeyi ve kendinizi sorgulamaktan asla vazgeçmeyin. Başarılı, her zaman saygı duyduğum kuaför dostlarımın çoğu, genelde eğitimlerimizde en önde oturup not alan ve dikkatle dinleyenler. 

Sizden bir veda mesajı alabilir miyiz?

Gülşah Camcı Yılmaz: Çok uzun zamandır bu sektör içindeyim. Çok fazla dostum ve hocam var. Bu sektör girişimciliğin, sanatın, duygunun ve aynı zamanda akıl ve kalbi, emeği bir araya getirmeyi bilen bir sektör. 

Bu sektörde çalışmayı çok seviyorum, o yüzden bu yolda ilerlemeye devam ediyorum.

Birlikte çalıştığım, kafa kafaya verip bir şeyler yarattığım tüm dostlarıma çok teşekkür ediyorum. 

L’Oréal olarak ne başardıysak birlikte çalıştığımız insanlarla yaptık. Yolumuzun kesiştiği, canla başla çalışan tüm kuaförlere ve kuruluşlara çok teşekkür ediyorum. Yolunuz açık olsun. L’Oréal Türkiye’de büyük işler yapmaya, güzel işlere imza atmaya devam edecek. Birlikte çalışın, çalışmayın, L’Oréal’i izlemeye devam edin.

Şimdi Volkan Yıldız’a dönelim. Siz B2C olarak adlandırılan tüketici kısmından müşteri olarak adlandırılan B2B kısmına geçtiniz. Önceden kuaförlerle bir bağlantınız yoktu. Sektörü nasıl buldunuz? 

Volkan Yıldız: Profesyonel tarafta L’Oréal’de ilk kez kuaförlerle çalışacağım. Çeşitli illerde sektörün önde gelenleriyle tanışma fırsatım oldu ve açıkçası hayalimden öte bir vizyon gördüm. L’Oréal’in Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği yaratma gibi bir misyonu var ve biz Türkiye’de son birkaç yılda bunu fazlasıyla yerine getirmiş bir organizasyona sahibiz, o beni çok mutlu etti. 

Sadece satış noktası olarak bakmıyoruz, L’Oréal’in bu mesleğin gelişmesinde büyük bir misyonu var. Çıkış noktası da 1909’da kuaförler olduğu için, L’Oréal’in kuaförü bir satış noktası olarak görmenin ötesinde kuaförler aracılığıyla güzelliği yayma misyonu var. Kuaförlerin vizyonunu gördüğümde de çok etkilendim. Pandemide uzun süre devam eden bir durağanlıktan sonra hem salon sahiplerinin hem çalışanların gözleri ışıl ışıldı. O enerjiden çok olumlu etkilendiğimi söylemeliyim.

Kuşaklar arasında çok ciddi bir değişim var. Daha önce on yılda-onbeş yılda bir değişen kuşak isimleri işimdi beş yılda bir değişiyor. Bu hızlı değişimden dolayı yeni alışkanlıklar, yeni ihtiyaçlar ve istekler doğuyor. L’Oréal’in de bu kuşak değişiklikleriyle birlikte değişen hızlı dünyada iş ortaklıklarını geliştirme gibi bir misyonu var. Onunla ilgili de bir sürü güzel fikir, plan ve hazırlık var. L’Oréal Professionel tarafında da önümüzdeki yıllarda bizi müthiş bir heyecan bekliyor. 

Daha önce B2B’de Nestle Profesyonel tarafında görev alıyordunuz, değil mi?

Volkan Yıldız: Nestle Professionals tarafında perakende dışı bütün servislerinin yönetiminden sorumluydum. Orada müşterilerimiz şeflerdi. Kuaförlerin de  şeflerle benzer tarafları var, ikisi de sanat icra ediyor. Kendi profesyonelliklerini ve imzalarını katarak bir ürünü başka bir ürün haline getiriyorlar. Bir kuaförün yaptığı saç diğerinin yaptığına benzemiyor. Ama elbette, güzellik dünyası çok daha renkli, daha heyecan verici ve yeniliklere çok daha açık. 

Kuaförlükte gördüğüm müşteriyle bu kadar yoğun ve uzun süren alışverişi ve etkileşimi, başka hiçbir sektörde görmedim. Duygusal bağın büyük bir rolü var.

Yıllarca aynı kuaföre giden, kuaförüne gitmek için şehir değiştiren insanlar var. Kıbrıs’ta yaşayan, düzenli olarak İstanbul’a saç kestirmeye gelen tanıdıklarım var. O bağ başka hiçbir sektörde yok, dolayısıyla o bağı yeni ve özel servislerle geliştirmek gibi bir misyona sahibiz. L’Oréal’in bu misyona uygun müthiş bir ekibi de var. Biz de bu misyonu devam ettirmek için elimizden geleni yapacağız. 

L’Oréal’in teknolojiye ilişkin bir “Tekno Güzellik” söylemi var. Sizin e-ticaret tarafında güçlü bir kimliğiniz de var. Kuaförlüğün dijitalleşmesi konusunda neler söylemek istersiniz?

Volkan Yıldız: L’Oréal trendi çok önceden görüp buna yönelik erkenden yatırım yapan bir şirket. Türkiye’de daha güzellik özellikle e-ticarette hızlanmamışken L’Oréal tüketici tarafında çok büyük bir ekip kurduk. O  gün atılan adımlarımız L’Oréal’i bugün tüketici tarafında e-ticarette dünyanın 10 ülkesinden biri haline getirdi.  L’Oréal’in o gün gördüğü değişim, aynı şekilde bugün profesyonel tarafta da var.  Bunu zaten globaldeki pek çok inisiyatifte te görüyoruz. L’Oréal’in gelecek birkaç sene içinde hızlanacak birkaç projesi var. Pilot ülkelerden biri de Türkiye. Dolayısıyla yakın zamanda onları duyurmak için bir araya gelebiliriz. Benim de misyonum ekibimle birlikte bunları olabildiğince hızlı bir şekilde kuaförlerin hizmetine sunmak. 

Kuaförler şimdi salonlardaki ürün satışlarını e-ticarete de taşıma noktasında bazı adımlar atıyorlar.  Pazaryerlerinde yer alan kuaförler var. Bir de “Pure-player” denen kavramla kendi siteleri üzerinden satış yapanlar var. Bu anlamda söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Volkan Yıldız: Kendi tecrübemden yola çıkıp şunu söyleyebilirim: Türkiye, e-ticarette dünyada  kendine has bir noktada bulunuyor. Dünyayı ikiye bölersek tam ortasına Türkiye’yi koyabiliriz. Türkiye’nin batısı daha çok Pureplayer kısmında hızlandı, Avrupa’da özellikle güzellik tarafında örnekleri var. Türkiye’nin doğusunda ise Pazar yerleri bu işi daha hızlı bir şekilde götürüyor. Bir de Amazon’un, Türkiye’deki ilk yıllarında Trendyol’un, Hepsiburada’nın yaptığı karma operasyonlar var. Biz, türkiye olarak bu konuda da tam Doğu ile Batı’nın sentezi olduk. Hem Alibaba’nın hem Amazon’un aynı anda birlikte bulunduğu tek ülkeyiz. Hepsiburada, N11 gibi yatırımlar var. Ticaretin günden güne sürekli şekil değiştirdiği bir hal var. Ortada “süper app” denen yeni bir kavram var. Türkiye’nin bir tarafı, bu süper app’ler aracılığıyla e-ticaretin dokunduğu bütün noktaları yönetme gibi bir tarafa gidiyor. Bir taraftan da yeni fırsatlar doğuyor. O fırsatlar da şu: Süper app’ler üzerinden genel bir hizmet almak yerine, bazı tüketicilerin özelleştirilmiş hizmetler alma gibi ihtiyaçları var. Bu konuda da Pureplayer’ların daha hızlı büyüdüğü ülkeler var. Türkiye, bütün bunların ortasında. Hem pazaryerleri, hem süper app’ler hem de pureplayer’lar büyümeye devam edecek.

Dolayısıyla e-ticaret tarafında gelecek heyecan verici.  Ama bizim ana odağımız salonlar. Salonları hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor, çünkü orası güzelliğin yaratıldığı ana nokta. Bir güzellik markasının salon dışında, sadece e-ticarette güçlenmesi mümkün değil. Bu yüzden ana odağımız daima salonlar olmaya devam edecek. E-ticaret’te ürünlerimizin tüketiciye ulaştığı destekleyici yan bir kanal olmayı sürdürecek. 

Birazda kendinizden söz eder misiniz?

Volkan Yıldız: Geçmişte atletizm yaptım. Üniversite’ye kadar lisanslı futbol oynadım. Fenerbahçeliyim. Bir grup eski atletle birlikte Boğaziçi Üniversitesi Atletizim Gönüllüleri Derneği’ni kurduk. Atletizm Türkiye’de pek destek görmeyen bir spor olduğu için spor yapmak isteyen, atletizmle ilgilenen gençleri desteklemeye, onlara yol açmaya çalışıyoruz. Bu bir gönüllülük projesi. Bazı atletleri Türkiye’den uluslararası yarışmalara gönderdik. 

Gitar çalıyorum. Elektro ve akustik gitarlarım var. Müziği seviyorum. Çocuklardan sonra tabii eskisi kadar vakit ayıramıyorum. İki kız çocuğum var. L’Oréal’den sonra evin saç işleri bakanıyım. İkisi de çok uzun saçlılar, şimdi onlara karşı ayrı bir sorumluluğum da var. L’Oréal’de saça dair inanılmaz detaylar öğrenince, şimdi onların saçlarına farklı bakmaya başladım. 

Yemek yapmayı seviyorum. O da eski işimden kalma bir şey. Eğitim aldıkça hem kahve hem yemek üzerine bir merak geliştirdim. Mutfak sanatları ve home baristalık ile epey ilgileniyorum. Hem evde hem ofiste her türlü kahve makinem var. Bir kahve bağımlısıyım. 

Son dönemde daha çok liderlik üzerine kitaplar okuyorum. Simon Sinek kitaplarını özellikle seviyorum.

Son olarak kuaförlere bir mesajınız var mı?

Volkan Yıldız: Kuaförlük ve güzellik sektörü, kullanılan hizmetlerin müthiş bir hızla değiştiği, çeşitlendiği bir sektör. Heyecan verici bir gelecek var. Onlara en derin sevgilerimi iletiyorum. 

İnşallah, en kısa zamanda birçoğuyla da tanışma fırsatı bulacağım. L’Oréal’in misyonunu sürdürme tarafında da çok heyecanlıyım. 

Gülşah Camcı Yılmaz’a ve Volkan Yıldız’a yeni görevlerinde başarılar diliyor bu samimi röportaj için teşekkür ediyoruz.. 

Önerilenler

Benzer İçerikler