Estetica Dergisi – Hairist projesi olarak Hush markası ile gerçekleştirdiğimiz “Güzelliğin Peşinde” belgesel serisi tüm hızıyla devam ediyor. Serinin yeni konuğu Yusuf Koçyiğit, kuaförlüğe başlama serüvenini, deneyimlerini ve kuaförlüğe ilişkin fikirlerini bizlerle paylaştı.
Yusuf Koçyiğit belgeselinden alıntılar:
“13 yaşından beri kuaförlük yapıyorum. Tam 40 yıl. Erzincan, Refaheli’den İstanbul’a geldik ve ben ilkokula İstanbul’da başladım. Tabii şivemiz farklıydı, uyum süreci biraz zor oldu. Öğretmen, bir gün “Yarın, yazılı yapacağım” dedi. Ben de, “Öğretmenim, kaç dal getireceğiz?” diye sordum. Bizim lehçemizde dal, sayfa demektir. Bütün sınıf bana güldü. Öğretmen de dedi ki, “Doğru söylüyor, sayfanın öz Türkçesi daldır, yani yaprak.” Maltepe’de arkadaşlarımla Bostancı’da apartmanlara kömür taşıyorduk. Ailemin bundan haberi yoktu. Daha sonra çalışmak istediğimi söyledim. Çocuk yaşta Moda’da bir kuaför salonunda başladım. Çok da sevdim. Bahşiş alıyordum, normalde göremeyeceğim insanları görüyordum. Orası yaşayan bir okul gibiydi benim için.”
“Hiç unutmuyorum, bir bayram arifesi, Bahariye Caddesi’nden aşağıya yürürken Diker Giyim diye bir mağaza vardı. Orada yanları körüklü bir pantolon ve kısa kollu çok güzel gri bir gömlek vardı. Hep önünden geçip onları almayı hayal ediyordum. Arife günü maaşımı almıştım. O zaman haftalık alıyorduk. Benim maaşım da 500 liraydı. Beğendiklerimi almak için mağazaya gittim ama ikisi 750 lira ediyordu. “Benim o kadar param yok,” dedim, çıktım. Arkamdan biri seslendi, “Gel” dedi. “Ne istiyorsun?” diye sordu. Dedim, “Pantolonla gömleği almak istemiştim ama param yetmedi.” “Gel” dedi bana. Mağazanın sahibi yüz lira da bahşiş verdi bana. Hiç unutmuyorum. Bir şeyleri kendi paramla alabilmek, kendi dünyamı kuruyor olabilmek hoşuma gitti. Moda o zaman İstanbul’un en güzel semtlerinden biri. Herkes akşamları çok şık giyiniyor. Çok güzel bir ambiyans vardı. Hala da hayalimdir, Moda burnunda bir ev al alıp orada oturmak.”
“İkinci olarak Bağdat Caddesi’nde Dez Kuaför’de, Osman Özer’de işe başladım. Eskiden Bağdat Caddesi sayfiye yeriydi. 70’lerde iyice hareketlenir hale gelmişti.”
Osman Ağabey’le de hiç unutamadığım bir anım var. O zamanlar genciz tabii. Arkadaşlarla bir gün gezmek istedik. Ben, “Osman Ağabey, kardeşim hasta, hastaneye kaldırmışlar, gidebilir miyim?” dedim. “Nerede” diye sordu. “Göztepe Hastanesi’nde,” dedim. “O zaman biri de seninle gelsin, yalnız gitme,” dedi. “Yok ağabey, ben kendim giderim,” dedim. Para da verdi, “Al, üzerinde bulunsun,” dedi. Feneryolu’nda arkadaşlarla buluştuk. Belki de hayatımda yediğim en büyük dersti. O gün işi kırıp denize gidecektim. “Ben gelemiyorum,” dedim. Gitmedim onlarla, işe döndüm. Osman Ağabey’e de, “Kardeşim iyiymiş,” dedim. O gün arkadaşlarımla gitseydim kendimi çok kötü hissederdim. Kendisine de tekrardan çok teşekkür ediyorum.
“Üçüncü olarak Ali Gür, Kızıltoprak ve Çiftehavuzlar’da çalıştım. 87 yılına kadar çalıştım orada. Askere gidene kadar Moda Deniz Kulübü’nde çalıştım. Çok yetenekli değildim ama çok sabırlı ve kararlıydım. Barbaros’la ben vardık. Orada kendimi çok geliştirdim.”
“Muharrem Ağabey yirmi yıl Londra’da kalıyor. Sonra vatan hasretine dayanamayıp gelip London kuaförü kuruyor. Ben gittiğim zaman yanında kimse kalmamıştı. Bir tek kişi vardı, o da şu anda eşim olan Nebahat Hanım’dı. Muharrem Ağabey’in yanında işe başladım. Yakup askerdeydi. Muharrem Ağabey de o dönem salonu kapatıp tekrar Londra’ya dönece, ben ve Yakup’u da yanında götürecekti. Konsoloslukta pasaport işlemlerini yaparken, “Daha şimdiden kimse bizi adam yerine koymuyor. Ben yapamam,” dedim. Muharrem Ağabey’e de, “Ben gitmek istemiyorum. Salonu bize bırak, ama tek bir şartım var- sen başımızda duracaksın,” dedim.”
“Böylece, Rahmetli MuHarrem Ağabey’den London kuaförü devraldık. O zamanın parasıyla 50 milyon liraya… Bir kısmını peşin verdik, bir kısmını da ay ay ödeyerek devam ettik.”
“Biz beş kuaför bir araya gelince hemen bütçe oluşturuyoruz. Bugün salonlarımızda yaptığımız ve yapacağımız pek çok şeyin temeli markalardır. Markalarla bir çok yere gittik. Onları karşımıza almak yerine, el ele yürürsek çok daha iyi işler yaparız diye düşünüyorum.”
Söyleşinin tamamını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.
Yusuf Koçyiğit Yusuf Koçyiğit Yusuf Koçyiğit