Fırtınadan Sonra

Saygıdeğer Meslektaşlarım, 

Şu sıralar evrensel bir kriz yaşamaktayız. 

Ülkemiz zaten zor bir sürecin içinden geçmekteyken, bir de son yüzyılın en hızlı yayılan ve bizi evlerimize kapatan virüsü, koronavirüs ile karşı karşıyayız. 

Başta biz kuaförler olmak üzere işini evinde devam ettiremeyen, online hizmet veremeyen gruplar olarak, mağduriyet dönemine girmekteyiz. Bu evrensel şoku nasıl idare etmemiz gerekir bilmiyoruz. Yönetimin bizlere ne katkı sağlayacağını da bilmiyoruz. 

Yapmamız gereken tek şeyin; panik yapmadan aklıselim davranmak olması gerektiğine inanıyorum. Farz edin ki; bir doğal felaket yaşıyoruz ve her felakette olduğu gibi bu felakette de yardım eli uzanacaktır diye ümit ediyorum. 

”Paranın, aklın ve kuvvetin geçmediği durumlar söz konusu olduğunda hepimiz eşitiz demektir”

Daha önce dünyada bu tür salgınlar, savaşlar, felaketler ve şokları yaşandı. Paniğin neden olduğu vakalar, bazen ölümün, yaralanmaların ve hastalıkların asıl nedenlerinin önüne geçti. 

Ülkemizde yaşanan durum, şu an tüm dünyada yaşanmakta ve bulunduğum ülkenin de durumu Türkiye’den daha farklı değil. 

Paranın, aklın ve kuvvetin geçmediği durumlar söz konusu olduğunda hepimiz eşitiz demektir ve tek yapmamız gereken, sabır ve dayanışmadır. Her sorunun nasıl ki üstesinden geliniyorsa, içinde bulunduğumuz durumunda üstesinden gelinecektir. 

Yakın zamanda yaşanan ve Avrupa’da avronun piyasaya sürülmesiyle başlayan kriz dönemini birebir yaşadım. 

Türkiye’nin kendi para birimi olduğundan sizler böyle bir krizi tanımadınız. O nedenle sizlere deneyimimi anlatmak, belki sizleri bir nevi teskin etmek için iyi bir örnek olur diye düşündüm. 

Bu konuyu 2012 yılında “Devir tasarruf devri’’ adlı yazımda kaleme aldım. 

O yazımdan alıntılar yaparak sizlere fikirler ve örnekler vermek isterim. Belki şu an işinize yaramaz, fakat bir müddet sonra bu bilgilere ihtiyacınız olacak. 

Yıl 2002 Ocak, Hollanda’da avro resmi olarak yürürlüğe girdi. 

Hollanda’da daha evvel kullanılan para birimi Gulden ile 2,2 kurunda ayarlanma yapıldı. İlk yıllarda biz esnaflar dahil tehlikenin kimse farkına varmadı, oysa daha önce 1 gulden olan ekmeğin fiyatı 1 avro olmuştu. Maaşlarda ve kiralarda 2,2 üzerinden düzenlemeler yapılırken, gıda dahil hiçbir tüketim ürününe yansımamıştı bu durum. Yani insanlar %2,2 fakirleşmeye başlamıştı. 

Çoğu esnaf, kiralarını ödeyemediği için dükkanlarını ve mağazalarını kapattı. Birçok firma eleman sayısını azaltmak zorunda kaldı ve işsiz sayısı giderek çoğalmaya başladı. Zaman içerisinde fiyatlar düşürüldü. Fakat hiçbir şey bu krizin en az 10 yıl sürmesini engelleyemedi. 2011 yılı, krizin en taban yaptığı yıl olarak tarihe geçti. Hollanda bu krizi sosyal yardım, hastalık ve işsizlik fonundan karşıladı. 

Peki ben ne yaptım? Esnaf olmam nedeniyle bu hakların hiçbirinden faydalanmadım tabi. 

Avronun piyasaya girdiği sene, altı yıl birlikte çalıştığım ortağım sağlık nedeniyle işi bırakmak istedi. Bunu duyduğumda ikinci çocuğuma hamileydim. Ve bizimle birlikte çalışan üç elemanım vardı. Henüz kalfa olduklarından ortağımın müşterilerini idare edecek durumda değillerdi. Hesaplarıma göre ortağım 2003 yılında, 1 haziranda işi bırakacaktı, yani çocuğumun doğacağı ay. İki seçimim vardı; ya onunla birlikte kapatmak ya da yola tek başıma devam etmek. 

Ben yola devam etmeyi seçtim. Dua etsem olmayacak şeyler yaşadım. Çocuğum iki ay erken doğdu ve ortağım ayrılmadan evvel iki ay evde kalma fırsatım oldu. Doğumda 4 litre kan kaybı yaşadım, ciğerlerim kan transferini kaldıramadığı ve durduğu için yoğun bakımda kaldım. Bu süreçte işyerini ortağım çekip çevirdi. Hem de kendi sağlık sorunları benimkinden daha iyi olmadığı halde. Hastaneden çıkar çıkmaz işe koyuldum. Ben eleman arama telaşında iken elemanların bazıları işi kendi bıraktı, birkaçını ben işten çıkarmak durumunda kaldım. Ben büyümeye çalışırken, ekonominin kötüye gittiğini ancak idrak edebilmiştim. Ağırlaşan ekonomik nedenlerle haftalık fön müşterilerimin sayıları azalmaya başladı. Boya ve kesim müşterilerim 4 ila 6 hafta arası gelirken, hiç gelmeyenler oldu veya iki üç ayda bir gelmeyi tercih edenler. 

Önlem olarak mecburen daha ucuz ürünlere yönelmek durumda kaldım, fiyatlarımı düşürmenin faydalı olacağını düşünerek müşterilerime daha uygun fiyat imkânı sundum. 

Faydasını gördüm evet, fakat kazancım giderleri anca karşılar durumdaydı. Tasarruf etmeye elektrik, su ve gazdan başladık. Patlayan lambaları led lambalarla değiştirmeye başladık. Sıcak su rezervleri çok elektrik harcadığından, kombi ile sıcak su tüketmeye başladık. Termostat kullanarak kaloriferin gereğinden fazla yanmasını önledik. Sadece bu sayede senelik 1000 avroyu geçkin tasarruf sağladık. İşe eleman yerine maaş ortağı aldık ve bu sayede vergiden tasarruf ettik. Bu önlemlere rağmen birikintilerle düze çıkıldı. Ev giderlerinde de tasarruf yapıldı çünkü, sadece eşimin geliriyle idare etmek durumundaydık. 

2015 yılına kadar işletme eski haline tekrar döndü. 

Bu kriz Hollanda halkına tasarrufu bir kez daha öğretti. Sadece tasarruf mu? Hayır. Şunu da öğrendik; Esnaf veya özel birey, hiç fark etmiyor; sigortaların yanı sıra işyeri için ve özel yaşamının tehlikeye girmemesi için muhakkak likit birikimin olması gerektiğini. 

 Biliyoruz ki; içinde bulunduğumuz durum bir fırtına ve elbette uzun sürmeyecek. Hepimiz tekrar işimizin başına geçeceğiz. 

Ancak kırık dökük elimizde kalanlarla tasarruf ederek atlatacağımız bu durumda sizlere “Devir tasarruf devri’’ diyorum ve yaşadığım deneyimin sizlere örnek ve yeni fikirler edindireceğine inanıyorum. 

Esnaf dükkanına giren her şeyin bir bedeli olur. Çıkan her şey için yine bedel ödenir. Esnaf olmayan bunu bilemez. 

Harcamalarımız, özel bireylere oranla daha yüksek vergilendirilir. Bir ev ekonomisi ile kıyaslandığında ise daha fazla giderimiz vardır. Bunların çok büyük bir kısmı kira, personele ödenen maaşlardan ve vergilerden oluşmaktadır. Az bir kısmı ise müşteri hizmeti, iş yerimizin ihtiyaçları ve kendimize kalmaktadır. 

Özellikle içinde bulunduğumuz şu zamanlarda, ekonomik durgunluktan zarar görmemek için bazı tasarruf yollarına gitmemizde fayda olacaktır. Bu konuda iş yerinizde uygulayabileceğiniz ufak tefek ama önemli önerilerde bulunmak isterim. 

  • Sosyal sigorta giderlerini düşüreceği için çalışanlarınıza ortaklık sunabilirsiniz. İşsiz kalmaktan, elemansız kalmaktan daha iyidir. 
  • Ürün alımlarınızda kontrollü davranın. Bildiğimiz üzere satıcılar dil dökmeyi iyi becerirler; cazibelerine kapılmayın. 
  • Gereğinden fazla ürün kullanmayın ve kullandırtmayın. Unutmayın ki boya, şampuan ve kremleri saçtan arıtabilmek için bir o kadar da fazla su, doğalgaz ve elektrik kullanmak zorundasınız. 
  • Milli servetlerimizi gereksiz yere kullanmamız direkt olarak cüzdanımıza yansıyacaktır. Bu nedenle su, elektrik ve doğalgaz kullanımlarınızı kısıtlamanızda fayda vardır. Son zamanlarda fazlaca kullanılan güneş enerjisi teknolojisi ile bu tür giderlerinizi en aza indirebilirsiniz. 
  • Tasarruf sağlayan bataryalar ve ampuller kullanabilirsiniz. Sürekli kullanılmayan alanlardaki aydınlatmaları kapalı tutabilirsiniz. 
  • Personelinizi bu konularda uyarıp, iyi eğitmeniz ekonominize çok büyük katkılar sağlayacaktır. 
  • Personelinizi gereksiz yere fazladan çalıştırmayın. Çok fazla personeliniz varsa küçülmeye gidin. 
  • Part-time sistemini uygulayıp personelinizi tamamen işten çıkarmak yerine daha az çalıştırarak yüksek maliyetten kurtulmuş olursunuz. 
  • Müşteriye sağladığınız pahalı ve lüks hizmetlerin yerine daha ucuz olanları tercih edin. 
  • Cihaz kullanılarak verilen hizmetler yerine manual hizmetleri artırabilirsiniz. Mesela saç yıkama esnasında daha uzun süreli masaj, daha pahalı bir şampuan kullanmanızdan daha etkili olacaktır. 
  • El ve güzellik bakımında da manual uygulamaları tercih edin. Bütün bunlar belki biraz daha fazla bedensel güç gerektirir. Fakat göreceksiniz ki bu tedbirler hem kasanızı hem de müşterinizi olumlu yönde etkileyecektir. Bu sayede zamanınız boşa geçmeyecektir. 
  • Tek kullanımlık ürünlerin yerine tekrar kullanabileceğiniz ürünleri tercih edin. 
  • Vakti geldiğinde tekrar lüks hizmetler yerine birikime gidin ki olası herhangi bir sonraki krizde tamamen parasız kalmayın. 

Sadece işveren değil çalışanlara da yükümlülük düşüyor. O da dayanışma içinde işyerini birlikte düze taşımak. 

Bir çoğunuz bunu gurur meselesi yapabilirsiniz. Ama unutmayın ki; gurur hiçbir zaman bizi gireceğimiz ya da içinde bulunduğumuz darboğazdan kurtarmaz. İş yerinizi tamamen kapatmakla yüz yüze gelmek yerine tasarrufa ve dayanışmaya gitmekte fayda vardır. 

Gün tasarruf günü ve bu ancak dayanışma ve yardımlaşmayla olacaktır. 

Bilginin şu günlerde karşılıksız verilmediği ve artık çok değerli olduğunu biliyorum ve bu değeri sizlerle paylaşmaktan mutluyum. 

Hepimize önce sağlık diliyorum. Güzelleşmeye birlikte devam edeceğimize inanıyorum. 

Önerilenler

Benzer İçerikler

2 YORUMLAR