Hollywood’un sofistike, tutkulu ve soğuk prensesi Grace Kelly ‘nin gizemli hayatı…
Philadelphia’da yaşayan dört çocuklu ailenin üçüncü çocuğu olan Grace Kelly, ortanca çocuk olmanın bunalımına sahip, az ilgi gören, sıradan, sessiz sakin bir kız çocuğu. Babası John Kelly, başarılı bir atlet. Onu küçük bir leydiden, hem soğuk hem de ateşli bir stara dönüşen hikâyesiyse oldukça ilginç.
ASİL ZENGİN KIZ
Grace, 17 odası bulunan bir malikanede yaşayan varlıklı bir ailenin kızı. Alman kökenli annesinin aktardığı disiplinle oldukça asil, zarif ve sıkıcı denecek kadar kibar bir çocuk olarak; Lady Grace olarak yetiştirildi. İrlandalı babası, dinine sıkıca bağlı olan bir katolikti ve evlatlarının da iyi Hıristiyanlar olmasına oldukça önem veriyordu.
Muhafazakar bir ailede büyümenin getirmiş olduğu kurallardan biri de Grace ‘in erkeklerin olmadığı bir okula gitmesiydi ve kız Katolik okuluna gitti. Her ne kadar ailesi, Grace ‘in sporla ilgilenmesini istese de o her zaman sahnelere ve tiyatroya ilgi duydu. Ve onlara rağmen sahne sanatlarına yöneldi.
Çocukluğunda sürekli hastalanan ve cılız bir çocuk olan Grace, 17 yaşından sonra muhteşem güzelliğiyle dikkat çekmeye başlamıştı. Fakat kendisine göre fazla uzun, fazla zayıf ve fazla çeneliydi.
USLU KIZDAN ASİ GRACE’E
Ailesinin öğretilerinden bir kez olsun çıkmayan Grace, New York’taki Amerikan Dramatik Sanatlar Akademisi’nde okumaya gittiğinde, Barbizon Kadınlar Oteli’ne yerleşti. Bu otele erkekler kesinlikle alınmıyordu. Fakat New York’ta yaşamak, baş döndürücü ve kafa karıştırıcı olabilir. Özellikle de bastırılmış bir çocukluk geçirdiyseniz…
1947 yılında, 18 yaşındaki Grace kendinden 11 yaş büyük bir adamla aşk yaşamaya başladı. Annesi Margaret, uslu ve asil kızının değişiminden oldukça endişe duyuyordu. Çünkü sorun, aşk yaşadığı adamla arasındaki yaş farkı değil, adamın evli ve Yahudi olmasıydı. Özellikle Yahudi olması kabul edilebilir gibi değildi. Bastırılmış çocukluğun onay alma arzusundan mı yoksa aşkının yarattığı isyan ve açtığı savaştan mıdır bilinmez, Grace her şeyi göze alarak evli ve Yahudi sevgilisini Philadelphia’daki malikanelerine götürerek ailesiyle tanıştırma çılgınlığını gösterdi.
1954: James Stewart ile Rear Widow setinde. 1954:Robert Cummings ile Dial M For Murder filmi
Ailesi bu ziyareti pek hoş karşılamadı ve bunu da fazlasıyla belli etti. Annesi, evli ve Yahudi sevgilinin eşyalarını karıştırdığında çantanın içinden çıkan bir kutu prezervatif ve boşanma kağıtları ortalığı fena halde karıştırdı. Bu isyan ateşini tetikleyen ilk aşk, son aşk olmayacaktı ve mutlu sonla bitmedi. Grace ‘in ikinci sevgilisi de pek iç açıcı değildi. Aktör olan Gene Lyons da Grace ‘ten yaşça baya büyük ve yine evliydi. Ama en azından hem Katolik hem de İrlandalıydı. Fakat içkiye olan zafiyeti nedeniyle bu ilişki de uzun sürmedi.
YUVA YIKAN KADIN MI İFFETLİ PRENSES Mİ?
Grace Kelly, Clark Gable gibi yıldızlara, Ali Han gibi ünlü playboylara kadar birçok tutkulu aşk yaşadı. Hatta Dial M for Murder filminin çekimleri esnasında tanıştığı Ray Millan’ın karısı ona ‘’ yuva yıkan bir kaltak ‘’ derken, dönemin en oyuncu ve ünlü dedikodu yazarı Hedda Hopper, onun nemfomanyak olduğunu bile söyledi. Dedikodular bununla kalmadı; yönetmen Henry Hathaway’in karısı ‘’ Onun yatmadığı adam yok!’’ demiş, biyograf James Spada ‘’ Yatağa haçıyla giriyor, üstünde sadece haç kolyesi varken kilisede günah çıkarıyor ve dönüşte yine başka biriyle yatıyor.’’ diyordu.
LADY ARTIK PRENSES
Annesinin kibar ve asil bir kız olmasını öğütlediği Grace, o yıllarda gerçek bir imaj yaratmıştı. Hem buz kraliçesi hem de ateşli bir aşık. Grace, bu imajı tutkulu ve muhteşem bir sanata dönüştürmeyi başardı. Şimdi herkes onu hem kıskanıyor hem de arzu ediyordu.
GİZEMLİ HANIMEFENDİ
Grace Kelly, zaten varlıklı bir aileden gelmiş olmanın hazmıyla Hollywood’un parıltılı dünyasından etkilenmiyor, bu da onu daha fazla arzu edilir kılıyordu. Oleg Cassini gibi varlıklı playboylar, zengin ve gösterişli hediyelerle onu etkileyemiyor, havalı partiler, yatlar, Avrupa tatilleri onun gözünü boyamıyordu. O naif, kibar, ışıltılı bir hanımefendiydi. Alec Guinness’in deyimiyle ‘’Bayan Enigma’’ idi.
Bayan Enigma, tüm bu dedikodular ve çalkantılı aşk hikayelerinin içinde 1950’li yılların Hollywood’unun da en çok kazanan yıldızı oldu.
O dönemde tahta yeni çıkan Prens Rainier III, büyüklüğü Central Parkı geçmeyen ülkesi Monaco’nun popülaritesini artırmaya çalışıyordu ve Prens’in danışmanlarına göre Hollywood starıyla gerçekleştirilecek bir evlilik, Monaco’yu yeniden cazibeli hale getirebilirdi. Önce bu teklif Marilyn Monroe ‘ya yapıldı. Monroe, bu teklifi kabul etmeye Monaco’nun Afrika’da olduğunu sandığı halde kabul etmeye razıydı. Fakat kraliyet Marilyn Monroe’yu bu evlilik için fazla seksi buldu.
1955 yılında gerçekleşecek olan Cannes Film festivali için Grace Kelly ‘nin de geleceği duyulunca, bu ziyaret derhal bir fırsata dönüştürüldü ve Prens Rainier ile Grace Kelly bir araya getirildi. Prens, tüm bu projelerden bağımsız bir şekilde ondan oldukça fazla hoşlandı. Sarayın bahçesinde beraber besledikleri kaplan yavrularının fotoğrafı gündemde deprem etkisi yarattı.
Babasına, büyüyünce prenses olacağını söyleyen Grace, bunu gerçekleştiriyordu. 30 milyon kişinin ekran başında izleyeceği düğün ‘’Yüzyılın Düğünü’’ olarak adlandırıldı ve Grace Kelly ile Monaco Prensi Rainier 16 Nisan 1956’da dünya evine girdi. Grace Kelly ‘nin unutulmaz gelinliğini MGM’nin Oscar Ödüllü tasarımcısı hazırladı.
1982 yılında Roc Agel’daki kır evinden dönen Prenses Grace ve kızı Stephanie, spor otomobilin kontrolünü kaybederek uçurumdan yuvarlandı. Kızı ağır yaralı olarak kazadertaan kurtulurken Grace Kelly kurtulamadı. Hayatın bir cilvesi gibi otomobil, ‘’ To Catch a Thief’te Cary Grant ile piknik yaptıkları yerden geçerken tepetaklak olmuştu. O hem tutsak hem de özgür, hem soğuk hem de ateşli bir prensesti. Bayan Enigma yaşamı ve ölümüyle de adeta bir mitolojiye dönüştü.
Prensesin Stili
Rear Window ve Oscar ödüllü Country Girl gibi filmlerin yıldızı Kelly, klasik üste ve sofistike bir tada sahipti, özel üstleri ve baldır hizasında olan kadınsı elbiseleri tercih ediyordu. Şık ve ikonik stili ile Kelly, Hermès’e en popüler çantalarından “Kelly” nin adını vermesi için ilham veren bir moda ikonu oldu. İncecik belini vurgulayan geniş etekleri, kaşmir süveterleri, gerçek çiçeklerle süslenen gece elbiselerini, her zaman kullandığı kısa beyaz eldivenlerini, uçuş uçuş pastel renkli giysilerini, Chanel tüvitlerini, inci kolyelerini, hala moda olan yüksek bel pantolonlarını ve büyük bir ustalıkla dizayn ettiği kombinlerini unutmamak gerekir. Kendisini stilini “Bana kaşmir bir takım, bir inci kolye ve bir beyaz eldiven vermeniz yeterlidir” diyerek özetliyor aslında. Parlak sarı, omuz hizası saçlarını sıklıkla kalın dalgalarla, ense topuzlarıyla ve yandan ayırarak kullanmayı tercih eden Kelly, o dönemde birçok kadının saçlarına ilham kaynağı olmuştu.