Mesleğine aşık bir kuaför: İzzet Tabak/ Röportaj

Kategori

Mesleğine aşık bir kuaför: İzzet Tabak

Türkiye’den Aveda salonlarının da katıldığı Aveda salonlarına özel olarak düzenlenen etkinlik içerisindeki Fashionista Yarışması’nda ülkemizi 2 kere temsil eden, mesleğine tutkuyla bağlı İzzet Tabak ile bir röportaj gerçekleştirdik.

hairistcomtr: Ne zaman ve nasıl kuaförlüğe başladınız?

İzzet tabak: Kuaförlüğe 1998 yılında başladım. 18 senedir kuaförlük yapıyorum. Doğma büyüme İstanbul’luyum. Ortaokul yıllarımda arabalara çok meraklıydım. Araba tamirciliği yapıyordum. Tarlabaşı’nda yaşıyorduk. Ağır Roman filminin çekildiği yıllardı. Efsane yıllardı. Benim bir arkadaşım vardı, kuaförlük yapıyordu. Ben araba altında çalışıp, ustama yardım ederken o her sabah yukarı doğru üstü başı tertemiz işe giderdi, akşam da tertemiz gelirdi. Hep ona özenirdim ama utangaç olduğum için kadınlarla çalışamam sanırdım. O zamanlarda sanatla uğraşmak istiyordum. Ben her konuda çok titizimdir ve temiz giyinmeyi severim. Mesleğe de biraz öyle başladım aslında. Kendime temiz bir iş seçtim. Ortaokulu bitirdikten sonra, 14 yaşlarında mesleğe adım attım. İlk zamanlarımda daha çok dergi ve katalog çekimlerine gidiyordum. O zamanlarda, o ortamda eksik yetiştiğimi anladım. Çünkü çekim ortamında sadece saç taranıyor ve topuz yapılıyordu. O yıllarda aslında kuaför salonunda çalışmak istediğimi fark ettim. Benim bir salonda çalışmam ve bir yerin patronu olmam lazımdı. Mesela insanların ‘İzzet burada mı? Biz saç kestireceğiz.’ diye sormasını istiyordum. Ben sadece saç taramak değil, saç renklendirme ve konsültasyon da yapmak istiyordum. Ama daha çok saç kesmek istiyordum. Hep onun hayalini kuruyordum. Hep böyle bir araştırma içerisindeydim. Sürekli Erdem Kıramer ismini duyuyordum. Arkadaşlarımla konuşuyorduk ve hepsi seni oraya almazlar diyordu. Bir yandan da boğulacaksam, büyük denizde boğulayım diyordum.

hairistcomtr: Peki Erdem Kıramer ile ne zaman tanıştınız?

İzzet Tabak: 16 yaşında Erdem bey ile tanıştım. Erdem Kıramer’in Etiler merkez salonunda çalışmaya başladım. Askere gidene kadar Erdem Bey’in yanında çalıştım. Askere gidip geldim ve yine Erdem Kıramer’de devam ettim. Sonra Erdem Kıramer’in başka şubelerine geçtim. Son olarak tırmana tırmana geldiğim bu noktadayım, Erdem Kıramer’in ortaklarından biriyim. Erdem Kıramer- Akmerkez şubesinin ortağı oldum. 16 senedir Erdem Kıramer’le beraberim.

hairistcomtr: Memnun musunuz?

İzzet Tabak: Çok memnunum. Kendimi dünyanın en şanslı insanı olarak görüyorum. Birincisi bu mesleği yaptığım için, ikincisi de Erdem Bey gibi bir duayenle aynı ortamda çalıştığım için ve beni bu salona ortak yaptığı için.

hairistcomtr:  O yıllardan bu güne kendinize neler kattınız?

İzzet Tabak: O yıllarda daha çok saç boyamaya ve müşteri sahibi olmaya çalışıyorsunuz. Yavaş yavaş kesim yapmaya da başlıyorsunuz. Ben daha çok saç kesmeye yoğunlaştım ve sık sık yurt dışında eğitimlere gittim. Aveda Akademi’de, Londra’da Sassoon Akademi’de, Akın Konizi ile Hob Akademi’de ve Paris’te Jacgues Dessange’da eğitim aldım. Daha çok kesim ağırlıklı çalışıyordum ama müşteri yoğunlaşınca saç boyamaya da başladım. Kesim insanıyım diyebilirim. Zaten Aveda gibi kaliteli bir markayla çalışıyorum. Bu yüzden şanlıyım. Aveda’nın sürekli eğitimleri oluyor ve onlara katılıyorum ama başka eğitimlere de gidiyorum. Eğitimi önemsiyorum ve fırsat buldukça eğitimlere gidiyorum.

hairistcomtr: Çalışırken disiplinli misiniz?

İzzet Tabak: Disiplin zaten olmazsa olmazlarım arasında. Mesela ben her sabah 8’de işimin başındayım. 8’i 5 geçe dükkana geleyim, o gün benim için gün bitmez. Akşam 8’den önce de dükkandan çıkmam. Sabah 8, akşam 8 çalışıyorum ve bir gün tatilim var. Ama bana yetiyor. İzin günümde bile bana ihtiyaç varsa salona giderim. Çünkü işimi çok severek yapıyorum. Sevmezsen zaten yapamazsın. Şu an bile İzzet burada mı diye bakmaya gelen iki kişinin saçını kestim.

hairistcomtr: Salona en çok kesim için mi yoksa renklendirme için mi geliyorlar? Siz hangisini yapmayı seviyorsunuz?

İzzet Tabak: Daha çok kesim için ama son yıllarda renklendirme için de çok geliyorlar. Ben ikisini de yapıyorum. Çünkü kestiğim saçı kendim görerek daha iyi renklendirebiliyorum. Eskiden saçı keserdim, colorist arkadaşıma yönlendirirdim ve başka kimseyi karıştırmazdım. Şimdi kestiğim saçı nasıl kestiğimi bildiğim için hangi rengi, nasıl uygulayacağımı daha net görebiliyorum. Colorist arkadaşa yönlendiriyorum ama istediğim gibi kesime uygun bir renklendirme çıkmıyor çoğu zaman çünkü saçı keserken hissettiklerini o boyarken hissetmiyor. Kestikten sonra hemen kendim renklendiriyorum ve hem işimiz uzamıyor. Kıramer’in hamurunda boyacılar ve taramacılar vardır. Senelerce öyle yetiştik. Mesela ben şimdi saçı keserken, kesime ruhumu yansıtıyorum, aşkla kesim yapıyorum. Kestiğim saçı kurutuyorum ve müşteriye sormadan boyayı hazırlıyorum. Bana güvenirler ve saçma bir şey yapmayacağımı bilirler. Güven çok önemli. Günde ortalama 20 servis yapıyorum. Ben her zaman müşterim salonda gezsin istiyorum, müşteri bana bağlansın istemem. Saçına herkes değebilmeli çünkü belki benim aklıma gelmeyen bir başka arkadaşımın aklına gelecek ve müşteri onu daha da beğenecek. Müşteri hoşnut olmazsa zaten geri sana dönüyor ve senin değerini anlıyor. Cep telefonu numaramı kimseye vermiyorum, herkes salonun numarasından ulaşıp randevu alabiliyor. Çünkü ben salonda yoksam diğer arkadaşlar var. Yarın bir gün ben olmazsam müşteri benim dışımda başka bir ele güvenebilmeli. Müşteriler kişiye değil, markaya bağlı olsun istiyorum. Şimdi benim burada adım Erdem Kıramer’den İzzet ama buradan ayrılırsam adım İzzet. O yüzden marka olmak gerçekten önemli. Taş yerinde ağırdır.

hairistcomtr: İleride kendi şubenizi açmak ve kendi markanızı oluşturmak istiyor musunuz?

İzzet tabak: Bu konularda çok vefalıyım. Bunu hayal bile edemiyorum. Erdem bey nerede nefes alıyorsa ben oradayım. O beni bu markaya layık gördü ve güvendi. Bu durum benim çok çalışmama da bağlı ama o beni layık gördüyse ve bana bu değeri verdiyse ben kesinlikle hiçbir yere gidemem. Zaten böyle bir şey düşünsem bile söyleyemem. Ben hissediyorum; bizim aramızda baba-oğuldan daha farklı bir şey var. O kadar şanslıyım ki. Benim ismimi biliyor, bana ‘nasılsın oğlum’ deyip sarılabiliyor. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Bizim tanışma hikayemizde ilginç. Erdem bey kendi akademimizde topuz semineri veriyordu. Salondan kimse katılmadı. Kimse müşterisini bırakıp salondan gitmek istemedi. Bende heyecanla ‘ben giderim’ dedim. Belki çok sıradan bir topuz yaptım ama Erdem Bey beni orada tanıdı. Bir kırılma yaşadık. Önceden de tanıyordu ama çok iyi tanımıyordu. Şimdi beni çok iyi tanıyor. Erdem bey bir duayen ve ona saygım büyük. Mesela Milano’da yemekte benden konuşma yapmamı istediler. Ben çok güzel dinlerim, herkesi dinlerim ve kısa konuşurum. O gün de nasıl konuşacağımı bilemedim ve dedim ki : “Bugün burada büyük abilerim ve arkadaşlarım var. 18 sene evvel ne kadar doğru bir karar vermişim kuaför olmayı istemekle ve Erdem Kıramer ekibinin bir parçası olmakla ve verdiğim karara şükürler olsun diyorum.” diye bir konuşma yapmıştım. Erkan bey ve Erdem bey bakıştılar ve iyi ki konuşamıyorsun dediler. Erdem bey o gün masa da bir söz söyledi. “Her zaman mesleğime, meslektaşlarıma ve kendime saygı duydum.” dedi. O günden sonra daha daha kafama yattı sözleri. Kendime saygım var ama özellikle mesleğime daha çok var. O cümle çok güzeldi. Sektörde saygı ve mütevazilik çok önemli. Erdem bey konuşmaya başlayınca onu dinlemeye başlarım, ondan ne kaparsam kardır diye düşünürüm. O yüzden iyi bir dinleyici ve uygulayıcıyımdır ama konuşmaya gelince çok başarılı değilimdir.

hairistcomtr: Aveda Master Jam’e katılma fikri nereden doğdu? Yarışmaya nasıl hazırlandınız?

İzzet Tabak: Aveda Master Jam 2 senede bir oluyor ve 2 seferdir derece alıyoruz. Biz diyorum çünkü arkamda sadece benim değil ekibimin gücü de var. Yarışmaya ilk girdiğimde çok profesyonel düşündüm. Çünkü fotoğrafların kriterleri var. Güncel bir dergide çıkacak nitelikte olması gerekiyor. Bu yüzden güzel ve profesyonel, saçı taşıyacak bir modele ihtiyacımız vardı. O yüzden bir ajans buldum. Oradan bir modelle anlaştım. Türk kuaförü böyle durumlarda annesi, kardeşi, arkadaşı ya da müşterisiyle çalışıyor. Belki çok güzel kesimler yapıyor ama model saçı taşıyamıyor. Sonra çok profesyonel bir makyöz ve moda fotoğrafçısıyla çalıştım. Aslında bir sıfır önde başlamış oldum. Mesela ilk başlarda renk çalışmıştım ama baktım ki herkes renk çalışıyor. Benim rengin üstüne bir şeyler koymam gerekiyordu. Mesela geçen sene örgülü bir saç taradım ve üstüne renk uyguladım. Ben biraz mimar gibi düşündüm ve kolaya kaçmadım. Profesyonel olmayan modellerle de çalıştım ama poz veremiyorlar. Profesyonel modeller fotoğrafçıyı yönlendiriyorlar.

hairistcomtr: Bu yıl hazırladığınız modelinize nasıl hazırlandınız? Nelerden esinlendiniz?

İzzet Tabak: Yurt dışındaki kuaförlerden örnek aldım. Bizim için güzel bir şanstı. Benim evimde bir odam var, 3 tane eğitim kafası var ve gece birden aklıma bir şey geldiğinde kalkıp saç toplayıp, kesebiliyorum. O saatte renklendirme yapmıyorum ama saç şekillendiriyorum. Bana yarışmayı kazandıran o  tasarımı ortaya çıkarana kadar sürekli çalıştım, aklımdan bin bir tane model geçmişti. Bir kere her şeyden önce diğer saçlardan bir farkı olması lazımdı. Arkadaşlarımın yapacakları saçları düşündüm ve daha farklı olmasını istedim. Bir de artık Türk kadını çok güçlü her konuda. Eskiden makyaj yapan kadın yoktu, şimdi makyajsız dışarıya çıkan kadın yok. Eskiden hiçbir kadın saçını kestirmezdi, şimdi herkes kısa saçlı. Güçlü kadından yola çıktım. Hep bunu hayal ettim.

hairistcomtr: Kuaför olmasaydınız ne iş yapardınız?

İzzet Tabak: Düşünmedim. Dünyaya bir daha gelme şansım olsa yine kuaför olurdum.

hairistcomtr: Kuaförlük dışında neler yapıyorsunuz?

İzzet Tabak: Arabalara her zaman çok meraklıydım. Kuaförlükten önce araba tamirciliği de yaptım. Bende Murat 124 var. Bu araba bana 10 sene evvel dedemden kaldı. Dedem Isparta’daydı ben arabayı oradan getirdim. Arabanın camlarını kendim kırdım ve sadece arabanın gövdesi kaldı. Her tarafı  yıkandı ve temizlendi. Araba orijinaline sadık kalınarak yeniden yaratıldı. İtalya’dan bile getirdiğim parçalar oldu. Yağmurda, karda dışarıya çıkarmıyorum, zarar görmesini istemiyorum, ona gözüm gibi bakıyorum. Şimdi evimin garajında duruyor. Trafik olmadığı ve havanın güzel olduğu zamanlar çıkarıyorum.

hairistcomtr: Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz? Sosyal medyanın kuaförlüğe artıları neler?

İzzet Tabak: Artık sosyal medyayı kullanmayı bilmeyen yok diyebilirim. Sosyal medya kuaförlük mesleği için de büyük önem arz ediyor. Geçmiş yıllarda bir saç modelinin yapımını sadece sınırlı kaynaklardan görüp izleme şansımız vardı. Fakat şimdi önümüzde yüzlerce seçenek var. Beğendiğimiz bir saç artistinin kesim veya topuz videosunu internette rahatlıkla bulup izleyebiliyoruz. Fikir edinip salonlarımızda müşterilerimize uygulayabiliyoruz. Bu da sosyal medyanın gücüdür. Sosyal medyada saç kesim, ombre ve topuz gibi etiketlerle paylaştığımız modellerimiz biz kuaförler arasında da tatlı bir rekabet ortamı yaratıyor. Rekabet seven bir kuaför olarak sosyal medyanın en hoşuma giden tarafı bu diyebilirim. Çünkü rekabet duygusu sanatı ve yaratıcılığı ortaya çıkaran gizli bir silah gibidir. 7’ den 77’ ye herkesin en az bir sosyal medya hesabı var. Hayatımızın büyük bir bölümünde ciddi bir yer işgal ediyor. Gün boyu bütün gelişmeleri, son haberleri benim için en önemlisi modayı sosyal medyadan takip eder olduk. Bu durum büyük bir alışkanlık, hatta bağımlılık oldu desem yeridir. Fakat gözlemlediğim bir durum var her ne kadar adı sosyal medya diye anılsa da doğru kullanılmadığı zaman sosyalleşmemizi de engelleyebiliyor. Bu yüzden sosyal medyaya gösterdiğimiz ilgiyi ve alakayı eşimize dostumuza arkadaşlarımızı ihmal etmeden bir arada tutmalıyız.

hairistcomtr: Meslektaşlarına neler söylemek istersin?

İzzet Tabak: Dünyanın en kutsal ve en güzel mesleğini yaptığımızın altını bir kere daha çizmek istiyorum. Ben her sabah 5.30’ da kalkıyorum ve her sabah koşuyorum, onlarda koşsun. En önemlisi her sabah 8’ de randevum olsun ya da olmasın salonumun başında oluyorum, onlarda olsun. İnanın bu dediklerimi yaparlarsa yaratıcılıklarının ne kadar yükseklere tırmandığına şaşıracaklar. Bu sorunun cevabına mesleğimizin ve markamızın duayeni Erdem Kıramer’in sözlerini eklemek istiyorum:

“Kendime saygı duydum, mesleğime saygı duydum, meslektaşlarıma saygı duydum…   “       

Önerilenler

Benzer İçerikler