Dünya Gazetesi’nin Sabit Akkaya ile yaptığı röportajı sizinle paylaşmak istedik.
Okuyucuların tanıması için tam olarak bugüne kadar ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?
Kuaförlük mesleğine Nişantaşı’nda Dinçel Kuaför Salonu’nda henüz çocuk yaşta başladım. Şanslıydım Türkiye’nin önde gelen kuaförlerinde çalışma imkânım oldu. Beş yıldızlı oteller içindeki ilk kuaförlük hizmetine ortağı bulunduğum ve aynı zamanda şirket müdürlüğünü de yaptığım Mehmet & Hüseyin Kuaför Swissotel The Bosphorus salonuyla başladım. 2008 yılında Four Season Hotel içindeki kuaför salonunu da Mehmet & Hüseyin bünyesine kattım.
Yılların getirdiği deneyim ve azimle bugün “Sabit Akkaya Hair Stylist” markasıyla Swissotel The Bosphorus, Conrad, Raffles ve Fairmont olmak üzere dört birbirinden önemli otel içinde hizmet vermekteyim. Otel kuaförlüğü kolay değildir. Standartlarınızı sürekli yüksek tutmanız gerekir. Hijyen konusu çok daha önem arz eder, otopark avantajı ayrıca mühimdir. Neredeyse yirmi sekiz senelik bir emeğin karşılığı olarak otel kuaförlüğünün önem kazanmasındaki rolüm bana daima gurur vermiştir. Otel müşterisi dışında lokal müşteri girmeyeceği düşünülen otel kuaförler hakkındaki ön yargıyı yıkarak her iki kesime de hizmet verdik. Turizm krizi yaşanıp da ülkeye turist gelmediği dönemlerde kendi müşterimizle ayakta durduk ve bu müşteri sayesinde yatırım yaptık.
Yaptığımız hizmetler otel bünyesinde gözden kaçmadı. Otel her zaman bizi bir değer olarak gördü. İlk şubemizi açtığımız Swissotel büyük bir marka. Bu kadar büyümemizin ve otel sektöründe vazgeçilmez hale gelmemizin nedeni, bu otel içerisinde verdiğimiz düzgün hizmetin karşılığıdır. Bu önemli otelden ayrılanlar farklı otellerde idari kadrolara geçtikçe, emin olma duygusundan, duyulan güvenden bize tekliflerle geldiler, otel sektöründe bu şekilde “tercih edilen ” olduk.
Dünden bugüne devlet bakanlarının eşlerinden, uluslararası oyunculara kadar seçkin bir müşteri kitlesine hizmet sunan, nerede ise üç kuşağın saçına sekil veren, kişisel özverim ve sadakatimle var ettiğim “Sabit Akkaya Hair Stylist” şubelerinde haftanın yedi günü kadın ve erkeğe yönelik servis yapmaktayım. Mesleğimdeki en büyük birikimim müşterilerimizin duyduğu güvendir. Uluslararası ilişkilerim sayesinde dünyadaki tüm model ve malzemeleri günü gününe takip edip uygular, kendimi yenilerim. Trendleri takip eder, bilgim ve tecrübemle sentezleyip uygulamalarıma aktarırım. Hijyen birinci kuralımdır. Hizmet çeşitliliği sayesinde birçok uygulamayı tek salonda almak ve aynı salondan komple hizmetle çıkmak rahatlık ve kolaylığını sunarım. Neredeyse yirmi senedir değişmeyen, bilgi ve tecrübe yüklü, eğitimli bir kadro ile hizmet sunmaktayım. Yabancı dil bilen tercümanlarla çalışmaktayım. Saç güzelleştirirken doğal yapısını korumaya hassasiyet gösteririm. Yıpranmış veya daha çok zarar göreceğini gördüğüm bir saça renklendirme yapmayı kabul etmemek prensibimdir. Ekibimle bu hassasiyetler içerisinde bizi “biz” yapan hizmet farkımız:
– Kaliteden ödün vermememiz. Saç, makyaj, el – ayak bakımı, ağda, protez tırnak, protez kirpik, erkek saç – sakal tıraşı ve tüm diğer hizmetlerimizde sıradan olmamamız, hijyene ciddi ölçüde itina göstermemiz.
– Kaliteli ürünler kullanarak hizmet veriyor olmamız. İyi bilinen marka ürünlerle işlem yapmamız.
– Swissotel The Bosphorus, Conrad, Raffles ve Fairmont olmak üzere dört ayrı üst düzey, beş yıldızlı otel içerisinde hizmet sunmamız.
– Uygulamalarda gösterdiğimiz hassasiyet. Saç telinin inceliği, kalınlığı baz alınarak yapısına göre gerek fön çekmek gerek renklendirme yapmak çok önemlidir. Doğal yapıyı bozmadan, zarar vermeden güzel boya yapmak, gerektiği zaman gereken renklendirmeyi yapmak. Yüz hatları ile bütünleşecek açık ya da toplanmış saç ustası olarak saçın düşüşü, dalgası ve her tür detayı göz önünde tutularak profesyonelce iyi kesim yapıyor olmamız. Gelin başları konusunda da ayıca iddialıyız. Türkiye’nin en büyük modacılarıyla çalışıyoruz. Fashion Week’ler yaptık güzellik yarışmalarında saçlar taradık.
– Makyajda kıyafet, kullanılacağı yer ve etkinlik de dikkate alınarak, yüzün şekil ve ifadesine, cildin hassasiyetine göre uygulanan makyajı yapıyor ve ürün kullanıyor olmamız. Profesyonel ellerin hüneri ile akmayan, dağılmayan, parlamayan makyajı yapıyor olmak ayrıcalığımız.
– Manikür ve pedikürde de en önemli noktanın hijyen olduğunun bilincinde olup, sağlığını güvenle teslim eden müşterimize bunu en emin duygu ile hissettirebilmekteyiz. Manikür ve pedikür en ufak bir kesikle veya yanlış bir uygulama ile mikrop alınacak, hatta batık gibi ömür boyu çekilecek hasarın oluşabileceği hassasiyette bir işlemdir. Kullanılan aletlerin steril edilmiş olması şarttır ve ehli ele teslim edilip yaptırılmalıdır. Çok güzel görünen el ve ayakların birkaç gün sonrasında şeytan tırnaklarının çıkmaması mühimdir. Önemli olan manikürü ve pedikürü yapılmış el ve ayakların uzun süre kullanılıyor olabilmesidir. Yapılması gerekenden fazlasının yapılmaması gerekmektedir. Alınmayacak etlerin alınmaması, sırf o anda güzel görünsün diye etleri en dibinden alıp birkaç gün sonrasına şeytan tırnaklarının çıkmasına, etlerin sertleşmesine mahal vermemek profesyonellik gerektirmektedir. Müşterilerimizin el ve ayaklarına özel krem peeling’lerle yapılan masajlar yine bizi farklı kılan unsurlardandır.
– Ağda da hijyenin baş sırada yer alması gereken bir uygulamadır. İstenmeyen tüylerin doğru yönde çekiliyor olması çok mühimdir. Yanlış bir uygulama neticesinde batık oluşması, morarmalar rahatsız edici bir sorundur. Buna mahal vermemek için de ehli elden uygulama görmek gerekmektedir.
– Zaman unsurundan dolayı birçok otelde mevcut bulunmadığı halde akrilik protez tırnak, protez kirpik ve kaynak şeklinde olduğundan iki aya kadar dayanabilen saten kirpik ile düz ve uzun kirpiği olanlar için durmadan kıvırmak zorunda kalmayacakları kirpik perması uygulamalarımız da başlıca farklılıklarımızdır.
– Erkek bölümümüzde de yine hijyen baş sırada yer alırken huzurlu ortam ve güven duygusu çerçevesinde müşterinin rahatlığı söz konusudur. Yakışanın yapılması esas baz alınarak saç tıraşı müşterinin de isteğiyle ortak noktada yeni bir tarz oluşturularak ya da tarzı değiştirmeden aynı kesim üzerinden tıraşı yapılır. Sakalda tıraş öncesi buhar uygulaması yaparak cildi yumuşatır, sonrası da soğuk kompres uygularız. Beyler için de manikür, pedikür ve kulak ağdası hizmeti sunmamız yine farklılığımız.
Hepsinden önemlisi, birçok işlemin hizmetini tek bir salon içerisinde alıp çıkabilmeleri müşterilerimiz için büyük bir rahatlık ve kolaylıktır.
Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?
İlkokuldan beri içinde olduğum iş hayatıma bambaşka bir işte bir sucuda başladım. Altıncı ayımdaydım, oturduğumuz apartmana tesadüfen misafir olarak gelen bir kuaförün babamdan müsaade isteyip beni yanına almasıyla kuaför hayatım başlamış oldu. Bu mesleği çok sevince okulum ikinci planda kaldı. Aklım hep işte idi! İlkokulda iki yıl üst üste sınıfta kaldım! Ortaokulu da beş yılda bitirdim! Para kazanmak çok hoşuma gidiyordu. Evlâtlarını okutup, büyütmek isteyen aileme para kazanarak destek olmaya çalıştım. Annem ve babam apartman görevlisi olarak dar gelirli idiler. Çalışarak babamın çabasına destek oldum. Eğitimimi kuaförlük sevdamla ben yarıda bıraksam da, kardeşlerim tahsillerini yaptılar. Babamla annemin çorbasının tuzu olma duygusu daima bana mutlulukla beraber güç de verdi.
Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Nişantaşı’nda bir apartmanda, eskiden “kapıcı dairesi” diye adlandırılan elli metrekarelik apartman görevlisi için tahsis edilmiş dairesinde büyüdüm. Beş kişilik bir aile idik. Babam bizleri çok düzgün yetiştirdi. İlkokulu Selim Sırrı Tarcan’da, ortaokulu da Nilüfer Hatun’da okudum. Yaramaz bir çocuktum. Babam beni “eti senin, kemiği benim” diyerek kuaförün yanına verdi. Köyünü bırakıp şehire gelen babam elindeki yok denecek kadar az imkânlarıyla bizleri okutmak için elinden geleni yaptı. Üç kardeşin içinde bir tek ben ortaokuldan sonra tahsilime devam etmedim. Otuz dört yaşımda evlenip bir aile kurduğum eşimin yol ayırımlarımda bana desteği büyüktür. Almaya zorlandığım kararlarda iyi bir yol gösterici olmuştur. Ne annemle, babamın ne de eşimin hakkını ödeyebilirim. Beni dünyaya getirip, büyüten ailemin de hayat arkadaşımın da üzerimde hakları büyük.
Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?
Çocukluğumdan beri sevdalı olduğum bu meslek dalında bugün “istediğim yerdeyim” demem doğru olmayacaktır. Ama “istenilen yerde misiniz” diye sorarsanız, istenildiğim sürece olduğum bu yeri meşgul etmeye devam edeceğim. Bana göre bir insan istediği yere gelmez, istenilen yere getirilir ve istenildiği sürece o yerde kalır. Beni olduğum yere getiren unsur, ailemin inanarak desteği ile birlikte müşterilerimin sonsuz güvenidir. Elbette hizmetimiz saç, makyaj, el, ayak bakımı üzerine. Müşterilerimizin her biri salondan çıkarken gülerek mutlu bir şekilde ayrılıyorlar. Ancak salonlarımıza gelirken de aynı güler yüzle içeriye adım attıklarını gururla görüyorum. Çünkü güven duyguları tam. Soru işaretleri yok. Fiziken de ruhen de beklentilerinde hayal kırıklığı yaşamıyorlar. Her şey bir saç yapıp göndermek değil. Nasıl ki bir masanın dört bacağı var ve biri olmasa o masa ayakta duramaz, bu iş de aynı. Güzel bir saç taramayla birlikte “müşteri memnuniyeti” adı altında toplanan güler yüz, ilişki, sunum hizmetin diğer ayakları.
Sosyal Medya yaptığınız işte ne kadar etkili?
“Hayatımın çoğu zamanı” diyebileceğim, basamakları sosyal medyasız tek tek çıktığım uzun bir zaman dilimi söz konusu. Çalışanlarımın zoruyla öğrenip de son iki yıldır içine girdiğim sosyal medya günümüzde her alanda tabii ki de çok etkili. Sosyal medya bilgi, reklam, ses, soluk. Mühim olan sosyal medyayı iyi ve doğru kullanıyor olabilmek. Paylaşımlarımı beğenip de hiç tanımadığım bir meslektaşımın sosyal medya üzerinden bana ulaşıp, sosyal medyamı kimin yönettiğini sorması sevindiren, heyecanlandıran bir anımdır. İki yıl öncesine kadar içinde olmadığım sosyal medyamı kendim yönetiyorum. Farkım fark edildiğine göre de doğru kullanıyorum. Kimse ile yarış içerisinde değilim. Rakiplik hırsım söz konusu değil. Sosyal medya vasıtasıyla meslektaşlarımın artı ve eksilerini değerlendirmek kendi bünyemi de değerlendirmeme çok büyük fayda sağlıyor. Sosyal medyayı “ben buyum- biz buyuz” diye kullanmaktan ziyade paylaşım olarak ele alıyor, doğru, yanlış her paylaşımdan pay çıkarıyorum. Kendi bünyemizdeki paylaşımlar da gerek sektör gerek müşteriler kanalına uzanarak yaptıklarımızı, başarılarımızı, yeniliklerimizi, an ve anılarımızı uçsuz bucaksız bir ağa taşıma açısından tarifsiz büyük avantaj.
Müşterilerimizin tüm güncelliğimizle taleplerini sağlayabileceğimiz ekip ve ekipmanlara sahip olduğumuzu çok daha geniş bir ağa göstererek güvenlerini sağlayabilmekteyiz. Müşterilerimizin sorularına karşılık verebilmek için anı anına iletişim halinde olabilmemiz sosyal medyanın sağlamış olduğu bir güçtür. Bu gücü kontrollü olarak kullanabilmek ve ekibimizin bugüne kadar göstermiş olduğu hassasiyetle başarılarımızı olumlu etkilemiştir.
Sosyal medya dünya çapında bir çığ. Etkisi tabii ki çok büyük. Ters etki mi, düz etki mi; işte o da kişinin kendi ekip biçeceğidir.
Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?
Günümüzde aile yapısından, adetlerin uygulanma şeklinden tutun, ilimi, bilimi, eğitimi, teknolojisi, tıbbına kadar değişmeyen şey neredeyse yok gibi. Ekipmanıyla, kozmetiğiyle, aletiyle, malzeme kalitesiyle kuaförlük de aynı hızla adım adım değişerek ilerleyen bir sektör. Bu ilerlemeyi yakalamak için de yeni çıkan her şeyi yakından takip ediyor, yurt içi ve dışı fuarlara, seminerlere katılarak güncellenmeye özen gösteriyorum. Ekibimi de eğitim ve paylaşımlarla taze tutuyor, asla değişimlerden geri kalmıyorum. Gelişimin içinde daha iyisi için bu değişimi takip edip, yakalamak ve içinde yer almak şart. Kuaförlük hizmeti modayı yakalamaktan geçer. Gerisinde asla durulmaz.
Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak isterdiniz?
Ruhtaki ışık, kalpteki aşkla var olduğu üzere içerisinde sanat olan her mesleğe saygım, sevgim bambaşka olsa da, bu mesleğe olan aşkımdan dolayı farklı bir meslek dalını hiçbir zaman düşünmedim. Çocukluğumdan beri kuaförlük mesleğini çok sevdim. Aşkla yaptım. Bu aşk benimle birlikte mezara kadar!
Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır? Özellikle sizin mesleğinizde?
Yüzdeye vurmadan duygum, düşüncem ve tecrübem oranında değerlendirerek cevap vermek isterim. Eğitim her zaman alt yapı için elbette ki çok mühim. Ancak ne kadar eğitim alınırsa alınsın, yetenek, beceri çok daha üstte bir konu. Nasıl ki her tıp eğitimi almış doktor, bilgisinin yanı sıra başarılı sonuçlarıyla asıl unvanını hak ediyorsa, nasıl ki eğitmenler eğittikleri şekille kalıcı öğretici oluyorsa, bir kuaför de ne kadar teorik bilgi ile donanımlı olursa olsun, elinin becerisi, hayalinin gücü ve ortaya çıkardığı eseriyle adlı, namlı bir kuaför olabiliyor. Allah kapıları açar, siz de bir şeyler yapma fırsatı bulursunuz. Ancak Allah size “yürü ya kulum” der, elinizden tutup sizi yürütmez. Kişi kendi becerisi, ilhamı ve eseriyle yürür o yolda. Yolu açan yaradandır, ama o yolda yürüyecek kişi de insanın kendisidir. Düşe kalka! Düşünce ya kalkarsanız ya kalkamazsınız. İniş, çıkışlar hayatın kuralıdır; ki inişli, çıkışlı olmasa hazzı da olmaz. Sonuna kadar yürüyeceğim bir yoldur mesleğim. İlk başta eğitimle değil de çırak olarak adım attığım bu yolda tecrübe ile hamurum yoğrulsa da, büyüdükçe, geliştikçe bu meslek dalındaki tüm eğitimleri alıp, halen de gelişen her yeni alanda eğitim almaya devam etmekteyim. Her gün ilerleyen teknoloji içinde çığ gibi yenilenen bir meslek bu. Dolayısıyla koltuğa yayılmıyorum. Devamlı atak haldeyim. Başarımın bir sırrı da budur. Hiçbir zaman “oldum” demedim, “bitti” demedim, “tamam” demedim. Her gün öğrenmeye açık oldum. Ekibimde çıraklıktan başlayanlar dahil olmak üzere her birinin eğitimi için mutlaka destek oldum, oluyorum. Ve daima da çalışanımı mutlu ettim. Bunu hava olsun diye dile getirmiyorum. Aksine örnek olabilmek adına gururla paylaşmak isterim ki, patron olmaktan ziyade, küçüğünden büyüğüne hepsi de “baba” diye sever, sayar beni. Hava yapan insanın gözleri dolmaz, bakın ifade ederken gözlerim doluyor. Eğitimin öneminden dolayı tabii ki de eğitim almalarına öncüyüm. Gerisi onların yeteneğine, sanatına kalıyor. Her biri de gurur duyduğum başarılı birer sanatkâr. O yüzden bir daha altını çizerek belirtirim ki, eğitim ne kadar gerekli olsa da yeteneğin gereği olmuyor; o tamamen Allah’ın lütfu.
Bu işte ekmek var mı? Varsa nereden başlamalı?
Az ya da çok, ekmek her işte var. Ekmek işte değil, kişinin kendinde. Kişinin eğitiminde, bilgisinde, yeteneğinde. Emeğinde, verdiklerinde, ilişkilerinde. Ekmek hamurla olur. Tuzla olur. Unla olur. Siz ekmeği oluşturabilecek etkenleri bir araya getirebilirseniz ekmek olur. Bunları bir araya getirmek asıl maharettir. “Ekmek” diye ad bulan bu rızık maddi, manevi kazanç bilek hakkı ile elde edilir. Hayatım boyunca başkasının çizmesiyle savaşa gitmedim! Nereden başlanacağı ise kişinin kafasındaki kararladır. Giyersin kendi çizmeni ve çıkarsın o yola.
Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?
Yirmi iki sene hiç iş değiştirmeden Dinçel Bey adlı kuaförün yanında çalıştım. Çıraklığı ve kalfalığı burada öğrendim. Yirmi iki seneden sonra kalfa olarak Mehmet & Hüseyin’e geçtim ve müşterili giden ilk bendim. Burada yedi sene çalıştıktan sonra hissedar oldum. Müdür tayin edildim. On yedi yıl boyunca müdürlük yaptım.
Onca yıldan sonra Dinçel Kuaför’den ayrılmamın nedeni ise, ilk patronum Dinçel Bey’in kendi içlerinde uyuşmayan sancılı ortaklığından kaynaklanan ortağı ile karşılıklı güven sarsıntısının bana yansıyan huzursuzluğun götürüsü idi. Ki, aslında bu durum bana hayatımın “getirisi” oldu. Eşimin de cesaretlendirmesiyle uyuşmayan bu sancılı ortaklıktan dolayı gelişen geçinme problemlerinin yarattığı huzursuzluğum konusunu patronum Dinçel Bey ile konuşup ayrılmak istediğimi dile getirdiğimde hemen ayrılabileceğimi söyledi. İşte bu durumu hayatımın dönüm noktası diye adlandırırım. Ve Mehmet & Hüseyin’de işe başladım. O zaman Swissotel de açılmak üzereydi ve ben de oraya geçecektim. Ancak o güne dek tüm müşterilerime otelde açılacak salonda devam edeceğimi söylemiş olduğum halde, 1991 yılının başında açılması planlan otelin yıl sonuna doğru açılışından bir gün önce yapılan toplantıda otele geçenler kadrosunda olmadığımı öğrendim. Bu benim için korkunç hayal kırıklığı oldu. O günün gecesi sabaha kadar ağladım. Fakat müşterilerim bana inanılmaz manevi destek verdiler. Üzülmememi ve bir gün çok iyi yerlerde olacağımı söylediler. Anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. Ve gel zaman, git zaman oteldeki iki kişinin yerine izinli günlerinde beni otele yönlendirdiler. Biraz özele gireceğim ama herkesin de yaşamış olduğu benzer durumlar olduğunu bilerek, herkesten biri olarak atlamadan, samimiyetle anlatmaya çalışıyorum. Eşimle evlât sahibi olmak istiyorduk ve olumsuz gelişen süreçten dolayı tedavi olmak için Almanya’ya gitme kararı aldık. Swissotel’deki kadroda olmayışımın kırgınlığı da bu kararı almamda öncüdür. Almanya’ya giderken Mehmet & Hüseyin’e temelli veda etsem de onlar kapılarının her zaman bana açık olduğunu söylediler. Yurt dışına gittikten belli bir süre sonra her ne kadar mesleğime orada devam etmeyi planlamış olsam da yapamayacağımızı anlayıp geri döndük. Devalüasyon nedeniyle giderken Alman Markı olarak aldığımız borçlar neredeyse üç katına çıktı. Zorlandık. Mehmet & Hüseyin’den Swissotel’deki kadro içinde olacağım şekilde teklif geldi. Çalışanlar ekip şeklinde yol almıyordu ve bu nahoş durumu benim toparlayabileceğimi söylediler. Bir patırtının içinde buluverdim kendimi. Gücümü görünce de bu dağınık ekip bir olup bana karşı durdular. Tek başıma bir mücadelenin içindeydim. Bunu Mehmet & Hüseyin’e dile getirip yetki verilmesini talep ettim. “Yetki verilmez, alınır!” yanıtı ile karşı karşıya geldim. Aldığım bu yanıt tokat gibiydi. Ancak bu zorluklar daima çıkışıma basamak oldu. Başardım! Aldım bu yetkiyi! Belli bir süre sonra hissedar oldum ve baskımla anonim şirket olduk. Yıllardır kendi içlerinde halledemedikleri konuyu halletmiş, yönetim şekillerini değiştirmiştim! Ne olursa olsun kendi adımı öne çıkartmak yerine de daima onların adını öne sürdüm. Mehmet & Hüseyin iyi bir markaydı. Daha güçlü olması için güçlerine güç kattım. Hiçbir zaman kendi namıma değil, her zaman marka için çalıştım. Mehmet & Hüseyin bilinen bir marka da olsa Nişantaşı’dan sonra Swissotel’deki şubeyle yeni müşteriler Mehmet & Hüseyin’i ben sandılar. Yıllarca da bu marka benim adım sanıldı. Ve ortaklardan biri olan, çok sevip, saydığım, kalbimde tüm değeri ile yaşamaya devam eden Mehmet Bey’in vefatından sonra ortaklar arası hoşuma gitmeyen bazı konular, Swissotel’in tadilata girmesi, şartların değişmesi vs. derken kendi markamı yaratma kararı verdiğim gibi ekibimi alıp yola devam ettim. Ve kısacık bir zaman diliminde kendi markamla dördüncü şubemi açtım. Bunca başarının içinde içimdeki tek ukdem lisandır. Geldiğim yer belli, gideceğim yer belli; ah keşke iki lisanım olsaydı “keşke” dediğim tek şeydir.
Küçücük yaşımdan bugüne bahşişin azını, çoğunu düşünmeden istenilen yere geldiğim noktamı özetle ifade edeceksem de, bir markanın geleceğinin geçmişte başladığını söyleyebilirim.
Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?
Herkesin hayatında örnek aldığı kişiler olsa da kendi adıma örnekten ziyade takdir ettiklerim olmuştur. Kiminin prensibini, kiminin iş ciddiyetini, kiminin çalışkanlığını. Bunlar var olunca başarı söz konusudur. Bu sektör içindeki tek isim değilim. Benim gibi tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş meslektaşlarım elbette ki onlarcası var. Tek olmak Allah’a özgü. Benim jenerasyonum olan sektörde isim yapmış veya yapmamış çoğu emekçi meslektaşımın her biri taşradan gelen kişilerdir. Yokluk içinde büyüyen, kendi çabalarıyla var olmuş bu insanların takdire şayan koşulları içinde altlı, üstlü isim ayırımı yapmak istemem. Çalışan ve hakkıyla emek sarf eden her başarının imza sahibi bir başkasına daima güzel bir örnektir. Ayrıca bu meslek ekip işidir. İyi bir ekiple başarı kaçınılmaz olur.
Yaşam içinde örnek aldığım kişileri ise isimleriyle, cisimleriyle tabii ki belirtirim. En başta örnek aldıklarım, dürüstlüğü lafta olmayıp, özünde gördüğüm iki seçkin insan, annemle babamdır. Üç kardeş olarak günümüzde rast geldiğimiz nice delikansızlara ibret üç delikanlı kardeşiz biz. Bizim yetiştireceğimiz evlatlar da aynı şekilde olsun diyedir çabamız. Yanı sıra, en büyük şansım Nişantaşı’nda büyümem oldu. Bu semtte Sadri Alışık, Muzaffer Tema, Kadir Savun ve nerede ise Nişantaşı’nın yarısının kendilerine ait olduğu apartmanında hizmet verdiğimiz apartman sahibimiz gibi insana kıymet veren, küçüğünü gerçekten sevip, büyüğüne saygı duyan çok değerli insanlarla tanışma fırsatım oldu. Çocukluğumdan beri meslekten önce insan olabilme adına aldığım isim örneklerimden birkaçıdır bu saygın kişiler.
Kaynak: Dünya gazetesi Prof. Emre Alkın yazısı.
Sabit Akkaya ilgili diğer haberler aşağıda yer almaktadır: