Güle Güle Oktay Erkal…

Kategori

Kaç yıl oldu ki? Sanki hep oradaydı… Ne kendisi değişti ne de sorumluluk üstlendiği meslek örgütü. Mumyalanmış gibi…

Sektörün sevilen, mesleki tutkusu bilinen, meslek örgütlerinde sorumluluk almayı bilen ‘Oktay Abisi’ 27 Şubat 2018’de o çok sevdiği ve yıllardan bu yana kopamadığı koltuğa veda ediyor…

Kalkmaktan zorlandı mı? Büyük ihtimalle evet… Ancak hayat işte bazen böyle zorluyor… Kalkmamak için direndi mi? Evet, hem de çok… Asla paylaşmak istemedi, asla dinlemedi ve tabii ki asla ilerlemedi; ne kendisi ne de yönettiği meslek odası bir adım yol kat etmedi:

Adeta şirketlerde, kuaför salonlarında uzun yıllardan bu yana çalışan ve değişime karşı duran yöneticiler, çalışanlar gibi.. ‘Böyle gelmiş böyle gider’ sözünü beynine kazımış, değişimden korkan, değişime inanmayanlar gibi.

Güle Güle Oktay Erkal...Öncelikle meslek örgütlerinde sorumluluk almış olması, mesleki tutkusu ve çabaları için hakkını vererek Oktay Erkal’a teşekkür etmeliyiz… Sadece teşekkür değil, gelecek yönetimlere örnek olması açısından nelerde eksik kaldığını da anlatmak ibret olması açısından önem taşıyor.

‘Bazen yaptığın işi çok çok sevmek maalesef o işi çok iyi yaptığın anlamına gelmiyor.’

İşte sevgili Oktay Erkal’ın hikayesi de bu noktada başlıyor:

Hiç bir zaman yeniliklere açık olmadı… Her zaman değişimin karşısında oldu…

Hiç bir meslek örgütüyle işbirliği yapamadı, belki de yapmak istemedi… Kurucularından olduğu derneğe bile muhalefet olurken İstanbul’daki diğer meslek örgütleriyle işbirliği yapmaya yanaşmadı.  Federasyon’da görev aldı, anlaşamadı ve ayrıldı… Yerel yönetimlerle ilişki kuramadı.

En sevdiği dostlarını dinlemedi, doğruyu gösterenleri elinin tersiyle itti. ‘Böyle gelmiş böyle gider’ mantığıyla çok sevdiği mesleğinin gelişimine adeta engel oldu. Yanı başındaki okullardan bihaber, bu mesleği yapmak için öğrenim gören öğrencileri görmedi. Varlıklarından haberi dahi olmadı. Nedense hep Nevizade konuşuldu…

Sektörde sadece ticaret için değil, ticaretle birlikte sektörün gelişimi için var olan markalardan hep uzak durdu. Kim olduklarını, ne yaptıklarını merak dahi etmedi. Bir var olup bir yok olanları tercih etti, onlarla geleceği olmayan işbirlikleri yapmayı tercih etti.. Çünkü daha kolaydı ve yüklediği bir sorumluluk yoktu.

Gençler ve gençlik onun için hiç bir şey ifade etmedi. Dinlemedi, kulaklarını tıkadı. Sadece güzel mavi gözleriyle tebessüm etti.

Verdiği sözler en büyük gökdelenlerin boyunu aşarken yaptıkları bir arpa boyuna ulaşamadı. Neler yaptığını kendisinden başkası bilemedi. Sadece Türkiye’deki kurumlarla değil, uluslararası kurumlarla da entegre olamadı, olmak için çaba göstermedi.

En iyi yaptığı şey sadece odacılık ve seçim kazanmak oldu. Borç yüküyle dolu bir oda devir aldı ve yine aynı şekilde borç yüküyle devrediyor. Kendi yanında yer almayanları sosyal medya hesaplarından acımasızca hedef alabildi ve hedef gösterebildi.

Sektörün sorunlarına kulaklarını tıkadı, duymak dahi istemedi. Seçim dönemlerinde yayınladığı vaatleri unuttu, hiçbirinin arkasında durmadı.

Bu yazı kulağa sert bir söylem olarak gelse de gerçekler de ne yazık ki bazen böyle sert olabiliyor.

Oysa başka neler olabilirdi?

İstanbul gibi önemli bir meslek odasının başkanı olarak gerçekçi projelere imza atabilir, kaynakları etkin bir şekilde kullanabilir, en azından ufak bir gayretle teknolojinin nimetlerinden faydalanarak dijital dönüşüme imza atabilir, bu mesleği seçen öğrencileri kucaklayarak sektörün eleman ihtiyacını karşılamak için adım atabilir, sokaklarda dolaşarak tahsilat peşinde koşanların yerine doğru bir yapı kurarak oda gelirlerini arttırabilir, diğer meslek örgütleriyle işbirliği yaparak örnek çalışmalara imza atabilir, ayak diremeyerek önüne gelen projelere destek verebilir ve mesleki saygınlığına meslek odası yöneticisi olarak da saygınlık katabilirdi…

Ne yazık ki olmadı… ‘Keşke’ olsaydı..

O şimdi yazlığında ‘ada çayını’ yudumlayacak ama çok sevdiği meslek grubu yıllardır boğuştuğu aynı sorunlarla boğuşmaya devam ederken geride sadece keşkelerin bolca bulunduğu bu yazı kalacak…

Cevapsız kalan sorular…

Meslek örgütlerinin seçim dönemiyle ilgili olarak gönderdiğimiz ve cevabını alamadığımız sorularımızı da bu yazının sonuna eklemek yanlış olmayacaktır… Cevapları gelmese de…

-Oktay Erkal’ı özetle tanıyabilir miyiz? Kuaförlük hayatınız, meslek örgütlerindeki görevleriniz gibi…

-Kaç yıldır meslek odası çalışmaları içinde yer alıyorsunuz? Kaç yıldır İstanbul Kuaförler ve Manikürcüler Odası’nı yönetiyorsunuz?

-Önümüzde yapılan seçimlerde yeniden aday olmayacağınız konuşuluyor. Siz ne söyleyeceksiniz?

-Adaylar arasında desteklediğiniz kimse var mı? Varsa neden?

-Federasyondaki görevinizi neden bırakmıştınız? Federasyon istenilen konumda mı?

-İKKMO’sının dününü ve bugününü değerlendirir misiniz?

-Neler başarıldı? Neler eksik kaldı?

-Seçim döneminde ve görev yaptığınız süre boyunca vaat ettiklerinizi yerine getirebildiniz mi?

-Yeni yönetimde yer alacaklara neler önereceksiniz?

-Odanın mevcut finansal durumu hakkında neler söyleyeceksiniz?

-Gelecekte kuaförleri genel anlamda neler bekliyor?

Önerilenler

Benzer İçerikler

3 YORUMLAR