Estetica Dergisi'nden özetler: 'Yeni Nesil Kuaförlük' – 2

19. Yuvarlak Masa toplantısında ‘Yeni Nesil Kuaförlük’ mercek altındaydı. İletişim ağlarının güçlendiği, dijital mecralarda insanların kendilerini ifade edebildikleri yepyeni bir çağa adapte oluyoruz. Değişen tüketici alışkanlıkları ve mesleki düzenler üzerine 19. Yuvarlak Masa toplantısı ile ‘Yeni Nesil Kuaförlük’ konusu, işletmeciden ekibe, müşteriden sosyal medyaya her türlü ayrıntısı ile ele alındı. L’Oréal Professionnel’in öncülük ettiği 19. Yuvarlak Masa’dan özetler:

Emrah Kemendi: Yeni nesil salon dediğimizde bile aslında kelime her şeyi ifade ediyor. Bir ‘yenilik’ olması gerekiyor. Özellikle sosyal medyanın bizim mesleğimizdeki yeniliklere inanılmaz katkısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim mesleğimizde eski ustaların yenilikten korktuğunu ve çalışanlarının önünü açmadıklarını biliyoruz. Ben de yirmi yıldır Trio bünyesindeyim. 13 yıldır çalışandım, son 7 yıldır da Trio ortaklarından biriyim ve ben de görüyorum ki işletmeci olarak tek başıma uçmaya başladım. Hep beraber ilerlemek için ekibimizi de eğitmeliyiz. Soner’e ben de katılıyorum, ekipten ayrılan çok oluyor ama her giden salona yeni bir şey katıyor.

Müşteri anlamında da yeni nesil bir müşteri kitlesi ile karşı karşıyayız. Salona inanılmaz bilinçli gelen, bildiği şeyi özellikle bilmiyormuş gibi sorarak seni test eden ve benzeri özelliklere sahip müşteriler var. Hal böyle olunca o müşteri seni birçok şeyi bilmeye, öğrenmeye ve ekibine öğrendiklerini aktarmaya zorluyor. Eskiden benim ustalarım biz çırakken ya da yardımcıyken; geç gelme, parfüm sık, tuvaleti iyi temizlemiyorsun, aynalar lekeli ve benzeri konuları bizlerle konuşurdu. Şimdi ise ben ekibime “Telefonla oynamayın onun yerine youtube’dan video’lar, şovlar izleyin.” diyorum. Hollywood starlarının neler yaptığına bakın gibi tavsiyelerde bulunuyorum. Çünkü artık müşteri geldiğinde Avrupa’dan ya da dünyadan takip ettiği saç modelleri ile salona geliyor. Dolayısıyla gelişmek zorunda kalıyorsunuz. Burada tekrar yeni kelimesine dönüyoruz. L’Oréal’e de teşekkür ediyorum. ‘Salon Emotion Projesi’ diye bir proje sundu bize ve aslında bu çok önemli bir yenilik. Baktığımızda sektörde sanata büyük bir saygımız var ve müşterideki o hazzı görmenin tadı başka ama artık farklı noktalara da dikkat ediyoruz. Müşteri salona girdiğinde 7 adım standartlarına uymak gerekiyor. Müşteriyi karşılama, uğurlama ve benzeri unsurlara dikkat edilmeli. Aslında bizler fön ya da balyaj satmıyoruz. Bizler duygu satıyoruz. Duyguyu müşteriye hissettirebilen kuaför ‘Yeni Nesil Kuaför’dür. Gerçekten saç yaptırma ihtiyacı olmadan bile sadece vakit geçirmek için, salondaki çay servisi yapan kadının kahvesini sevdiği için, sohbetini sevdiği için gelen var ya da bizimle oturup kahve içmek için gelen birçok müşteri var. Dolayısıyla bu bağ duygu ve iletişim ile kuruluyor. Bence her şeye duygu katmak lazım.

Çalışanların kendi kişisel gelişimlerine yönelik işler yapıyoruz çünkü benim ziyaret rakamım 2100’lerde ve benim salona gelen herkese dokunabilmem mümkün değil. Ortağımla bir iş paylaşımı yaptık ama sayıyı ikiye bölsek dahi bütün o saçlara biz dokunamayız. Dolayısıyla müşteri ekiple iletişime geçtiğinde “Jessica Alba’nın kırmızı halıdaki saçını istiyorum.” dediği zaman onun “Jessica Alba’nın kim olduğunu bilmiyorum.” deme şansı yok çünkü bizim topuzdan aldığımız ücret standardın çok üstünde, fiyatları çok yüksek ve bu sebeple bunun karşılığını biliyor olmalısın. Güzel fön ya da güzel topuzdan bahsetmiyorum. Duygulardan, sunumdan, anlatmaktan bahsediyorum. Bunu yapan kuaförler aslında ‘Yeni Nesil Kuaför’dür. Biz yirmi yıldır bunları hiç duymamıştık. Örneğin ‘Tamam, bana bırak.’ çok tehlikeli bir cümle ve ben bunu ekibime de söylüyorum. Sana bırakamaz çünkü bir kadının en önemli varlığı saçıdır. Sana bırakma gibi bir lüksü yok. Sen onu dinleyip, onu anladığını hissettirip işini yapmalısın. Çalışanlarınla aranda fark oluşmaması için onları da eğitime göndermek gerekiyor ve ben şuna da çok dikkat ederim: Diyelim ki eğitime ekipten iki kişi gönderdim. Onlar döndükten sonra diğer ekip arkadaşlarına bir şeyler aktarabiliyor mu? Ben gittiğim zaman onlara ne kadar aktarımda bulunabiliyorum. İşte o zaman o fark açılmayacak ve daha ortak hareket edeceğiz. 

Devamı yarın…