Emre Ayaksız: Global Kuaförlüğe Bir İlham Yolculuğu

Türk kuaförlüğünün globalde tanınan en önemli yüzü Emre Ayaksız, yalnızca yeteneğiyle değil, vizyonu ve disiplinli çalışma anlayışıyla da fark yaratıyor. 

Sicilya’dan Dubai’ye, Almanya’dan Amerika’ya uzanan franchise projeleri, Schwarzkopf ile yıllara dayanan iş birliği ve uluslararası sahnede elde ettiği başarılarla meslektaşlarına ilham veriyor. 

Biz de onunla hem yurtdışı deneyimlerini hem de genç kuaförlere tavsiyelerini konuştuk.

Sicilya’da açtığınız franchise ile başlayalım. Avrupa’daki ilk deneyim oldu değil mi?

Evet, franchise olarak Avrupa’da ilk salonumuz Sicilya’da açıldı. İlerleyen zamanda bunun devamı gelecektir. İlk duyulduğunda insanlara biraz garip gelse de kültürel değerler, saç yapıları ve dokuları bize oldukça yakın. Bu yüzden zorlandığımız bir bölge olmadı. Tek zorluk sıcak hava diyebilirim.
İtalya ve özellikle Sicilya adası, tarihi ve kültürel yapısıyla çok özel. Bizim için hem keyifli bir çalışma ortamı hem de tatil gibi. Orayı bir franchise noktası olarak değil, kendi salonum gibi görüyorum. Hatta ilk teklif geldiğinde ileride burada yaşar mıyım diye düşündüğüm bile oldu.

“Franchise olarak görmüyorum” dediniz ama yeni planlarınız da var sanırım.

Tabii ki var. Biz bu yola marka oluşturmak amacıyla çıktık. Bu yüzden sürekli sahada, kendi salonumda çalışmaya devam ediyorum. Franchise mantığını sadece aylık gelir olarak görmüyorum; marka değerini artırmak asıl hedefimiz.
Yakın zamanda Avrupa’da, özellikle Almanya’da bir salon açma planımız var. Ekibimiz hazır, 2-3 ay içinde hayata geçebilir. Amerika planımız da var fakat oradaki prosedürler uzun sürdüğü için en az bir yıla ihtiyacımız olacak.

Dubai’deki deneyiminiz ise farklıydı…

Evet, Dubai’de bir salon açmıştık ama istediğimiz gibi olmadı. Bölgesel farklılıklar, iş yapma biçimleri, ortaklık süreçleri gibi konularda bazı zorluklar yaşadık. Bir daha olursa franchise olarak değil, kendi işletmem olarak açmayı tercih ederim.

Gelelim Blond Me koleksiyonuna. Neden bu projede yer aldınız?

Globalde bizi genellikle soğuk tonlar konusunda uzman olarak tanıyorlar. 2013 yılında Blond Meek ürününü Türkiye’de ilk kullananlardan biriyim. Açma seviyesi çok yüksek olduğu için istediğimiz sonuca rahatlıkla ulaşıyoruz.

2015’te markayla ilk çekimimi yaptım, sonrasında da birçok projede yer aldım. 2026 yılında yenilenen Blond Me’nin global yüzü oldum ve bunun için özel bir çekim gerçekleştirdik. Detaylar lansman zamanı açıklanacak. Böyle büyük bir markanın içinde olmak her zaman heyecan verici.

Bu tür global projeler müşterilerinize nasıl yansıyor?

Müşterilerimiz bu projeleri ilgiyle takip ediyor. “Artık burada mısınız?” diye şaka bile yapıyorlar. Güçlü bir ekibim olduğu için yokluğumda da salon sorunsuz işliyor. Seyahatler hem bana hem de müşterilerime ilham katıyor.

Bir başka kuaför sizin yaptıklarınızı yapmak istese, nelere dikkat etmesi gerekir?

Bence en başta disiplin gelir. Hayata bir defa geliyoruz, bir meslek seçiyoruz ve onu en iyi şekilde yapmak için kendimizi adamalıyız.

Hedefler belirlemek çok önemli; hedef olmadan hiçbir şey mümkün değil.

Bizim dönemimizde mesleğe çok erken yaşlarda başladık. Örneğin ben ilk dört yıl boyunca sadece yerleri süpürdüm, saç yıkadım. Saça şekil vermeye, kesim yapmaya başlamam yedi-sekiz yılı buldu. O dönemlerde katalog çekimleri gibi büyük emek isteyen işler vardı, biz o atmosferde yetiştik. Disiplinle, sabırla ve emekle her şey mümkün.

Peki, genç kuaförlerin bugünkü fırsatlarını sizin dönemin fırsatlarıyla kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?

Bugün kesinlikle daha avantajlılar. Biz sadece çalıştığımız salonda birkaç kişiyi izleyebiliyorduk. Şimdi YouTube, Instagram, TikTok gibi platformlarda dünyanın her yerinden kuaförleri izlemek mümkün. Ancak bu imkânı doğru kullanmak lazım. Acele etmeden, iyi bir salonda sağlam bir eğitim alarak ve disiplini elden bırakmadan başarıya ulaşabilirler.

Schwarzkopf’la ilişkinizi biraz açar mısınız?

Schwarzkopf inovasyon odaklı bir marka; her yıl ürünlerini yeniler, geliştirir. Bu beni markaya bağlayan en büyük etkenlerden biri. 

Renk paleti çok geniş, her saç yapısına ve ihtiyacına uygun ürünleri var. Eskiden doğru rengi bulmak için 4-5 tüp boya karıştırırdık, şimdi ise tek bir tüp ile istediğimiz sonuca kolayca ulaşıyoruz. Türkiye’deki iş birliklerimiz Hatay, İzmir gibi şehirlerde yaptığım küçük masterclass’larla başladı. Bu hem bana tecrübe kazandırdı hem de global projelere kapı açtı.

“Kuaförü ünlü yapan yine kuaför meslektaşıdır” sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle katılıyorum. Eskiden kuaför meslektaşlarımla bu kadar iç içe değildim ama son yıllarda daha samimi ilişkiler kurduk. Yaptığım işleri, gittiğim ülkelerdeki deneyimlerimi onlarla paylaşıyorum. Onların da kendi yolculuklarında bundan faydalanabileceklerini düşünüyorum. Bir kuaförün başka bir kuaföre ilham vermesi çok değerli.

Meslektaşlarınızın size olan ilgisi nasıl?

İlgi çok güzel, hatta bazen hayal etmediğim kadar. Mesleğe başladığımda böyle bir noktaya geleceğimi düşünmemiştim. Bizim sektörde de tıpkı ünlü sanatçılar gibi markalaşmış isimler var. Kendimi öyle görüyor muyum? Belki tamamen değil, ama “Emre Ayaksız” adının bir yerde geçmesi bana gurur veriyor.

Emre Ayaksız ‘ın iletmek istediğiniz bir mesaj?


Her zaman söylediğim gibi, hiçbir şey imkânsız değildir.

Disiplinli ve tutkulu çalıştığınızda, hem salonda hem de global projelerde başarı adım adım gelir.

Bizim sektörümüzde sabah 8’den gece 10’a kadar çalıştığımız günler oluyor. Bu tempoya ancak mesleğini sevdiğinizde ve disiplininizi koruduğunuzda uyum sağlayabilirsiniz.

Emre Ayaksız ile röportajımızın video formatını aşağıda izleyebilirsiniz.


Bir önceki röportajımıza da göz atmak isterseniz tıklayın.

Önerilenler

Benzer İçerikler