İnsan emek verdiğini sever
Her yeni teknoloji, insan hayatını kolaylaştırır. Arabadan uçağa, asansörden telefona kadar her teknoloji insanın daha kolay bir hayat yaşamasını sağlar. Önceleri bin bir zahmetle yaptığı şeyleri insan, teknoloji sayesinde kolayca yapmaya başlar.
Fakat insan, bu kolaylığa o kadar hızlı alışır ki aslında her biri birer nimet olan birçok ürün ve hizmetin değerini bilmez olur. İnsanın önüne hazır gelen her şey aynı hızla sıradanlaşır. Ama insan, kendi emeğiyle ortaya çıkardığı her şeye çok daha fazla değer verir. Genel kural olarak insan emek verdiği her şeyi sever. İnsana kendi yaptığı değerli gelir; çünkü insan üretmekten, işe yaramaktan mutluluk duyar. İnsan sadece sevmekle de kalmaz, emek verdiği her şeyi aynı zamanda sahiplenir.
Araştırmalar, üretim sürecine -fikirlerini söyleyerek- katkıda bulunan insanların, söz konusu ürünlere daha çok değer verdiklerini ve onları benimsediklerini kanıtlar. İKEA’nın başarısının arkasındaki önemli etmenlerden biri de budur. İnsanlar pakette aldıkları tahtaları evde vidalayıp kurdukları masanın oluşmasına kendileri katkı verdikleri için, onu daha çok sevip, sahiplenirler. Başlangıçta tahtalar ve vidalardan oluşan bir paket, kendi emekleriyle masaya dönüştüğünde, oların gözünde daha değerli olur. Sadece su ekleyip, pişirilerek kek yapmayı sağlayan hazır karışımlar, hiç rağbet görmezken; yumurta, yağ ve süt eklemek gereken karışımların dünya çapında başarılı olmasın arkasında da aynı etmen vardır. Kadınlar, elbette kolaylık isterler ama hazır çorbalara, hazır pudinglere rağbet etmezler. Kendi katkılarını görecekleri ve gösterecekleri çözümler isterler.
Bir insanın çocuğuna bağlanmasının arkasındaki neden, kan bağı değil, onu büyütürken harcadığı emektir. Anne babalar çocuklarını o kadar sevip sahiplenirler ki, onlara tarafsız bir gözle bakamaz olurlar. Anne babaların, kendi çocuklarında başkalarının hiç görmedikleri özellikleri görmelerinin nedeni budur. İnsanlar sadece çocuklarını değil, besledikleri evcil hayvanları da aynı nedenle severler. Bir kedi, köpek, kuş ya da balığın insanlara verdiği mutluluk, onlar için harcadıkları emek ve bu emek sonucunda aralarında gelişen bağdır. Emek vererek bakmak da büyütmek de üretmek de insanı mutlu eder. İnsanlar emek verdikleri her şeyi, hem daha çok sever hem daha çok sahiplenip savunurlar. Emek verdikleri her şey üzerinde kendilerini hak sahibi görürler.
Dan Ariely, sahipliğin sadece maddi şeylerle sınırlı olmadığını, inançlar, bakış açıları ve fikirler için de geçerli olduğunu söyler. İnsan, geliştirilmesinde emek verdiği fikirleri de sahiplenir ve savunur. Gerçek liderler, bu sahiplenme duygusunun gücünün farkındadırlar. Bu nedenle yönettikleri kurumlarda, çözüm sürecine mümkün olan en çok sayıda insanı dahil ederek, onların katkılarını alırlar. Böylece aldıkları kararı çalışanların sahiplenmelerini ve bu fikrin savunucusu olmalarını sağlarlar. Bu liderler, katılımcı yönetimin sihrinin sahiplenme duygusunda gizli olduğunu çok iyi bilirler. Hayatın bütün alanlarında geçerli bir kuraldır: “İnsan emek verdiğini sever.” Bu kural işletmelere, hem yönetim hem de pazarlama alanında çok önemli fırsatlar sunar. Katılımcı yaklaşım, sadece müşteriler için değil, çalışanlar için de son derece önemlidir. Çalışanlar işletmenin kararlarına katkı yaptıkları ölçüde, yaptıkları işi ve şirketi sahiplenirler.
İnsanın ürettiği ya da üretimine katkıda bulunduğu her şey, onun için biricik ve değerli olur. Hepimiz bu ilkeden hayatın her alanında daha çok yararlanmasını bilmeliyiz.
Kaynak: www.temelaksoy.com
hairist.com.tr’nin resmi
mobil uygulaması Android ve IOS işletim sistemli akıllı telefonlarda!
İndirmek için tıklayın:
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mobiroller.mobi9450942228
https://itunes.apple.com/tr/app/hairist/id982145975